“Bu iki adam benim imtihanım kesin öyle bu nasıl bir kısır döngü. Aynı ruh iki ayrı beden olmuş. Beni tüketmeye çalışıyorlar. Rapormuş halt etmişsiniz siz.”Diye avazınca bağırıyordu Hilal. Arkasından gelen kadim ve daim dostu Nergiz “Bağırıp durma Hilal. Kes sesini !”
Ağzı hayretle açıldı Hilal’in. “Bana mı diyorsun sen ? Sen çıkta abin olacak o öküze ve kocan olacak o oduna söyle de bağırtmasınlar beni.”
Kolundan çekerek koltuga oturttu Hilal’i. ” Otur bakalım görümüm ve bana Rize’de ne halt ettiniz tek ve tek anlatıyorsun.”
Korkak gözlerle baktı Nergiz’e. Dudaklarını kımıldadı. Sonra geri kapadı. Güç bela.”Ne halt etmişim neden bahsediyorsun sen gittik geldik bu kadar.” Diyebildi.
Nergiz gözlerini kısıp baktı.”Baksana sen bana seni beşikten beri tanıyorum ben ne saklıyorsun hemen çıkart baklayı.”
Nergiz Hilal’in titrek ve çekingen halinden daha arabadan indiği an anlamıştı bir şeyler döndüğünü. Hilal suçlu değilse sesi yüksek çıkar gözlerini kaçırmazdı. Konuşurken tereddüt etmezdi Ama bunların hepsi şuan Hilal de mevcuttu.
Diğer yandan Hilal. Ne söyleyebileceğini nasıl bir hikaye uydurabilicegini düşünüyordu. Evet karşındaki Nergiz’di. Ama bunu ona söyleyemezdi. Aslında ne halt ettiğinin yeni yeni farkına varıyordu Hilal. Yalan söylemek yerine eksik anlatmaya karar verdi.
Başını önüne egdi. Ellerini yüzüne kapattı. “Sen hiç kanmaz mısın ?” Nergiz düşünür gibi yaptı. “Hmm sanırım hayır öt artık.” Yüzüne bakmıyordu Hilal. Nasıl söyleyecekti onu bile bilmiyordu. Yıllar içinde illaki Kemal’e olan hislerini anlatmıştı. Ama sonrasında devam ettirmemişti. Nergiz de hiç üstelememişti.
“Abin yani Kemal.” Sustu Hilal.
“Evet abim. “Dedi Nergiz. Bir kaç saniye ne söyleyeceğini bekledi.
Elleri hala yüzündeydi Hilal’in. “Ben onu seviyorum.”
Nergiz tabiki şaşırmamıştı. Bildiği bir şeydi ama bugün dile dökmesinin ardında ne vardı. Tahmin yürütmeye çalıştı .
“Bu bilmediğim birşey değil.”
Fısıltılı bir ses kullandı Hilal. “Oda beni seviyor.”
“Bunu da biliyorum.”
Hayretle sordu Hilal.” Biliyor musun ?”
“O benim abim tabiki biliyorum.”
Şuan şaşkın ve kırgın bakıyordu Hilal Nergiz’e.
“Bunu bana neden hiç söylemedin ?”
Hilal’in ellerini kucağına götürdü Nergiz. Sıkıca tuttu.”Birinin gelip şu kişi seni seviyor demesi ne kadar doğru Hilal. Bunu o kişinin söylemesi gerekmez mi ? Ayrıca zor durumda kalsaydım kesinlikle bu işe el atardım. Ama görüyorum ki abim söylemiş ,öyle mi ?”
Hilal ona hak vermişti. Ama keşke daha önceden bilseydi. Yinede tebessüm etti. “Evet söyledi.”
“Gözlerini görebilsen çok farklı bakıyor Hilal.”
Ellerini Nergiz den kurtarıp yüzüne kapattı. “Yapma lütfen çok utanıyorum.”
Elini yüzünden cekti Nergiz. “Heyy saçmalama neden utanıyorsun ayıp değil bu.”
Hilal’in utancı bambaşkaydı. Dün geceyi onunla geçirdiğine inanamıyor her aklına geldiğinde içi titriyordu.
“Hey Allahım yanakların kızardı. Bana bak ! Aranızda ne geçti senin bu utanç neyin nesi ?”
Bu kız tam bir hafiyeydi. Hiç mi bir şey kaçmaz mı gözünden. Hilal içinden sayıyordu. Toparla Hilal hadi yoksa bu kız beni kitap gibi okuyacak. Allahım neden yalan söyleme kabiliyeti vermedin bana.
“Ne geçebilir Nergiz ? Ne sayıklıyorsun sen.”
“Bak ya yine gözlerini kaçırıyorsun kızım anlat çabuk elimde kalırsın bak.”
Kıvır Hilal kıvır “Ee şey sadece öptü beni “diyip tekrar ellerini yüzüne kapattı.
Nergiz önce bakakaldı. Sonra var gücüyle gülmeye başladı. Hilal ellerini yüzünden çekip bu delinin neye bu kadar güldüğüne baktı. Kendinden başka bir şey yoktu ortada.”Sen bana mı gülüyorsun hain gelin ?”
Nergiz’i koltuga sıkıştırıp çimdikleme başladı. Bu Nergiz’in daha çok gülmesine neden olmuştu. “Sen çok aptalsın Hilal.”
Elleri Nergiz’in her yerini moratmaya yemin etmiş gibi çimdikliyordu. “Kes sesini sensin aptal ne var bu kadar gülecek.” Nergiz gülüşünü azalttı.” Bir öpücük seni ne hale getirmiş koynuna girsen ne olur diye geçti bir an aklımdan.” Ağzı bir karış açık kaldı Hilal’in. “Sen varya sen, sen.”
Kapı önünden duyulan tok ses “Evet o! Ve bırak karımı.”
Başlarını kapıya çeviren kızlar . Kocaları ile göz göze geldi. Gülme kesildi. Hilal durdu.
“Aman al karını ne kıymetli karın var.”
Murat bakışlarını Hilal’e çevirdi. “Benim bacım da kıymetli bilmez mi ?”
Saçını başını düzeltti Hilal. “Bilirim bilmeye de kararımdan caymayacagım. Karını da al götür istanbul’a.
Nergiz ayağa kalktı. “Yok ya bende caymayacagım al abimi götür istanbul’a.”
Kemal’in kaşları havalandı. Murat’a eğilerek “Sana dedim degil mi zamanında benim kardeşim delinin tekidir evlenme seni de delirtir diye ?”
Kollarını göğsünde bağlayan Murat kapının pervazına yaslandı. “Hı demiştin iyiki seni dinlememişim. Hayatım çok monoton geçerdi. “
Dudakları yukarı kıvrıldı Nergiz’in. Ay canım ama yemezler size güle güle beyler.”
Kaşı ile işaret etti. “Yürü kız gidip bu odunlara yemek yapalım yazık uzun süre ev yemeği göremezler yesinler garipler.”
Murat istese Nergiz’i sürünerek bile olsa götürürdü. Kalması en iyisiydi. Bir hafta sonra almaya gelirim diye düşünüyordu. Kemal’e döndü. “Bu işleri hep sen açtın başıma siz gelene kadar gayet iyiydik. Kocalarının yanından salına salına mutfağa geçtiler.
“Kes sesini Murat. Abimi rahat birak git biraz aynaya bak.”Dedi Nergiz.
Kemal gülmemek için dudaklarını ısırdı . “Dostum sen kesinlikle kılıbıksın. Arkasından tuttuğu gülüşü serbest bıraktı.
“Gül sen seni muma çevirecek kızı anlından öpeceğim kılıbık kimmiş görürsün.”
Akşam yemeğinde her kes yerinde maaile yemek yediler. Bu gece gençlerden konuşan yoktu. Muhteşem dörtlü sessizce yemeklerini yiyorlar diye düşündü Kenan. Gözleri bir Hilal’i. Bir ablasını buluyordu. Onların gözleri de karşılarındaki adamları. Ne kaçırmış olabilirim diye düşündü. Kenan’ın en büyük tutkunlarının biri ablalarını çıldırtmak abilerini kızdırmaktı. Kenan, Kemal’den çok farklıydı. Kemal ne kadar usluysa Kenan bir o kadar yaramaz biriydi. Fizik olarak Kemal ile ikiz gibiydiler. Ruh olarak tamamen farklı.
“Hilal abla suyu verir misin ?”
Hilal kulaklarını dolduran komuta uydu. Önündeki tuzluğu kenanın önüne bıraktı. “Abla tuzluğu verir misin ?”
Nergiz önündeki biberi Kenan’ın önüne bıraktı.
Kemal ve Murat kızları izliyordu. Ve onlar kadar kafaları dağınık değillerdi.
Kenan “Ablalarım fındık ağacına mı çarptınız kafalar bir dünya “dedi gülerek. Hem Nergiz hem Hilal yeni uyanmış gibi bir birlerine baktılar.
Hilal “yok ablacım direkt kütüğe girdim ondan bu halim.”
Gözlerini kocasına sabitlemisti. Kenan Nergiz’e dönerek “Sana hangi cinsi çarptı ablam?”
“Senin cinsinden Kenan kalas olanından.”
“Ablalarım sizin keyfiniz yok sizi sinemaya götüreyim mi ne dersiniz.”Diye heyecanla teklifte bulundu Kenan.
Hilal “Aslında çok iyi olur komedi olsun ama ?”
“Valla olur. “Dedi Nergiz. Kardeşinin saçlarını karıştırdı. “Oy ablasının gülü sen büyüdünde bizi sinemaya mı götüreceksin ?”
Aradaki muhabbeti dinleyen ve müdahale etmeyen beyler birbirine baktı.
Murat “Babasına döndü. Amcası ile aralarında muhabbet ediyorlardı .
“Baba izin verirsen bu gece Trabzon da kalalım sabah uçağa yetişmesi kolay olur bizim için.”
Salim bey hiç düşünmeden cevap verdi.”gidin gidin giderken bu keçileri de götürün başımız şişmesin.”diye kızları gösterdi.
“Aşk olsun baba kecimiyiz biz”Diye çıkıştı Hilal.
Salim beyin bu şekilde konuşması elbette oğlu içindi. Bir müddet Nergiz’in burada kalacağını öğrenince oğlu ile gelini biraz başbaşa kalsınlar diye ortaya atmıştı bu sözü.”
“Senden ala keçimi var kızım hatta hiç dönmeyin buraya anneniz de yanınıza gelir yarın.”
Kenan “E hadi gece onbir seansına yetişelim.”
Herkes ayaklandı bir den Kemal hariç kendisinin şuan hiç bir hakkı yoktu bu kızlar üzerinde birini gelin vermiş diğerini gelin almıştı ama elinden hiç bir şey gelmiyordu.
Sıkıntılı bir ruh haline girmişti. Kenan bile kendinden fazla söz söylemişti. Karısı karşısında oturuyor. Ama yüzüne bile bakmıyordu. Artvin’den hiç dönmemeliydiler. Ve şimdiden Hilal’i çok özlemişti. Yarın gidecekti. Ama tek laf bile edemiyordu. Ne sarılabiliyor nede kızgınlıgını anlatabiliyordu. Çardakta söylediği sözler için hala derinden bir kırgınlık hissediyordu. Biliyordu ki abisine öyle demişti. Ama yinede ağır gelmişti. Üstüne üstlük o Hilal’e kızacagına Hilal ona kızıyordu. Kadınları anlamak imkansız diye düşünerek arabasına bindi.
Saat onbir seansına yetişmişlerdi. Komedi filmi seçip yerlerine oturmuşlardı. Gece seansı olduğundan salon da çok az kişi vardı. Murat karısını çeke çeke ortalarda bir yere oturttu. Kenan sağında Kemal solunda Hilal de arkalara oturdular. Karı kocayı serbest bırakmak adına.
“Çok şanslı biriyim sanırım.”Dedi Hilal.
Tüm şımarıklığı üstünde olan Kenan “Neden ablacım.”Dedi gülerek.
“Sağım solum yakışıklı kaynıyor Kenan.”
Kenan tişörtünün yakasını düzelterek “Ah ben evet kızlar da öyle söylüyor.”Dedi.
Kardeşi ile karısını izleyen Kemal.”hangi kızlar?”
“Sanane Kemal elinden mi alacaksın ? ” Diye çıkıştı Hilal.
“Uuu “dedi Kenan arkasına yaslanıp onlara hiç bakmadı.
“Saçmalama Mavi. “
Kenan şaşkınlıkla “Mavi “dedi.
“Tabi canım ben hep saçmalarım zaten. “
Kemal, Kenan’a baktı. “Kenan.”
“Efendim abi “
“Kaybol.”
Kenan anında ayaga fırladı. Hilal kolundan yakaladı.”Otur Kenan.”
“Yengecim bir bırakır mısın mutluluğuma mani oluyorsun bak şurada yanlız bir güzel var gidip yalnızlığını paylaşayım.”
“Yenge nedir ya ne yengesi defol git Kenan.”
“Kızma yengem abim seninle yalnız kalmak istiyor.”Hilal’in başına kısa bir öpücük bırakıp ablası ve eniştesine sezdirmeden sarı saçlı güzelin yanına yanaştı.
Işıklar kapanmış. Film başlamıştı. Karı koca yanyana oturuyor ama hiç biri söze girmiyordu. Hilal’in gözü filmde aklı yanındaki sevdigindeydi. Onu hem kırmıştı . Hemde trip atıyordu. Kemal farklı değildi. Oda Hilal’i izlemekle meşguldü. Problem kadın olunca çözmek için bir ordu dahi bir araya gelse nafile diye geçirdi içinden Kemal.
Kollarını Hilal’e sarıp kendine çekti karısını “Sesiz ol abin aşağıda oturuyor.”
Zaten Hilal’in itiraz edeceği de yoktu. Parmağını bile oynatmadı. Kulağına doğru fısıldadı Kemal. “Sen benim karımsınya “dedi. Soru sorarcasına. Hilal “Ee karınımya”
“Bir şey fark ettim.”
“Ne fark ettin ?”
Kemal biraz daha sokulup öptü karısını” Sana sahip olunca seni özlemesi de farklı oluyormuş.”
Hilal’in kan pompalayan tüm damarları yüzüne çalışıyordu. Yüzü alev misali yanıyordu. İyiki karanlık bir yerdeyim diye düşündü. Kesinlikle haklıydı Kemal. İnsanım sevdiğini özlemesi farklı. Tenine hükmeden birini özlemesi farklıydı. Aşkta dokunamak ve hissetmek bambaşkaydı.
“Bir kadını baştan çıkarmayı çok iyi biliyorsun sen.”
“Ben bir kadını değil kadınımı baştan çıkartmak istiyorum.”
“Bugün için özür dilerim bilinçli yapmadım.”
Her ne kadar Kemal üzerini örtmek istemişsede Hilal içini kemiren özürü dinlemişti.
“Biliyorum ama sen yinede söyleme orada senin karım olduğunu söylemek ve söylememek arasında kaldım.”
“Üzgünüm durumu kurtarayım dedim ama seni harcadım.”
Dudakları Kemal’e laf yetiştiriyor olsada gözleri salonu kolaçan ediyordu. Abisi halinden gayet memnundu. Kenan kızı tavladı tavlayacak durumdaydı.
“Seni çok özleyeceğim sanırım bir gün bile fazla geldi.”
“Ben yokken uslu dur Kemal Kurşunlu.”
“Sen delirmişsin ben artık evli biriyim ve karımı çok seviyorum.”
Taş olsa erirdi. Hilal de her dakika eriyordu. Kemal’in sözlerine. Düşünme yetisi bir kayboluyor. Bir görünüyordu. Kadın ırkına zararlı şeyler söylüyordu. Çünkü Hilal’in kalbi tekliyordu. Bu sözleri bir başka kadına da söylese kesinlikle aynı etkiyi bırakırdı.
Dudaklarını adamın gamzesine bastırdı. Yavaşça ama hızlıca geri çekti. Ne olur ne olmaz diye. “
“Bende kocamı seviyorum.”
Gecenin bir körü eve gelmişlerdi. Herkes evine odasına çekilmişti. Hilal gözlerini kapattığı gibi uykuya dalmıştı. Uyku Hilal için çok önemliydi. Her yerde her şekilde uyurdu o. Yan dairede kendisini düşünerek uykusuz kalan kocasından bir haberdi.
Sabahın ilk ışıkları ile kalkmıştılar. Gelin görümce. Yoksa görümce gelin mi ? Yazarın bile aklı karıştı.😀
Uçakları sabah yedide idi saat şuan beş otuz du. Bu kızların annelerinden öğrendiği yeğane şey bir erkek evden asla kahvaltı yapmadan çıkmamalıydı. Bu onların ilk kuralıydı.
Şimdi hem Nergiz hem Hilal mutfakta kahvaltı hazırlıyor hemde dedikodu yapmaktan geri kalmıyorlardı.
Kapı tıklanıyordu. Bu saate zile basmak istememişti Kemal. “Abim geldi hadi sen aç kapıyı.”Dedi Nergiz. Hilal’in elindeki bardakları aldı.”Niye ben ?”
“Sen varya süzme aptalsın kızım git aç, abimin yakışıklı yüzüne bak anlarsın.”
Hilal giderken söyleniyordu. “Hı çok yakışıklı benim abim daha yakışıklı bir kere.”
“Tabi tabi… Sorun değil ikiside bende zaten.”
Kapıyı açtığında yeni traş olmuş jilet gibi takımı giymiş. Karşısında yine yeniden aşık olunası adamı tepeden tırnağa inceledi Hilal. Kesinlikle Hilal sen bir aptalsın bu adam tek başına istanbul gibi bir yere yollanır mı ? Kendine küfür etmekle meşguldü.
“Bittimi incelemen.”
Kemal’in sesi ile kendine geldi Hilal.
“Hı bitti hadi gel kahvaltını et.”Arkasını dönüp mutfağa gitmek için adım attı. Etrafını göz atan Kemal kimsenin olmadığını gördü. Kolundan çektiği karısını hızla kapının dışına çekti. Kapıyı da arkasından çekti yavaşça. “Ne yaptın Kemal” diyerek kapanan kapıya üzgün bakmıştı Hilal.
Hilal ona söylene dursun Kemal’in tek istediği küçük masum bir öpücüktü. Hiç gecikmeden karısını kendine çekip öptü. Daha kapıya çekilmenin şokunu atamadan bir de öpmesi cidden Hilal’in hiç ama hiç beklemediği bir şeydi. Ama istemediği bir şey değildi. Kocasına karşılık vermekte gecikmedi. Yinede çabuk geri çekildi.
“Tam bir hafta sonra geri döneceğim ve bir öpücükle kurtulamayacaksın.”
“Sen aklını mı kaçırdın ?”
Hilal’i kollarına saran Kemal ” Sanırım Hilal, kendimi frenleyemiyorum. Içimde bir şeyler sürekli sana koşuyor.”
Pembe yananklarıyla ve tatlı gülüşüyle başını kocasının göğsüne yasladı Hilal. ” Sabır” diye mırıldandı.
Kapı dürbününden dikizlemek çok eğlenceli olsada kapıyı açmak zorundaydı Nergiz. Usulca kapı koluna asıldı. Kapının sesine ayrılan karı koca Nergiz’e baktı. Hilal Ohh sen miydin siz abi kardeş benim yüreğime indireceksiniz.”dedi.
Kıkırdayan Nergiz, ” Hadi içeri girin Murat banyoda birazdan çıkar.”Dedi.
İçeri geçip masaya oturdular. Biraz buruktu herkes Murat karısını bırakmak istemiyordu. Kemal’de öyle. Murat içinden sayıyordu. Kemal’e”hepsi senin suçun Kemal senin yüzünden karımı bırakıyorum bi cesarete gelemedin yıllardır. Veremeyeceğim sana kardeşimi görürsün sen.” Diye.
Vedalaşma faslı bittikten sonra Nergiz’de Hilal’de yataklarına girip uykularına kaldıkları yerden devam ettiler. Giden kocalarını çok düşündükleri söyleyemezdi. Oysa beylerin aklı karılarında kalmışken.