Kocasının ardına taktığı korumaları atlatması şarttı. AZANES’a sürdüğü aracının orta aynasından arkasındaki arabayı arada gözetiyordu. Yapacaktı. Aklına koymuştu bir kez ve Aslı başaracaktı. Yiğit’in ne diyeceğini sonra düşünecekti. Çok kızacağına emindi ama önce bir başarsındı gerisi kolaydı.

Azra’nın şirketine girip kızın kendisi için hazırladığı şeylerin başına oturdu. Siyah peruğu eline alıp salladı Azra. “Manyaksın Aslı. Kocan öğrendiğinde burnundan getirecek, biliyorsun değil mi?”

“Evlendiğimizden bu yana düzene girmeyen ilişkimiz de Karahan’ın laneti var Azra. Ben mutlu olamıyorum. Yani evet mutluyum ama hep bir şey eksik sanki. İç huzur yok ikimizde de. Bunu yapmak zorundayım. Sonra kocamla upuzun bir tatile çıkacağım. Bas başa…” deyip göz kırptı arkadaşına.

“İyi madem. Aslı’yı Aslıye yapalım da magazincilere ve peşindekileri atlat.”

Azra’nın arabasını alarak peşindeki adamları atlatmıştı. Gideceği yere varmak üzereydi. Başına taktıgı kömür karası peruk, üzerine giydiği siyah elbise bir de simsiyah güneş gözlükleriyle kusura bakmasın Yiğit bile tanıyamazdı Aslı’yı. Parmaklarını direksiyona ritmik şekilde vururken geçen gece Nazlı ile yaptığı konuşmayı düşündü.

“Şirketin ne kadarı benim? Ya da ne kadar söz hakkım var?” diye sormuştu Nazlı’ya. Nazlı önce anlamaz bakışlarla atmış ama kurcalamamıştı.

“Her iki işçiden biri, her yüz bilgisayardan ellisi, hatta holdingi bölecek olsak yarısı senin ve evet söz hakkın var.”

Aslı bir iki saniye düşünmüştü. “Yeni biriyle ortak olabilir miyiz? Ya da yeni bir işe girişim yapabilir miyiz?”

“Yani abim holdingin başkanı onun onayı olması şart. Ama olmasa da sen kendi yüzde elli hissenle dilediğini yapabilirsin.”

Nazlı’ya gözleri kısık baktı. “Sen de benim çalışanım mısın yoksa abinin mi ?”  Ne salakça bir soruydu. Bugüne kadar neden hiç ilgilenmemişti ki holdingle? Doktorluk hep cazip gelmişti. İyiki de gelmişti.

Kaşları çatık olan Nazlı, “bilmem, hiç düşünmedim. Ben holdingin finansal  bölümüyle ilgileniyorum. Aslı sen ne yapmaya çalışıyorsun?”

“Sadece fikir sahibi olmak için soruyorum. Çok paramız var mı? Yeni bir işe girebilir miyiz peki?”

Nazlı kahakaha attı. “Çoookkk zenginsin Aslı. Tahmin bile edemezsin. Ve istediğin her işe girebilirsin. Tabii abim izin verirse.” demişti.

Direksiyonu tutan eli gerildi. Kesinlikle izin vermeyecekti. Zaten Aslı’da istemiyordu izin falan. “Madem yüzde elli hakkım var kullanırım … da Nazlı’yı nasıl tarafıma çekeceğim?” diyedüşünüyordu.

Arabasını park etti. Tenha bir yer olarak seçtiği sahil kenarına gelmişti. Geçip bir masaya oturdu. Beklediği kişi gelmemişti. Hoş gelse nasıl tanıyacaktı ki. Kendine bir çay söyledi. Etrafına göz gezdirmeyide ihmal etmedi. Görüş alanına giren adama bakıp telefonunu eline aldı. Onu aradı. Karşındaki adam telefonu açınca, “On beş metre sağındaki masadayım. Siyah saçlı.” dedi ve kapatıp telefonu yerine bıraktı. Çeyrek dakika sonra karşısına oturan takım elbiseli adı gibi kendi de karanlık görünen Karahan’a baktı. Karahan’da pek iyi bakıyor sayılmazdı.

“Seni dinliyorum. Beni buraya neden çağırdın? Ve bu halin ne?” diye sordu Karahan.

Aslı etrafına göz atıp gözlüğü başının üzerine koydu.. “Ben medyatik biriyim. Artı evliyim. Her neyse…” diyerek ellerini masanın üzerinde birleştirdi. “Karahan Atabey… Seni tanımıyor değilmişim. Ama çok da tanımıyormuşum. Yani aynı camiada yaşayıp seni neden tanımadım hiç bilemiyorum. Buna da her neyse…”

Karahan kaşlarını çatmış Aslı’nın dilinden dökülen kelimeleri dinliyordu. “Sadede gelsen Aslı.”

“Geliyorum patlama!” diyerek göz devirdi Aslı. “Sana, benimle bir nevi anlaşma sunuyorum.”

Kaşları havalandı Karahan’ın. “Nasıl bir anlaşma?” diye sordu.

“İş anlaşması sayılır. İşin sonunda ben intikam ve istediğimi almış olacağım. Sende Nazlı’yı…” diyerek Karahan’ın yüzüne şaşkınlığın yayılmasını izledi. Aslı hiç bir şeyi unutmazdı. Asla. Yiğit ile bugüne kadar ne yaşamışlarsa hepsini gözden geçirmişti. Kocasını deli gibi sevmiyor olmasa yaptıklarını asla göz ardı etmezdi. Kendisinden tüm hayatını gizlemişti Yiğit. Hem de bunu kendini severken yapmıştı. Tatlı bir intikam ile bu deli aşığı da barıştırıp huzura ermeyi planlıyordu.

“Benim bunu kabul edeceğimi nereden çıkardın?”

Aslı, Karahan’ın gözlerine imalı imalı baktı. “Bana Nazlı’yı sevmediğini söyle bende ardıma bakmadan gideyim. Sen de bugünü unut.” dedi.

Karahan karşındaki kadının ne kadar zeki olduğunu kabul etmişti. Tam on ikiden vurmuştu hedefi. Birkaç saniye Aslı’ya baktıktan sonra başını sağa sola çevirip Aslı’ya döndü.

“Dinliyorum.”

Aslı ufacık gülümsedi. “Önce bir şey sormak istiyorum.” deyip Karahan’dan izin istedi. Adam sessiz kalınca iznini almıştı. “Tam sekiz yıl! İnsan sevdiğini özlemez mi be adam? Nasıl dayandın?”

Karahan hüzünle dolan gözlerini Aslı’dan kaçırıp denize çevirdi. Sustu. Tek kelime etmedi. Konunun kapandığını anlamıştı Aslı. “Ve bir her neyse daha…” dedi Aslı. “Biliyordum. Nazlı’da seni seviyor. O aptal her yerde zırlayıp geziyor. Ama ağzını açıp tek laf etmiyor. Bence ikinizinde sopaya ihtiyacınız var.”

Karahan sesini normal tutarak Aslı’ya döndü. “Ona aptal diyemezsin.”

Aslı kaşlarını çattı. “Sende aptalsın.”

Karahan kararan gözlerle baktı Aslı’ya. Cesaret kadının derisi gibiydi. Bunca yıl hiç kimse onunla bu şekilde konuşmamıştı.

“Hiç öyle bakma Karahan.” diye ekledi Aslı.

Karahan konunun değişmesini istedi. “Evet, işe gel artık. Ne iş yapacağız ve Yigit öğrendiğinde seni de beni de silecek. Hatta sen boşanmak falan istiyorsun sanırım. Sen kimden intikam alacaksın?”

“Orası benim işim. Ayrıca ne boşanması o benim elime düşmüş bir kere ben onu mezarda bırakırım. O kısmı geçelim. İşe gelelim.” Kendini toplayıp arkasına yaslandı. “Malum her sektörde bir şirketim var. Ah kocam sağ olsun çok çalışmış zamanın da. Ama bir tek otel zincirimiz yokmuş. Buna çok üzüldüm. Ve seninle ortak olmaya karar verdim.” dedi sinsice sırıtarak.

Karahan görüntüsüne zıt olan gülümsemesiyle başını sağa sola salladı. “Benim ortağa ihtiyacım yok.”

Aslı’da dudak büzerek adamın kendini beğenmiş haline aldırmadı. “Benim de senin otellerine ihtiyacım yok. Ama ne yaparsın işte aşk ve intikam dünyası.”

Kendinden emin ifadesi yüzünde dondu Karahan’ın. Bu kadın fazla cesurdu. “Kocan beni ortak olarak kabul etmez. Bunu sende biliyor olmalısın.”

“Biliyorum. Ama ben istiyorum. O da kabul edecek. İster zorla ister değil.  Otel işletmesinin başına Nazlı’yı geçireceğim. Artık sonrası senin işin.”

Nazlı ile aynı yerde çalışmak. Ve onu her gün her dakika görme fikri dahi Karahan’ın kanını kaynatmaya yetmişti. Eskiden olsa sevincini saklamaz içinden geldiği gibi gülümserdi. Ama şu an sadece kalbi gülüyordu. Dışarıdan bir kaya görüntüsünden ibaretti.

“Senin aklında ne var bilmiyorum. Nasıl yapacaksın onu da bilmiyorum, Nazlı benimle çalışmaz, onu biliyorum.” Yerinden kalktı. “Ama kabul ediyorum. Ayrıntılar senin olsun. Beni toplantıya çağırman yeterli.”

Aslı’da gözlüğünü takıp ayağa kalktı. “Sen merak etme, ben hepsini biliyorum. Bana güven. Ben sana güveniyorum. Bu ilginç ama kötü biri değilsin. Ayrıca da sevgili görümcemi artık ağlarken görmek istemiyorum. Onu üzme! Nasıl yaparsın bir fikrim yok ama sıkışırsan bana bir ‘alo’ demen yeterli. Telefonum artık sende var. Ekibimi toplar derdine çare bulurum.”

Başı ile onay verdi Karahan. Neye onay verdiğini bilmeden. Aslı yanından ayrılırken o yerine geri oturdu. Eğer Nazlı’yı ikna edebilirse, eğer kendine hâlâ aşıksa ve eğer yine bir neden çıkar da ayrılık noktasına gelirlerse gitmesine izin vermeyecekti. Bu sefer olmazdı. Ölümüne sahip çıkacaktı. Sekiz yıl önceki güçsüz ve yaralı değildi. Olmaya da niyeti yoktu.

Artık düğün günü gelmiş çatmıştı. Kına gecesi bir gün önce olmuştu. Ve ölesiye eğlenen kızlar ertesi gün yerlerinden kalkamamışlardı. Düğünden sonra bir haftalığına İtalya’ya balayına gideceklerdi.

Zeynep kırık beyaz ve alasıya dantelli gelinliğin içinde peri kızları gibi olmuştu. Yüzündeki mutluluk her şeye değerdi. Aras’ın ayakları yere değmiyordu. Kim derdi Aras Doğan evlenecek… Hem de ağzı kulaklarında.

Amerikan’ın azılı çapkını gelip Aslı’nın en yakın arkadaşına aşık olacak ve onu eltisi yapacak… Yetmedi aynı evde yaşayacak. Aslı başını sağa sola sallayıp güldü.

“Ah kader sen yok musun?” diye söylendi.

Beline dolanan ellerle sıkıca sarmalandı. Başına aldığı öpücükle gözleri kapandı. “Artık bizde mi çıksak balayına diyorum?” diyen kocasına yandan bakış attı. “Ne balayı adam? Bizim çocuklarımız var. Bizden bal ve ayı çıkmaz artık. Kocadık biz, kocadık.”

Yiğit kahakasını orta yere sermişti. Etraftan onları izleyen kıskanç gözler onlara dönmüştü. Ama aldırış eden yoktu. Kulağına eğildi karısının. “Seninle bu gece konuşalım bu konuyu. Bence biz çok genciz.” Aslı ters dönüp dudaklarını eliyle kapattı. “Kes! Delirme neredeyiz bir bak.” dedi ama gözleri tam aksini söylüyordu.

Ağzını kapatan eli tutup öptü Yiğit. “Ah kalbim ne çekti senin elinden… Yer ve zaman önemini kaybetti sevgilim.”

Aslı göz devirdi. “Ne çektin yahu? Sen çekerken ben neredeydim de görmedim.”

Karısının alnına bir buse kondurdu. Geri çekildi. “Orada, burada, şurada benim olduğum yerde ama benden uzak başka ellerde daha sayayım mı?” Aslı kahkahasını engel olamadı. Muhtemelen tüm camia şu anda gelin ve damadın dedikodusunu bırakmış, Aslı ile Yiğit’in dedikodusunu yapıyorlardı.

“Aptallığına yan sevgilim. Bana göz ettin de geri mi tepmişim?”

Kolunun altına çekti Aslı’yı.” Haklısın, çok büyük aptallık etmişim. En az yedi yıl kaybım var. Yani sen on sekiz yaşına bastığında ben yirmi sekiz yaşındaydım. Aptal kafam işte!” dediğinde kocasının yüzünde belli belirsiz bir hüznün geçtiğine şahit oldu Aslı.

Elini geniş göğsüne koydu. “Önemli olan şu an yanımda olman. Yanında olmam. Her ne kadar benden sakladığın şeyler için sana kızgın olsam da seni sevmek, senin olmak… Başka bir dünya … ve ben dünyama aşığım.”

Gözlerinin içine derin derin baktı Yiğit. Her kelimesi gözlerinden akıyordu adeta. “Ben de sana aşığım. Benim bu dünyadaki cennetimsin sen.”

Aslı gözlerine yayılan gülümsemeyle, “E o zaman gidelim dans edelim. Damatla dans etmek istiyorum. Sen de gelinle, ne dersin? Az biraz ayıralım. Baksana siyam ikizleri gibiler.” diyerek Zeynep ve Aras’ı işaret etti.

“Aras, bırakta sevgili yengeciğimle bir dans edeyim. Yapıştın kıza resmen.” Yiğit gülümseyerek söylemişti. Kardeşinin mutluluğu onun mutluluğunu bine katlıyordu.

Aras’ın Zeynep’i vermeye hiç niyeti yoktu. “Aşk olsun Aras bende sevgili kayıncığımla dans etmek istiyorum. Bıraksana lan kızı.” diyerek sonuna yine anormal Aslı modunu yerleştirmişti. Küçük bir kahakaha attı

Zeynep, “Bıraksana Aras beni.” dedi.

“Yok ya bırakamam. Gidin baş başa dans edin.” deyip başından savmayı denedi.

Yiğit, “Aras düğün falan dinlemem alırım ayağımın altına bırak lan kızı.” Aras homurdanarak bıraktı Zeynep’i.

Aras’la dansına başladı Aslı. “Çok seviyorsun sen.” diyerek Aras’ın dilini çözdü. Karısına yandan bakış attı genç adam. “Çok. Bilemezsin ona mecburum.” Aslı kahakaha attı. “Aşka gel…  Adamın içinden şair çıktı.”

“Zeynep, benim ahmak kardeşim seni hak edecek ne yaptı?” diye sordu Yiğit.

“Deme öyle enişteden bozma kayın abiciğim.” Gözleri kocasıyla buluşan Zeynep, “O benim için dünyanın en akıllı adamı.” dedi.

“Çok aşığız… Teşekkür ederim Zeynep.” Bu kız bazı teşekkürleri hak ediyordu. Kaşlarını çatmaktan kendini alamamıştı ama. “Ne için?” diye sordu.

“Aslı ve benim için. Aras için. Biliyorum ki evliliğimizde Azra ve senin payın oldukça yüksek. Sizin gibi akıllı ve güçlü arkadaşları olmasa o daha farklı biri olurdu. Ve evliliğimizde tabii ki.” Sır verir gibi eğildi Yiğit. “Şu beyin fırtınalarınızı merak etmiyorum dersem yalan olur.” dedi, Zeynep kahakaha attı.

“Ah evet o fırtınalar getirdi Aslı’yı sana. Gerçi olmasa da gelirdi ya. O seni çok seviyor.”

Karısına gülümsedi Yiğit. “İyi o zaman ben karımı alayım.” Aras’ın kolundan çekip aldı karısını. Aras’ta Zeynep’e geri döndü.

“E ne oldu? Ne çabuk dans ettin?” diye merakla sordu Aslı. “Ben karımı özledim. Belki Aras’ta  özlemiştir diye düşündüm.” Eğilip yanağından öptü Yiğit. Aslı demek her şey demekle eş anlamlıydı onun için.

Gecenin sonunda herkes salonu terk etmişti. Zeynep’in anne babasıda vedalaşıp ayrılmışlardı. Annesi Fatma hanıma oldukça zor gelmişti. Artık yanlız yaşayacak olması içine batmış olacak ki uzun süre ağlamış, Zeynep’i de ağlatmıştı.

En son Aslı ve Azra kalmıştı. Neriman hanım bile ayrılmıştı. Çıkışa yürüyen kızların peşinden bağırdı Aslı. “Dur, bende geliyorum.”

Kolumdan tutup çeken kocası onu durdurdu. “Nereye Aslı?” diye muzipçe baktı.

“Çiçeği tutacağım Yiğit, nereye olabilir?”

“Aslı o çiçeği bekar olanlar tutmuyor mu?”

“Evet, bakarsın bir daha evlenirim. Ne olacak ki?” dediğinde kocasının haklı olduğunu biliyordu ama tutmak istiyordu işte. Niye engel oluyordu ki Yiğit…

Sinirle baktı. Elinin altındaki kadını hızla çekince göğsüne çarptı. Evet çarptı. Aslı’nın, “Ah.” diyen inlemesi duyulmuştu. Kollarını karısına sıkıca sardı. “Senin ağzını yerim kadın o nasıl söz?”

“Canım ben yine seninle hani düğün nikah falan kıyarız diye şey etmiştim.” dedi süt dökmüş kedi misali. “Hem daha alamadığım bir evlilik teklifim var.”

Çiçeği tutmak için Zeynep’in bir kaç metre arkasına Azra, Nazlı ve Asya geçmişti. Heyecanla kim tutacak diye bekliyorlardı. Daha onlar düşünürken çiçek havalanınca tutma iç güdüsüyle elleri havaya kalktı kızların. Azra’nın şaşkın bakışlarına eşlik eden Aslı oldu.

Çiçek Nazlı’nın elinde durmuştu. Nazlı’nın öylesine durduğu yerde, adet yerini bulsun diye kaldırmıştı ama elinde kalmıştı çiçek. Gözleri kocaman açıldığında çiçeği hızla Asya’nın eline verdi. Asya arkadaşına şaşkınlık içinde bakıyordu. Çiçek ona da ağır gelmiş olacaktı ki, yere düştü ellerinin arasından.

Azra, Murat’a döndü. “Ben biliyorum zaten, senin evlenmeye niyetin yok.” diye parmağını sallayıp gözlerini kıstı adama.

Gözleri büyüyen Murat, “Azra ne alaka şimdi? Bu sadece bir oyun.” deyip kızı kolunun altına çekti.

Yere düşen çiçeği aldı Aslı. Kızlara bakıp göz kırptı. “Hayırdır, sizin niyetiniz yok mu?” dedi Asya ile Nazlı’ya.

Saf kardeşi Asya, “Aman ne evliliği… Yok ben almayayım. Çekemem hiç erkek dertlerini.” dedi elini havada savurup.

Tek kaşını kaldıran Aslı kardeşine, ‘yapma ya’ dercesine bakıp gözlerini çevirdi. Sonra Nazlı’ya baktı. “Ya sen?”

“Aman Aslı gelmişim otuz yaşına daha ne evliligi Allah aşkına? Yok, istemez kalsın.”

“Döverim kız sizi! Evlenmezlermiş… İlk talibe veriyoruz bunları Yiğit.”

“Emrin olur sultanım verdim gitti.” dedi Yiğit gülerek.

Yiğit elindeki kalemi masaya gelişi güzel fırlattı. Ayağa kalktı sinirle. “Sen aklını mı kaçırdın Aslı? Bunu nasıl istersin!?” diye çıkıştı karısına.

Aslı sakinligini koruyordu. “Hayır, aklımı kaçırmadım. Evet isterim. İstiyorum. Ve yapacaksın!” Dudaklarını büze büze kocasına yanaştı. “Yaparsın değil mi aşkım?” Yiğit’i yumuşatmak niyetindeydi. Ama Yiğit’in pek yumuşamaya niyeti yoktu.

“Hiç bana öyle bakma! Ne demek Karahan’la ortak olmak? Bir de işin başına Nazlı’yı geçirmek… Olmaz! Olamaz! Sen beni anneme öldürtmek mi istiyorsun?”

Aslı yaslandığı masadan doğruldu. Az önceki kadar sakin değildi. Kocasının dibine kadar girdi. “Ben istiyorum. Bunu yapmak senin boynunun borcudur. Bana ödeyeceğin bir diyet var. Bu senin diyetin. Son sözüm bu! İki gün sonraya toplantı ayarla Karahan gelecek ve ortaklık olacak.”

“Sen nereden biliyorsun Karahan’ın bunu kabul edeceğini?”

“Biliyorum çünkü onunla konuştum.”

Yiğit’in kaşları çatıldı. Birkaç saniye karısının yüzünü inceledi. “Sen benim arkamdan iş mi çevirdin?”

Aslı bir adım geri çekildi. “Yok, öyle demeyelim. Kısa bir iş görüşmesi yaptık sadece.”

Dişlerini sıkmaktan çenesi seğirmeye başlamıştı Yiğit’in. Kanıma hücum eden kıskançlık ve kandırılma iç güdüsü vücudunun her yanına yayılıyordu. “Bana sormadan böyle bir şeyi nasıl yaparsın Aslı?” diye tabiri caizse kükredi Yiğit.

İlk defa kocası ona bu şekilde bağırıyordu. Aslı etkilenmiş miydi? Evet, biraz. Ama korktuğu söylenemezdi. Bu işe girerken başına gelecekleri az çok tahmin ediyordu.

“Başta sormamış olabilirim ama şu an söylüyorum. Benimle anlaşma imzalamışım gibi konuşma, ayrıca da bağırma.”

Gözlerini kapatıp başını yukarı kaldırdı Yiğit. Şu an tek duası sabırdı. Aslı onu bu şekilde hiç zorlamamıştı. Tekrar karısına baktı. “Aslı bunun hesabını vereceksin. Benden habersiz Karahan’la görüşmek ne demek kadın beni delirtmek mi istiyorsun sen?”

Orta sert sesiyle söylemişti. İş görüşmesi veya başka bir görüşme her ne zıkkım olursa olsun, karısı başka bir adamla oturup sohbet etmişti. Düşündükçe beynine inen kıskançlık baltaları beynini darma duman ediyordu.

Aslı gözlerini kısıp baktı. “Senin sorunun ne? Ben sana ortak ol dedim diye mi bu kadar sinirleniyorsun?”

Ona şimdi seni deli gibi kıskandım derse soluğu dudaklarında verirdi Aslı. Hayır, bu kadar basit yumuşamak istemiyordu.

Saatine baktı. “Benim toplantım var.” deyip Aslı’nın ona olan şaşkın bakışlarına tutulmadan masadan aldığı kağıtlarla odadan hızla çıkıp gitti. Aslı ağzı bir karış açık ardından baktı.

“Sonunda adamı kendime benzettim iyi mi?”

Recommended Articles

1 Comment

  1. Karahan, Aslı’nın yapamayacağı iş yoktur sen ona güven. Emeklerine sağlık.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

error: Content is protected !!