“Değişir miyim seni bir yaz gününe?
Çok daha güzelsin sen çok daha ince:
Mayısın goncaları sert rüzgarlarla titrer,
Yaz günleri kısa bir düş gibi gelir geçer:
Bazen cehennemin ateşi tepende parlar,
Sonra altın gibi saçlar sararıp solar
Her ne kadar güzel olsan sonun değişmez.
…Fakat senin sonsuz yazın hiç solmayacak,
İnce güzelliğin de hiç silinmeyecek,
Ne de ölüm seni gölgesine alabilecek…”
(William Shakespeare)
Mezopotamya topraklarında yüzyılı aşkın bir süredir hüküm süren düşmanlığın varisiydi onlar. Urfa’yı Midyat’a düşman eden Eymen aşiretinin güzeller güzeli ağası Havin ve Midyat’ta adının bile anılmasına tevazu gösterilmeyen Mirza aşiretinin yakışıklı ağası Devran…
Yarım kalmış bir aşkın yaraları üzerine kıyılan habersiz bir nikahla kesişti yolları…
Dökülecek kanların, verilecek canların uğruna barış için diz çöktüler törenin karşısında.
Peki bir nikah iki yüreği birbirine bağlamaya yeter miydi?
Karısını, bebeğinin doğumunda kara toprağa veren bir adam tekrar sevebilir mi?
Babasının silahlarla büyüttüğü, sevgiyi bilmeyen bir genç kız kalbini alazlara atabilir mi?
Aşk ölümü yenebilir mi?
‘Tek masum sensin bebeğim! Bu karanlığı aydınlatabilen tek Güneş’sin!”
Okumaktan keyif aldığım ama yarım kalmış bir kitabın tekrar ele alınması çok güzel oldu 🥰
Bölümleri yeniden düzenledim ve sizlerle burada paylaşıyor olmaktan çok mutluyum.
Umarım keyifle okursunuz. Hoş geldiniz ❤
Bölümler ne sıklıkla yayınlanacak,bu arada siteniz hayırlı bol okurlu olsun
Her hafta Salı günü yeni bölümü gelecek. 🥰