Duyduğu isimle dudaklarındaki tebessüm silindi.
“Ne istiyor benden?”
Şahsen tanımasa da adını çocukluğunda pek çok kez işitmişti. Kim olduğunu ve doğduğu topraklar için önemini çok iyi biliyordu.
“Dedemin Yedi Aşiretteki tek varisi sensin. Bu seni onun gözünde değerli kılıyor. O yüzden Aşiretimize, topraklarımıza ve aile servetimize giden yolda önceki hedefi senin.”
“Ben yolumu çizdim. Yedi Aşiret ile bağım yok.”
“Sen ölene kadar o birliğe bağlısın. Bu yüzden sana gelecek.”
Omzunu silkti. “Buyursun gelsin. Derdi neyse.”
“Isteği seni bulup sohbet etmek değil. Anlamıyor musun? Dedemizi; Tamer Bedir’i ve Bedir ailesini tamamen yok etmek istiyor.”
“Asla.” Elindeki kadehi tezgaha vurdu. Eline dökülen viskinin farkında değildi.
“Ne Büyükbabama ne de Büyükanneme zarar veremez! İzin vermem.”
Her ne olursa olsun, ne kadar öfke duyarsa duysun onlar canının bir parçasıydı. Onlara zarar gelme ihtimalini dahi kabul edemezdi. Lakin onlar dışında diğerleri; Nazenin ve karşısında oturan Adnan umurunda bile değildi.
“Dün denedi.”
Buz kesti bedeni. Onu gördüğünden beri ilk kez gerçekten bakıyordu gözlerine.
“Ne? Ne diyorsun sen!”
“Dün gece bir düğün dönüşünde Dedem ve Anneannemin arabası kurşunlandı.”
Yerinden kalkıp, tabureyi yere savurdu.
“Lanet olsun!”
Öfkeli sesi mekanda yankılandı. Birçok masa dikkatini ona vermisti. Adamları ise çoktan yerinden kalkmış, ona doğru gelmek için harekete geçmişlerdi.
“Şimdi nasıllar? Yoksa…”
“İyiler. Ufak birkaç sıyrık dışında birşeyleri yok.”
Duyduğu sözlerle rahat bir nefes aldı. Epey yaklaşan adamlarını elini kaldırıp durdurdu. Öfkesini karşısındaki adama çevirdi.
“Onlar orada kurşunlanırken sen ne yaptın? Annenin ardına mı sığındın yine?”
“Doğru konuş! Buraya geldiğim pişman etme! Annem ve ben arkadaki benim arabamdaydık. Herşey bir anda oldu.”
“Bana neden haber gelmedi? Her gün, her an ufacık şeyleri bile duyarken…”
“Dedem, senin duymaman için herkesi susturdu.”
“Her zamanki gibi.” Diye düşündü Toprak. Yine ondan birşeyler gizlemek için çabalıyordu.
“Barzan’ın işi olduğunu nereden biliyorsunuz?”
“Anneme o gece bir haber yolladı. Açıkçası bir teklif… Eğer yedi gün sonra annem ve ben Uluhan Aşiretine sığınırsak bize dokunmayacak. Onun himayesinde ve sağ olacağız.”
“Beni ve Büyükbabamı öldüreceği günü seçmiş demek.” Garsonlardan birinin düzelttiği tabureye tekrar oturdu. “Planlı bir adam…”
Adnan, ne yapacağını ne düşüneceğini şaşırmıştı.
“Ne bu şimdi? Seni öldürmek isteyen adamı mi övüyorsun?”
“Sadece anlamaya çalışıyorum. Peki. Günün en önemli sorusu. Sevgili halam neden bunları bilmemi istiyor?”
“Çünkü kabul etmedi. O konaktan ailesi ile birlikte sağ çıkmama pahasına istediğini yapmayacağını söyledi. Ona göre Bedir Aşiretine kalkan olabilecek tek kişinin sensin.”
Denize düşen kadın, nefret ettiğine sarılmışti. Eğer Barzan Ağa sadece onu öldürmek isteseydi seve seve yardım ederdi. Peki ya o?
“Sen böyle düşünmüyorsun sanırım. Kuzen.” Dediğinde beklediği yanıtı aldı.
“Benim düşüncelerimin bir önemi yok.”
Başını salladı. Doğruydu. Annesinin gölgesinde büyüyen o çocuk sadece bedenen büyümüştü. Aklı, tavrı ve herşeyi yine annesinin kontrolündeydi.
Taburesinden inip ceketini düzeltti. Diğer yandan rahat bir ifadeyle konuştu.
“Haberleri getirdiğine göre artık gidebilirsin.”
Adnan’ın şaşkın bakışlarla kendisini izlediğini biliyordu.
“Gidiyor musun?” Dediginde kadehinde bekleyen viskiyi tek yudumda içip, barmene başını eğerek teşekkür etti. Ardından bakışlarını kuzenine çevirdi.
“Annene selamımı söyle. Barzan Uluhan’a da… Onlara de ki… Toprak Bedir dönüyor. Akılları varsa saklansınlar.”
Sözlerinin ardından yüzündeki o kendine has gülümseme ile ardına döndü. Onu bekleyen kadının olduğu masaya doğru yürürken yüzü ifadesiz olsa da zihninde ve ruhunda fırtınalar kopuyordu.
“Toprak.”
Adını arzuladığı kadının dudaklarında duyduğunu herşeyi sabaha erteledi. Kadının masanın üzerinde duran elini tutup kaldırdı. Adımlarını asansörlerin olduğu alana doğru atarken, ardından sürüklenen kadın şaşkın ve fazlasıyla heyecanlıydı.