SİS – 9. Bölüm

Kendisine yaklaşan kadın kollarıyla sıkıca kendisini sardığında taş kesildi bedeni Toprak’ın.

“Bizi çok korkuttun. Iyi misin yeğenim?”

Elleri iki yaninda yumruktu. Boğazında yutkunamadığı koca bir yumruydu. Kendisine oynanan yeni bir oyundu. Ancak Toprak bu kez kör değildi. Işığa kavuşan gözlerini yeniden karanlığa çevirmeyecekti. Aklını yitirmemek için gerçeğe dair tuttuğu o küçük kağıt parçasına tutundu.

Kollarını çeken ve yüzüne pervasizca bakan kadının süratine baktı. Öylesine tecrübeliydi ki saatler önce kazandığı küçük zaferini gizlemeyi başarmıştı. Bir yabancı anlayamasa da o dudaklarının  kenarındaki tebessüm çizgilerini görebilecek kadar tanıyordu onu.

“Bizi korkuttu ama toparladı  aslanım.”

Herşeyi yapabilirdi. Ama onun gözlerine bakamazdı. Tamer Ağanın. Dededen öte baba yerine koyduğu o adamın.

“Hadi kahvaltıya inelim.”

Kolundan tutan kadına izin vermedi. Sert bir şekilde elini çekti. Tepkisine şaşırdıklarını biliyordu.

“Üstümü değiştirip gelirim.”

Sessizce kabul edip odadan çıkarlarken Nazenin mutlu değildi aslında. Babasi yine herşeyi gizlemenin yolunu bulmuştu. Tamer Ağa ise torununun iyi olmadığını görüyordu.

Kapanan kapının ardından elini kaldırıp,avucundaki kağıt parçasına baktı gözleri yaşlarla dolarken.

Şimdi ne yapacaktı?


Kahvaltıda bir kuş sütü eksikti. Her günden daha fazla özenilmiş ve köyden taze tereyağ ve bal Toprak sevdiği için özel getirilmişti.

Etrafta koşuşturan hizmetliler sessiz, masadakiler gergindi.

Adnan neden döndüklerini anlayamiyor, annesinin bu duruma öfkeli olduğunu görüyor ve korkuyordu.

Nazenin elindeki son kozu da yitirmenin acısıyla yaralı bir hayvan gibi olduğu yerde güçlükle oturuyordu. Avuçları batan tırnakları ile çiziklerle doluydu.

Nino Hanım, gözlerini Tamer Ağadan ayıramıyordu. Elinin üzerindeki elin ağırlığı kalbindeki koca yükü hafifletiyordu.

Yaşlı kalbi korkuyla sarmalanmış Tamer Ağa ise yillar önce hissettiği kaybetme korkusu ile savaşıyordu. Torununun gözlerine bakmayışı, o donuk hali içindeki acıyı katmerliyordu.

Merdivenlerden duyulan adım sesleri ile karısının elini sıkıca tuttu. Başını kaldırmadan bekledi.

Masadaki sessizlik Toprak’ın çektiği sandalyenin zeminde çıkardığı sert sesle bozuldu.

Herkesin beklediğinin aksine keyifli ifadesiyle masaya oturan Toprak herkesi şaşırtmayı başardı.

“Çok açım. Zahide Abla çay alabilir miyim?”

Toprak kendisinden bekleneni yapacaktı. O gün ve ertesinde oyuna ayak uydurdu. Yaşananlar olmamış gibi davrandı. Ta ki konaktan ayrılma ve okula dönme vakti gelene kadar…

O gün konağın avlusunda binbir nasihatle torununu kucaklayan Nino hanımın gözleri yaşlıydı.

“Yemeklerini iyi ye. Kendine dikkat et. Bahar geliyor diye çok ince giyinme. Söz ver.”

Yüzünü avuçlarına alıp,gülümsedi Toprak.
“Söz. Beni merak etme Nino Sultan.”

Sıra Tamer Ağaya geldiğinde ikisi de sessizce baktılar birbilerine. Açılan kollara sığınıp geri çekilen Toprak,
“Allaha emanet olun.” Dediğinde orada olan sadece Tamer Ağa hakikati anlamıştı.

Toprak uzun süre dönmeyecekti. Araba uzaklaştığında sıkışan kalbine yasladi elini. Başaramamıştı. Torununu kaybetmişti.

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!