Koca koca tırnaklar. Boyalı son moda saçlar. Klas giyim. Full makyajlı ve bakımlı bir yüz ve Aslı’nın beklediği korkunç kayınvalide tabirine zerre kadar uymayan bir kadın… Gözlerini bir kaç kez kırptı ve nefesi yavaş hareketlerle aldı.
Kocası yanında, suratındaki saçma sapan gülüşüne ufaktan kahkaha seside eklemişti. Aslı gözlerini kadından çekip kocasına bakamıyordu. Karşındaki kadın; bir altmış boylarında hafif tombulca, başında siyah başörtüsüne zıt beyaz teniyle kendisine bakıyordu.
“Ne baktın kızım öyle? dedi Neriman hanım şaşkın kadının haline gülmeden edememişti.
Donup Kaan Aslı yerinde ileri geri hareket edince biraz ayılır gibi olmuştu. “Çok…. çok özür dilerim. Hoş geldiniz.” diyebildi. Kadına yaklaşamadı. Bilemiyordu ki nasıl biri, neden hoşlanır neden hoşlanmaz. İçinde eğreti bir his peyda oldu. Kaynana da neydi yahu?
Yiğit, Aslı dan önce davranıp uzun boyunu eğerek sıkıca sarıldı annesi. “Hoş geldin anacım.” Neriman hanım, oğlu geri çekilirken ona ters ters baktı. “Konuşma sen benimle.”
Aslı gözlerini delice açarken kocasına baktığında ağzı da açık kalmıştı. Annesi oğluna kızıyordu. Nedendi? Daha bir merak sarmıştı içini. Oğluna ters bakan Neriman hanım, Aslı’ya döndüğünde gayet şen ve güler yüzüyle yaklaştığı kadına sıkıca sarıldı. “Canım gelinim benim. Sonunda oğlumu alacak bir kadın çıktı geldi. Sen bundan sonra benim kıymetlimsin. Nazlı bir sen iki. Aras’ta hayırlısıyla senin gibi birini bulurda bu kart papazların hayatı kurtulur.” Konuşurken geri çekilen Neriman hanım, Aslı’nın koluna girip oğlunu arkada bırakarak yürüttü kadını. Aslı başını çevirip kocasına baktığında ağzı açık bakan kocasına gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
Acaba bu kadın Yiğit’in değil de kendi annesi miydi? Bir tuhaflık yok muydu bu işte? “Beni dinliyor musun Aslı?” diyen orta yaşlı kadının sesiyle dikkat kesildi. “Evet efendim,” dedi.
“Efendim yok. Anne diyeceksin, ben senin annenim. Siz heni nesil pek bilmez tabii biz eskilerden kaldık. Kocamızın annesi artık bizim de annemiz olur. Hey gidi benim çok zalim bir kayınvalidem vardı Allah rahmet eylesin.”
Araçları içinde sessizce yol alıyorlardı. Aslı ara sıra Yiğit’e kaçak bakışlar atıyor arkadaki kadına çaktırmadan gülüyordu. Omuzluları inip kalkan karısına bakıp o da gülüyordu.
“Bu ciklet beni çok yoruyor Yiğit. Bir daha gitmeyeceğim.” dedi Neriman hanım arka koltuktan seslenmişti. Aslı arkasına dönerek kayınvalidesine baktı. “Ciklet şart bazen kulak uğultusuna iyi geliyor tabii.”
Kendine kaş çatan kadına neyi yanlış söylemiş olacağına iki saniye de düşündü ama bilemedi Aslı. Yiğit’in gür kahkahasıyla yerinden sıçradı. “Yavaş biraz.” dedi elini kalbine götürürken. “Ne gülüyorsun sen?”
Kahkahasını kesen Yiğit, “Ciklet dediği şey jetlag,” dediğinde Aslı yerine sessizce sindi. İçinden kendine sayıyordu. ‘Ah Aslı manyak etti seni bu aşk. Küçül yavrum küçül,’ diyen iç sesine hemen de kanmıştı biraz daha küçülürken arkadan kadının da kıkırtısını duymuştu.
…
Eve girdiklerinde Saat gece yarısını biraz geçmişti. Soluklanmak için salonda karşılıklı oturmuşlardı. Aslı kendine anlatılanın tam aksi birini karşısında gördükçe bileniyordu. Evet tam olarak Yiğit’e inanamamıştı ama bu kadarını beklemiyordu. Kadın bildiğin tesettürlü dini bütün birine benziyordu. Kendi kıyafetleri ve kayınvalidesinin giyimini yan yana getirdiğinde aradaki uçurumun her hangi bir soruna yol açıp açamayacağını oracıkta merak etmişti. Yaşadıkça öğreneceğini düşünerek gülümsedi.
“Açsınızdır bir şeyler yemek ister misiniz?” diye resmî bir şekilde konuya gitmişti Aslı. Bundan daha iyisi bu gece için zor gibiydi.
Neriman hanım da anlamıştı. Aslı’nın henüz yabancı olarak gördüğü kendisine hemen anne ve ya samimi yaklaşım sağlamasını da beklememişti.
“Yok kızım uçakta bir kaç şey atıştırdım. Uçak yere inerken de uyku ilacı aldım. Dün gece de az uyudum ki rahat edeyim diye. Şimdi o gevur ellerinde saat daha ilkindi. Benim odam neresiydi? Hemen yatmalıyım mayışmaya başladım bile.” diyen kadın elini ağzına kapatarak esnemişti.
Sabah çıkarken dediği odanın çoktan ayarlanmış olduğunu düşünen Aslı hemen ayağa kalktı. “Tamam, ben göstereyim odanızı.”
Yiğit geldiklerinde üst kata çıkardığı valizleri annesinin odasına bırakmıştı. O da annesi ve eşi gibi ayaklandı. “Evet uyuyalım. Geç oldu, yarın pazar zaten kahvaltı için seni bekleriz anne. İlacın etkisi uzun süreli uyutabilir seni.”
“Öyle öyle. Gecikirsem beni beklemeyin yavrularım. Siz yiyin.” diyen kadının gözleri kapanmaya başlamıştı bile. Birlikte üst kata çıktılar. Odaların olduğu yöne doğru ilerlediler. Aslı kendi odası ve Yiğit’in odası önünde durulunca ne olup bittiğine bakıyordu.
Yiğit kendi odasının kapısını açtı. “Annecim burası senin odan.”
Aslı adamın ne dediğine dikkat ederken gözleri sessizce açıldı. Tek kelime edemedi. “Valizlerin de içeride annem. Yarın yerleştirirler. Sen uyumana bak.” Yiğit konuştukça Aslı, adamın ağzına bakıyordu.
“Tamam oğlum. İyi geceler ama sizin oda hangisi?” dedi Neriman hanım. Oğlu ve gelinine bakarken.
“Bu o da anacım,” parmağıyla kendi odasını işaret adamın parmağını boynunu eğerek takip etti Aslı. Şok halinden çıkmış değildi. Ağır çekimle kocasına döndüğünde artık gözleri kısık bakıyordu. Uyanmıştı olaya. Adam kendisiyle aynı odaya girmek için annesini kullanmıştı.
“Tamam evladım. Yarın görüşürüz inşAllah.” diyen kadın odaya girip kapısını da kapatınca panter gibi atladı Yiğit’in üzerine. Yumruk yaptığı elleriyle ve kısık tuttuğu sesiyle başladı.
“Seni adi, seni.”
Aslı’nın elinin, ağır tadına bakan Yiğit aldırmadan tutmaya çalışmıştı. “Aslı dur.” desede Aslı duracak gibi değildi. İki kolundan yakaladığı kadının ellerini arkasında birleştirdi. “Yiğit sen bittin. Seni parça pinçik edeceğim.”
Annesinin sesleri duyma ihtimaline karşı Aslı’nın odasına ilerlettiği kadını zorla açtığı kapıdan içeri soktu. Ellerini bırakmadı. Bıraksa yine vurmaya hatta başına bir şeyler fırlatacağını da biliyordu.
“Bırak beni, bırakta odam kaç bucak sana göstereyim.” Ardında sırıtan adam onu bırakmak yerine kollarını dan sıkıp kendi göğsüne yasladı. Kadının ellerini serbest bırakıp kendi kollarıyla Aslı’yı sıkıca sardı.
“Ne yaptım ben tatlım?” dedi sesinde neler barındırmıyordu ki? Aşk, tutku, şehvet…
“Anneni kullandın ya da birlik olup beni oyuna getiridiniz. Odama girmekte ne demek Yiğit?”
“Odana girmek demek; senin benim karım olduğun gerçeği. Ve annem bunca zamandır ayrı odalar da kaldığımızı bilmiyor.”
“Karınmışım… ne yaptın benim içinde senin karın olacağım? Kağıt üstünde düzmeceyiz biz unuttun mu?” dedi Aslı adamın kollarından çıkamaya çalıştı ama gücü azalıyordu.
“Sen öyle diyorsun ben öyle bir şey demiyorum. Allah biliyor ki ben seni asla terk etmem. Aldatmam. Sana kötü davranmam. Gözünde asla benden kaynaklanan bir damla yaşı düşürmem. Kimseye de izin vermem bunun için.”
“Diyorsun ama ben neden inanamıyorum?”
“Sen beni öyle görmek istiyorsun çünkü. Ben adi bir adam değilim. Hiç olmadım da. Seni bana karşı bu kadar dolduran nedir bilmiyorum.”
Neydi sahiden? Kim Yiğit’i bu derece kötü göstermişti onun gözünde? Medya mı? Kendi gözleriyle şahit oldukları mı? Yoksa içindeki güvensizlik duygusu mu? Aslı hayatı boyunca kaç kişiye güvenmişti? Azra ve Zeynep, başka? Dedesi mi? Ona güvenmeyi vasiyet okuduğunda bırakmıştı ve bir yenilgi daha yemişti. Cevap vermedi. Veremedi. Bir kaç hamle daha yaptı kurtulmak için ama nafileydi.
Çırpınma da onu yoruyordu. Nefesini tazelerken güç almak adına başını kocasının boyun çukuruna yasladı. “Yoruyorsun beni.” dedi.
“Hayır Aslı. Ben seni istiyorum. Hiç kimseyi istemediğim kadar hemde.”
“Hevesin geçer.”
“Heves olsaydı geçerdi.”
“Ben senin elinde tutabileceğin bir kadın değilim. Beni taşıyamazsın. Yorulursun. Lafa söze gelemem ben, yakarım gemileri.”
Kadını sıkmayı en ağır şekilde bırakmaya başladı Yiğit. Elleri onu tutmak yerine sevme moduna geçmeye başlamıştı. İki eliyle iki eli kavradı ilk önce. “Ben seni elimde istemiyorum. Ben seni kalbimde istiyorum. Senden de sadece bunu bekliyorum.” dedi Aslı’nın düşüncelerini dağıtan elleri usulca kollarına tırmanıyordu. “Senin gibi asil bir kadına dilim söz etmeye varır mı hiç? Edecek olsam kesersin zaten.” dedi Yiğit, gülümseme sesi kadına ulaşınca onunda güldüğünü anlamıştı. “Şüphe etmemen çok hoş.”
Dudaklarını Aslı’nın boynuna bastırdı. Başını yana yatıran kadının zevkten ezilen ruhu sona yaklaştığını hissettirdi Yiğit’e. Açıkta kalan boynundan kulağına doğru ilerledi. “Senin için çıldırıyorum,” dediğinde Aslı titremişti. “Yalancı,” dedi kadın.
Yiğit güldü. “Her şey yalan ama sen gerçeğin ta kendisisin.
“Sırf evlendik diye böylesin. Beni elinin altında bir kadın olarak görüyorsun.” diyerek yokuşa sürdü Aslı. Ağzından alacaktı duymak istediklerini, yoksa yan yana kardeş kardeş uyurlardı. İçindeki asık suratlı kadın gülümsedi ama haince ‘yalan olabilir Aslı, o Yiğit. Uçan kaçan meselesi… pes etme kızım.’ dedi. Kalbi pır pır eden diğer neşeli kadın karşından digerine dil çıkardı. ‘Yiğit ise ne olmuş? O bizi seviyor. Ona inanma Aslı. Ateşle kızım geceyi. Daha nereye kadar kaçacaksın?’ İki kadının arasında kalan Aslı ikisini de yapabilirdi. O Aslı idi. Yapardı.
“Öyle görseydim ilk gece benim olmuştun. Ne yapar eder seni elde ederdim ama ben onu degil kalbini kazanmayı seçtim.” dedi yine fısıltı eşliğinde kulağına doğru.
Gözlerini kapatan Aslı teslim olmaya gönüllüydü. Elde edeceği gerçekleri istiyordu yine de. “İki ay da mı karar verdin bunlara? Öncesinde de birbirimizi tanıyorduk. Evlendik diye mi bu hislerin?”
Zor kadın! Yiğit pes eder miydi? Asla!
“Hayır,” demesiyle kadını göğsünden çekip hızla çevirdi kendine. Kadının bluzundan firar eden kolyeyi gördüğünde bir kolyeye bir de Aslı’ya baktı. Bir kaç saniye bakıştılar. “Bende öyle düşünmüştüm Yiğit.” dedi Aslı tek kaşını havaya kaldırmıştı.
Adamın gözleri küçüldü. Aslı’ya aldığı kolye idi. Bir parçasını kendindeydi bir parçası Aslı da. Ama şimdi ikisi de karısının boynunda asılıydı. “Nereden buldun bunu?”
Elini kolyeye götürüp okşadı Aslı. “Odandan tabii ki.”
“Odamı karıştırdın.”
“Yok canım, kocamın odasını düzenliyorlar mı, temizliyorlar mı diye bakayım demiştim ama bunu buldum.” dedi kuyruklu yalanı söylerken de hiç zorlanmamıştı.
“Bende yedim Aslı. Odamı karıştırdın ve bunu aldın öyle mi?”
Ellerini beline yerleştirdi Aslı. “Evet öyle yaptım. Ne yapacaksın? Ama her ne yapacaksan önce bana bunu açıklayacaksın.”
Yiğit karısını süzdü. Bu gece bu kolyeden daha iyi ne olabilirdi ki? Dört ayak üzerine düşmüştü. “Sana almıştım. Biri sen de biri bende. Yapacak olacağıma gelirsek çok iyi fikirlerim var.” dedi kadına bir adım yaklaşıp. Aslı bir adım geriledi. “Yavaş! Kal orada.”
Başını odanın tavanına kaldıran Yiğit göğsünü şişiren nefesiyle başını indirip kollarını da göğsünde bağladı. “Peki, kaldım. Ne duymak istiyorsun?”
“Neden aldın bana bu kolyeyi? Seninle arkadaş bile değildik. Hem de böylesi imalı bir şey. Ve neden bir parçası sendeydi?”
“Açık değil mi?”
“Değil, duymak istiyorum.”
“Sana aldım. Ama sakladığını bilmiyordum. Hiç taktığını görmedim.”
“Bu cevap değil.”
Asıl teslim olan tarafın kendi olacağını bilememişti Yiğit. Kollarını çözerek yatağın ucuna oturdu. Eliyle yanını gösterdi. “Gel otur.” dediğinde Aslı uzun bir hikaye geldiğini hissetmişti.
Birkaç saniye tereddüt etsede kendini zorlayarak yatağa yanına oturdu. Dizini kıran Yiğit Yatakta oturur şekilde Aslı’ya döndü. Aslı da onun gibi yaparak oturdu. Yüz yüze bakıyorlardı artık.
Elini kaldırıp kadının boynundaki kolyeye dokundu. “Çok basit değil mi? Sana bir hediye almak istemiştim. Malum arkadaş bile olmadığımız için kendim vermedim. Nasıl karşılanacağımı bilmiyordum.”
“Bir kolye Yiğit, nasıl karşılanacaktın ki? Hediye yani,” dedi Aslı.
“Bir kadından hoşlanınca öyle olmuyor Aslı.” dedi Yiğit ilk itirafını yapmıştı.
Neşeli Aslı ‘Bingo’ diye bağırdığında somurtkan olan kollarını bağlamış burun kıvırmıştı.
“Ne?” dedi usulca. Açıkcası ne gelecegini de his düşünmemişti Aslı. Fazla açık olmuştu.
“Aramızda çok fazla yaş var. Sen bana göre çok genç bir kadındın. Sonra deden… benim hayatımda çok önemli biri. Sen onun kanındandın. Ona haksızlık yapmak, onun kanından olana göz koymak eylemleri yüzünden sana yaklaşmazdım.”
İçi ateşe kavuşan tereyağ gibi eriyip cızırdamaya başlamıştı Aslı’nın. Beklediğinden çok öte sözler duyuyordu. “Ama yanıldın o beni sana bıraktı.” dedi kocasına aşkla parlayan gözlerini iletip.
“Bilemezdim. Bana hiç açık vermemişti. Lafını bile etmemişti. Vasiyete eklemese bile elimden zor kurtulurdun o ayrı tabii.”
“Bak sen,” dedi Aslı sahip çıkamadığı gülüşü firar etti dudaklarından.
“Ya maalesef canım, kurtuluşun zordu yani.” deyip kadının burnunu iki parmağı ile sıktı.
“Bazen ‘ben olurum olmam ona sahip çık. Onu Hasan ile Ayşe’ye bırakma’ falan derdi ama evlilik hiç aklıma gelmezdi.” dedi Yiğit.
“Biliyorsa kızının huyunu,” dedi Aslı anne ve babasının vurdum duymaz halleri aklına dolunca. “Her neyse konudan saptın.”
“Hiç yardımcı olmuyorsun.” dedi Yiğit yan bakışıyla.
“Neye yardımcı olacağımı bilmiyorum Yiğit. Sadede gel uykum geliyor.” Yalancı bir esneme ile elini ağzına kapadı Aslı. Kocası odasına girmeyi başarmış bu kadar da yol kat etmiş ne uyurdu ne uyuturdu ama bunu gizleme gereği duyuyordu. ‘Kadın olmak’ dedi neşeli Aslı göz kırparak. Somurtkan olan hala küs köşede bekliyordu.
Yiğit kadını kalçalarından tutup kendine çekti. Aslı gibi narin bedenli bir kadını hareket ettirmek onun için hiç zor değildi. “Ne uykusu, daha yeni başladık.” dedi kadına yaklaşarak. Başını geriye çekti Aslı. “Çok beklersin canım. Çok geç oldu saat.”
Yiğit kendi de biraz yaklaşarak mesafeyi kapattı. Aradaki boşluk hoşuna gitmemişti. Aslı itiraz edecekti ama o elinden geleni yapacaktı. Elinden tuttuğu kadını kendine çekerken tahmin ettiği gibi kadının itirazına yakalanmıştı. “Çok yaklaşıyorsun.”
“Ne olmuş? Nikahlı karımsın.”
“Olabilir. Hala ikna olmadık.”
“Olmadık derken?”
“Ben ve kalbim.”
Konuşmaya dalan Aslı ne ara adamın kucağına gelmişti kendi de şaşırmıştı. Yiğit haklıydı ne yapar eder ilk gece alırdı onu kollarına. Farkına varamıyordu Aslı. Adamdaki tutulma başka bir dünyaya denkti.
“Kalbine beni sorsana Aslı.” dedi Yiğit.
‘Soruyor. Sordu Yiğit. Biz de seni seviyoruz.’ diyen iç sesiyle gaza geldi Aslı. “Sordum.”
“Ne diyormuş.” Konuşan ağzı boş durmuyordu, denk geldiği yerleri öpmeye başlamıştı adamın.
“Kolye.” dedi Aslı.
“Ne olmuş ona.” diye adam kendini kaptırmış gidiyordu kadının bedeninde. Elleri arsızca ince örgüden olan bluzu aşıp tene ulaşmıştı. Aklı kendini bu gece terk etmezse yarına daha arsız bir adam olarak uyanacaktı. Sevdiği kadına dokunmanın tadını almaya başlayan hücreleri akıl oyunlarını kaybetmeye hazırlanıyordu.
“Neden biri sendeydi?” dedi Aslı zorla. Yiğit’in teninde dolaşan parmakları gücünü emiyordu. Sorduğu son soru olduğuna emindi. Alacağı cevapta hiç önemli değildi çünkü onun da ateşi yükselmeye başlamıştı.
“Sen benim eksik parçamdın. Tamamalanalım.”
Üzerinden çıkarılan bluzuyla sırtı yatağa değdiğinde soğuk satenin verdiği üşüme hissini alamadı. Bedeninin her zerresi ateşlere düşüyordu. Öpmeye alnından başlayan adamın kadına verdiği tek şey daha fazla arzuydu. Dudaklarının değdiği yerlerden çektiği teni anında özlüyordu adamı. Her milim de duraklayan adamın eziyeti miydi? Tutkusu muydu bilemedi ama adamın öptüğü teninden volkan patlaması yasıyordu. İlk defa tattığı duygulara hem yabancı hem de açtı. Sevdiği adama tamamıyla kendini teslim ederken böylesi duygularla boğuşacağını hayal dahi etmemişti.
Yiğit, yıllardır istediği tek kadında aitlik hissiyle tamamlanırken aklından geçirdiği bir tek şey gece bu geceydi. Ne varsa silinmiş sadece Aslı kalmıştı. Delice turkuyu ilk defa hissediyor ve bunu algılayan duyuları arşa yükseliyordu. Aslı, onundu sadece onun. O Aslı’nındı sadece karısına ait bir adamdı. İçindeki aşkın büyük olduğunu bilirdi ama böylesi bir hazzı ilk defa hissediyordu. Elleri kadında gezinirken yetmiyordu sanki. Doyumsuz bir ruh haline bürünmüştü aniden. Dokunduğu yerlerde kalmak istiyor ama arsızca da dolaşmak istiyordu. Tam da bu anda anladı ki; Aslı’ya ölünceye kadar doyamayacaktı.
Nefesi yetmediği yerde duruyor ve kadının kulağına fısıldıyordu. “Aslı’m” diyordu. “Kadınım.” Adamın kendine söylediği sözlerle kanı daha fazla kaynıyor kendini daha fazla hissettirmek ve almak için ecemice yaklaşıyordu. O yaklaştıkça Yiğit zıvanadan çıkıyor arsızlığı tavan yapıyordu. Kadına doyamadığı bir gecenin koynunda sabah etmişti. Hissettikçe aşık olduğu adamın koyununda bir sabaha kucak açmıştı Aslı.
Kollarında, sırtını kendi göğsüne yasladığı kadının dingin nefeslerini dinlemenin bile verdiği huzurla uyuması gerekiyordu ama aklından çıkmayan bir gerçek vardı ve bu gerçeğin ikisi arasına girecek olmasından ölesiye korkuyordu Yiğit. Sıkıca sarıldığı kadının da kendine iyice sokulmasıyla korkuları büyüyordu. İçinden hep aynı şeyi tekrar ediyordu. “Hiç bir kimse ve hiç bir şeyin aramıza girecek olmasına izin vermeyeceğim.” diyordu. Korka korka…
Yiğit uyanıklık yaptı ve Aslı ile aynı odaya ve yatağa girmeyi başardı. Emeklerine sağlık.
Yiğit’te az değil ya Aslı’nın bir şekilde odasına girdi😂