Sandalyesini ters çevirip oturdu. Karşısında sandalyeye bağladığı Tülay’ın ayılmasını bekliyordu. Kapının diğer tarafında duran Nergiz ve Deniz’de onları seyrediyordu. Onların görünmesini istemiyordu Hilal. En azından şimdilik. Tülay’ı getirip mutfağa başlamışlardı. Neden mutfak diye soran Deniz’e cevabı “çünkü tüm işkence aletleri burda şimdi bide yorulmayalım taşımakla “cevabını vermişti.” Hilal. Nergiz ise sadece gülmekle yetişmişti. Kafasını kapının önünde dikilen kızlara çevirdi.

“Sıkıldım ben uyanmıyor.”

“Su dök biraz hep öyle olurdu filmlerde…”diyen Nergiz kahkahasını bıraktı. Nedense pek keyif almıştı Nergiz bu işten.  Uzun zamandır aksiyon içeren bir olay olamamıştı. Birikmişlik diye düşündü. Deniz, korkudan tırnaklarını yiyordu. Kim derdi Erdem’e baş tutan bu kızın böyle korkan bir tip olduğunu meğer tüm cesareti Erdem’mey miş.

“Haklısın.”Kalkıp musluktan bir bardak su aldı. Kızlara dönüp “görünmeyin!” komutu verdi. Kızlar yana kaydılar. Zaten arkası dönük duruyordu Tülay. Başını çevirmedikce göremezdi. Yinede yana kaydılar.

Bir bardak suyu Tülay’ın başından aşağı keyifle bıraktı. Tülay ne olduğunu bile anlamadan Derin bir kaç nefes aldı. Gözlerini açtığında karşında yardım ettiği kişiyi gördü. Hemde her yerinden bağlanmış oldugunuda.

Suratına sahte bir gülücük yerleştirip “günaydın” diye kıza seslendi.

Vücudunu oynatma girişiminde bulunsa da çok sıkı bağlanmıştı. “Sen kimsin ne oluyor ?”diye bağırdı Tülay.

Kızın önünde ki sandalyeye tekrar ters oturdu.

“Adım Hilal söylemiştim. Şekerim, gördüğün gibi bağladım seni. Seninle biraz işim var istediklerimi yaparsan tırnağın bile kırılmaz.”

Sinir sistemi ayaga kalkmıştı Tülay’ın daha çok bağırdı. “Ne istiyorsun derdin ne senin ? Tanımıyorum seni. Ne işim olur seninle… Ben kendi halinde biriyim. Çöz beni öyle konuşalım.”

“Ama sen benim sözümü kestin ki dur daha anlatacağım. Eli ile mutfağı işaret etti. “Bak burası mutfak! “Ayaga kalkarak dolaplara yöneldi. “Burda bardaklar var mesela kafanda kırabilirim ki, tecrübem var usta atıcıyımdır. Sonra bak ! “Çekmeceyi açıp bıçak ve makas çıkardı.”Sonra bıçagım ve makasım da var makasla önce saçından başlayabilir. Bıçakla o güzel yüzüne derin bir kaç çizik atabilirim.

Tülay’ın gözleri kocaman olmuştu. Şimdi korkmaya başlıyordu.

“Ha sonra, bir tencerem ve bir de kepçem var. Tencereyi başına geçirip “Kepçeyi tencerenin altına vurduğunda murtafkta “çan” diye yüksek bir ses duyulmuştu.”Vurabilirim ve muhtemelen beyin kanamasından bir kaç saatte burda ölürsün. Daha istersen başka yöntemlerimde var ama gerek kalmaz umarım.”

Sertçe yutkundu Tülay. Sesini alcaltarak “Bak seni tanımıyorum. Benden ne istediğini bile bilmiyorum. Anlaşabiliriz elbette ne istiyorsun söyle ?”

Yerine geri oturdu Hilal. “Gerçekleri istiyorum. Seni kaçırmayabilirdim ama diğer türlü sorsam söylemezdin. Senin çok hain biri olduğunu duydum.”

Tülay olduğu yerde sertçe kıpırdandı. “Çıldıracağım şimdi. Kimsin ne istiyorsun ? Allahın cezası.”Diye tekrar bağırdı.

“Bağırıp durma bağırsanda burda seni duyanda olmaz ha onun için bağırıyorsan eğer.”

_________________________________________________

Arabayı evin biraz gerisinde durdurdular. Kemal ” Sesizce iniyoruz ve eve sesizce giriyoruz. Nergiz hariç diğer ikisini korkutmak burunlarından getirmek serbest.”

“Ben karımı alıp gideceğim ne haliniz varsa görün.” Murat burnundan soluyordu. Hem kızgınlık ama fazlaca özlem ağır basıyordu kalbinde. Zaten kendisinin ne suçu vardı ki ? Başına bunlar gelmişti. O bu yollardan geçmişti. Bu iki dengesiz aşık yüzünden kendi başıda yanmıştı.

Sesizce ilerlediler eve göz atan Erdem “Kapıyı çalmayacağımıza göre nasıl olacak bu iş neden kapıyı çalmıyoruz ki ?”

“Bizi süründürdüler. Merhaba biz mi geldik diyeceğiz. Biraz da onlar düşünsün.”Başını kaldırıp eve baktı. “Çok yüksek değil üst kata parmaklıklardan çıkıp bakacağız uygunsuz bir hal yoktur umarım temkinli girelim.” Diyede kıskançlığını ortaya koymuştu ki hepsi aynı fikirdeydi.

Teker, teker tırmandılar sessizce. Uygunsuz bir görüntü yoktu. Buna hepsi sevinmişti.

En son çıkan Murat “Kendimi yeni yetme gibi hissediyorum hemde ne için karımı bulmak için bunun hesabını soracağım bu kaçma fikri kiminse tarafımdan cezaya çarptırılacak.”

Sesizce ilerlediler odanın kapısını açıp dışarı çıktılar. Ayakkabılarını çıkarıp odada bıraktılar. Odadan çıkmalarıyla Hilal’in yüksek çıkan sesi doldurdu kulaklarını. Hepsi kaş çatıp birbirine baktı. “Ne oluyor “anlamında.

Kemal önden diğerleri arkadan yavaşça merdivenlerden indiler. Git gide artan sesle tedirgin oldular. Sesi takip edip yolu buldular.

Nergiz ve Deniz kapının iki yanına yaslanmış. Sessizce gözleri kapalı şekilde duruyorlardı. Bu halleri çok garipti. Bir terslik olduğunu çoktan anlamışlardı. Ama ne olduğuna anlam veremiyorlardı. Kızlar beyleri fark etmiyorlardı. Kulakları zihinleri içerideydi. Duyduklarına anlamaya çalışıyorlardı. Erdem Deniz’e doğru Murat, Nergiz’e doğru yavaş hareketlerle ilerlediler. Ellerini kızların ağzına kapattıkları anda ikiside irkildi. Gözleri büyüdü kızların bir kaç saniye ne olduğunu anlamalarını yetmişti. Huzurla gözlerini tekrar kapattı kızlar. Kemal işaret parmağını dudağına bastırdı. Susun anlamında. Kapıdan bakıldığında görünmüyorlardı. Ellerini yavaşça aldı beyler kızların ağzından.

Minimum sesle konuştular. Hilal’in her dakika artan sesinden zaten duyması mümkün değildi.

“Çabuk söyle ne oluyor içeride kim var ? “Kemal yerinde duramıyordu. Ne hissedeceğini bile bilmiyordu. Korkmalımıydı. Şuan ki durumda evet korkmalıydı.  Hilal’in başının belada olduğunu hissediyordu.

“Abi valla kötü bir şey yok yani var da aslında yok gibi…”

Murat “Ne saçmalıyorsun sen kardeşimin yanında kim var ve neden bağırıyor bunların hesabını soracağım size. Ah Nergiz ah.” Murat’ta tedirgin olmuştu.

Deniz karşısında duran Erdem’e dönerek “İçeride Tülay var. lütfen sesiz olun.”

“Tülay mı ? ” Erdem hayretle ve şaşkınlıkla çıkan sesine Deniz elini ağzına kapadı Erdem’in. Herkes o an sesiz olmuştu. Ve birbirine bakıyordu. Hilal’in sesi hala geliyordu. Duymuş olmamalıydı. Erdem, Deniz’in elini çekti dudaklarından. “Onun burda ne işi var siz ne çeviriyorsunuz ?”

Kemal ve Murat kim ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Lütfen açıklayacağım ama şimdi sessizce dinlememiz gerekiyor. Hilal’i tehlikeye sokan bir durum yok o iyi.” Deniz içinde bulunduğu ruh hali ile resmen yalvarıyordu.

İkna olmasalarda Deniz’in dediğini yaptılar. Ve mutfakta kendini parçalayan Hilal’in sesini pür dikkat birbirlerine bakarak dinlemeye başladılar.

“Sana anlattığım onca şeyden de bir şey çıkarmadın mı ne aptal şeysin sen birde Deniz senin için cin fikirli demişti. Sen aptalın önde koşanısın.”

Deniz’in adını duymasıyla ağzı açık kaldı Tülay’ın. Gözlerini açıp kapadıktan sonra derin nefes verdi.

“Kim tuttu seni Erdem mi Deniz mi ?”

“Ağzını topla seni bu mutfağa gömerim kimse ölünü bile bulamaz. Ben senin gibi miyim tutulacağım.  Arkadaşım onlar benim bu iş bittiğinde kızım sen de biteceksin şimdi dökül sıkılmaya başladım. İşkence aletlerimden biriyle tanışmadan.”

Sıkıntıyla suratını büzdü Tülay. “Bu iş bittiğinde seni kim kurtaracak neyine güvendin ?”

“Sen orasını düşünme çok zenginim ben bildiğin gibi değil paranın açamayacağı kapı engelleyemeyecegi atama yoktur. “Göz kırptı Tülay’a, ” anladın sen onu zeki kız hadi şimdi dök taşları…”

Kemal’in kapının ardından tebessüm eden bir suratla kendini dinlediğini bilmiyordu. Tebessümü tüm yüzüne yayılan Kemal’in dudaklarından “işte benim kadınım “sözleri dökülmüştü. Murat’ın delici bakışlarına aldırmadı.

Tülay zaten yıllardır atama olamadığının nedenini Erdem’e bağlı olduğunu biliyordu. Şimdi tamamen Hatay’da kalma ihtimali onu deli ediyordu. Sıkıntıyla omuzlarını düşürdü.

“Ne bilmek istiyorsun ?”

“Hah şöyle akıllı kız ol. En başından anlat bana olayı bende seni akşam yemeğine evine yetiştireyim.”Saatine bakmıştı. Saat beşe geliyordu.

Tekrar nefes alıp verdi Tülay.” Önce ben sevdim Erdem’i o benden sonra tanıdı. Deniz, Artvin’e geldiğinde ben zaten Erdem’i tanıyordum. Arkadaşlığımız vardı. İlgimi ne kadar belli etsemde Erdem anlamamazlıktan geliyordu. Deniz’i görüp ona aşık olduğunda bir ihtimal Deniz onu istemez diye umut etsemde tam tersi olmuştu. Deniz’de Erdem’e aşık olmuştu.

Denizin gözleri Erdem’le buluştu. İkisinin de gözleri dolmuştu.

“Ne dediysem Deniz’i vazgeçiremedim. Erdem’e zaten yaklaşamıyordum. Elimde sadece o vardı. Oda beni dinlemedi. Bende hırsıma ve kıskançlığıma yenik düştüm. Erdem avukatlık yaparken sekreterini ben önermiştim ona, bir buçuk yıldır yanında çalışıyordu. Benimde iyi arkadaşımdı. Zaten minnet duyuyordu bana karşı. Düğününe az zaman vardı. Evlenmelerine asla izin veremezdim. Bir akşam içeceğine uyuşturucuya benzer bir ilaç koyduk. Onu ofisten ben çıkardım sabaha karşıydı. Seçim zamanı olduğundan arkadaşım da oradaydı. Deniz’de yanından bir kaç saat önce ayrılmıştı. Arabamla uzak bir otele götürdüm. Kimseye belli etmeden odaya çıkardım. Kimse anlamadı. Zaten ilacın etkisiyle bana Deniz diye sarılıp duyurdu. Herkes sevgili olduğumuzu düşünmüştü. Sabahta Deniz gelip bizi görünce olan olmuştu artık. Ben gerçeği söylemeyecektim oda gerçeği bilmeyecekti. Deniz’de onu affetmeyecekti. Öyle de oldu hala haberlerini alıyorum.”

Ellerini yüzüne kapatmıştı Deniz. Erdem’e bakacak yüzü bulamadı kendinde. Erdem’de başını duvara dayamış vaziyette bekliyordu. Gözlerini kapatmıştı. O anı hatırlamaya çalışıyordu. Ama hiç bir şey hatırlamıyordu.

Tülay’a iğrenerek baktı Hilal. “Sen gördüğüm en berbat insansın. Sen insan bile olamazsın midemi bulandırıyorsun.”

“Sen sevmedin mi hiç… Aşkın ne olduğundan haberin var mı ? Sevdiğini bir başkasıyla görmek nasıl bir duygu biliyor musun ? Ben hala Erdem’i deli gibi seviyorum yıllar geçti hayatıma kimseyi almadım. O gece aramızda hiç bir şey geçmedi. Ama ben her gün her gece buna pişman oldum onun olmalıydım. Deniz olamadı.  Ben olmalıydım belki çocuğum bile olurdu.  Ondan sevdiğim adamdan muhtemelen gidip bunları söyleyeceksin barışacaklar mutlu olacaklar. Ben hep mutsuz olacağım yaptığımdan pişman değilim.  Bugün olsa yine yaparım.”

Hilal kendini tutamadı. Bağırmaya başladı. “Sen hastasın. Ruh hastası insanın sevdiği kendini sevmiyor diye böyle yapması gerekmiyor. Vicdansız ! Bencil,  evet haklısın barışacaklar ben bizzat kendi elimle barıştıracagım. Senide bu ülkeden süreceğim haberin olsun ama once seni güzel bir benzetecegim.”

Arkasına geçip ipleri çözdü. “Bak ben çok vicdanlayım elleri bağlı birine vuramam.”

İplerden kurtulan Tülay ayaga fırladı. “Asıl hasta sensin git kime istiyorsan söyle umrumda bile değil.”

Hilal dişlerini sıktı. Elleri yumruk oldu iki yanında.

“Sen kaşındın kızım. ” Diyerek Tülay’ın üzerine atlayacakken belinden yakalanması aynı saniyeye denk geldi.

“Seni yanlız bırakmaya gelmiyor karıcığım.”

Duyduğu sesle tüm vücud işlevini kaybetti Hilal. Gözleri kocaman açılıp kapandı.

Nasıl olduğunu bilmiyordu. Ama bununla sonra ilgilenecekti.

“Bırak beni ! Önce şu pisliği ortadan kaldırmam şart oldu. Sonra seninle ilgilenirim.” Hala yüzünü görmüyordu. Kemal arkadan belinden sıkıca tutuyordu.

“Çok ayıp o zevk Deniz’e ait hem sana yakışıyormu hiç…”

“Kemal bırak beni !”

“Mümkün değil.”

Hilal’i kenara çekti Kemal. Ama kollarında çırpınıp duruyordu. Kollarında çevirip yüzüne baktı. Karadeniz gibiydiler. Yeşil ve mavi. Aşk ve tutku.  İkiside birbirini çok özlemiş olsada bulundukları yer yanlış yerdi. Ayrıca Hilal kararını vermişti. Aşk her şey demek değildi.

İçeri girenlere baktı tek, tek Tülay.  Giren iki kişinin arkasında onu gördü. Gözleri parladı o an.

“Erdem “diye bir adım öne çıktı. Çok özlemişti sevdiği adamı.  Ama Erdem ondan ölesiye nefret ediyordu.

Onun arkasından gireni görünce deliye döndü.

“Sen ! Sen hep burada mıydın?  Bir adım daha öne geldi. Deniz’in gözlerinde ateş çıkıyordu. Her çıkan ateşli ok  Tülay’a saplanıyordu Deniz’in gözlerinden. Tülay’a doğru resmen uçtu. Erdem tutamadı bile. Tülay’ı saçlarından yakaladı.

Acıyla çığlık attı Tülay.

“Burdaydım tabiki. Senin tüm pisliklerine şahit oldum. Seni elimden kim alacak şimdi. Hain nasıl yaptın hiç mi vicdanın yoktu.”

“Deniz bırak ! “Erdem, Tülay’ı bırakması için uğraşsada başarılı olamıyordu.

“Ne bırak, Senin ve benim yıllarımı çaldı bu yılan nasıl bırakırım parçalara ayıracagım onu.Arkadan yumak yaptığı saçlarını arada cekerek çığlık atmasını sağlıyordu Deniz.

“Deniz bırak lütfen rica ediyorum.”

İtikledi bırakırken masaya çarptı Tülay. “Erdem lütfen hala onu sevdiğini söyleme bana o seni hak etmiyor. Sana inanmadı bile.  Aşkına sahip dahi çıkmadı. Bense herşeyi senin için yaptım. Lütfen affet beni.”

Söylediği herşey doğruydu. Deniz’in içine oturmuştu bu sözler. Erdem buradan Tülay’ı koluna takıp çıksa söyleyecek sözü, hakkı yoktu.

Erdem’e kilitlendi. Onun ağzından çıkan her sözü milat kabul edecekti.

” Deniz’i hala ve daha fazla seviyorum Tülay git kendi hayatını yaşa benden sana hiç bir şey olmaz.”

Tülay’ın rengi değişti birden. Son umut kırıntıları savrulup kayboldu. “Aptal, aptalsın sen. ” Murat’a döndü Erdem.

Murat karısını göğsüne yaslamış olan biteni izliyordu.

“Onu evine götürürmüsün ?”

“Elbette dostum karımı da alıp gidiyorum.” karısının elini tutup kapıya yöneldi. Tülay’ın gelmediğini görünce durup döndü.” Bayan vicdan araç kalkıyor kaçırırsan evine yürüyerek dönersin.” Nergiz gülmüştü. Karısının herşeyini özlemişti. Kulağına eğilip”güldürecegim ben seni eve kadar sabret.” Dediğinde Nergiz yutkunmakla yetindi. Gülüşü yüzünde dondu.

Karısını arabaya bindirdikten sonra içeri girip Tülay’ı kolundan tuttuğu gibi arabaya bindirmek için kapıyı açtığında Erdem’in sesi duyuldu  Tülay başını çevirdi. Hala bir umudu besliyordu sanki.

“Ağzını açacak olursan yıllardır beklediğin tayin bugün olduğun yerden doğuya götürür seni ve orda ölür kalırsın.”

Tamamen çökmüştü Tülay. Başını önüne eğip arabaya bindi.

Erdem’i zor bir konuşma bekliyordu.Tabi Kemal’i de bakalım hangi aşık bu oyundan galip çıkacaktı. Erkekler olsa dertti. Olmasa dertti. Herkes birbirini çok seviyordu. Ama dilin kemiği yoktu. Kırıyor döküyor. Ortalığı mahşer yerine çeviriyordu. Bu savaştan kurtulan galip kurtulamayan aşk acısına mahkum oluyordu.

O zaman da insan ya yanıyor yada hep yanıyordu.

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published.

error: Content is protected !!