Keyifli okumalar. Kalbimi çalan yorumlarınız için teşekkür ederim. 😊
Anahtarını ararken kapı açıldı. Ful yakışıklı, karizmatik, bir bakışıyla can yakan abisi Kerim’le karşılaştı. Dudakları arasından bir ıslık çıkarken abisini baştan ayağa süzdü. O pahalı parfümün kokusu apartmandan dışarı taşıyordu. “Vay anam vay. Anam neler doğurmuş…”
Kerim açık mavi gömleğinin kolunu kıvırmış, yakasını çekiştirdi. “İyi miyim kız, doğru söyle?” Açık kahverengi gözleri, kumral tene sahipti Kerim. Yaradan yüzüne öyle paha biçilmez bir hava vermişti ki bak dur tevekkül et dercesineydi.
“O nasıl laf abi, sana düşmeyen de ne bileyim. Nereye böyle?”
“Gezmeye, İstanbul gecelerine.”
“Hayırdır, sevgili yaptın da benden mi saklıyorsun?”
Hareket sensörü tik tak yanıp sönüyordu ki ışıkların arasından biri daha belirdi. Gözleri kadar yeşil, polo yaka tişörtü, koyu renk kotuyla Poyraz belirdi. Saçları özenle taranmış, en abisi hayır abisinden daha havalı duran genç adama kısa bir bakış atabilmişti. Kalbi bir tık yerinden çıkıp tekrar yerine oturmuştu. Gözlerini abisine çevirdiğinde o da Poyraz’a bakmış, “Ooo, sen de iyisin. Bu gece ne canlar yakacağız…”
Abisi kalbine bıçağı takıp çevirmişti, yutkunup ayakucuna baktı. Erkekler ve can yakmaları. ‘Biz olsak otur evde, kapat kız perdeyi. Canınız yanar inşallah.’
“Kardeşim, Ahu.” Sesiyle başını kaldırdı. Poyraz’a bakıyordu, baktıkça düşüyor, düştükçe kendine kızıyordu. “Akşamüzeri tanıştık abi,” dedi. Poyraz’ın ona kısa bir selam vermesinin ardından müsaade istedi. İki adam iki yana açılınca, “Size iyi eğlenceler,” diyerek binaya girip demir kapıyı kapattı.
Poyraz, genç kızın bir anda çekip gitmesini izlerken Kerim’e de içinden bir küfür savuruyordu. ‘Sesi sitem mi içeriyordu? Yok artık, bir günde hayalperest oldun.’ Arkadaşına döndü. “Bacının yanında ne biçim konuşuyorsun oğlum sen? Kız beni zampara sanacak, aynı kapıdan geçeceğiz, Kerim.”
Kerim umursamaz bir tavırla elini havada salladı. “Senden zampara olmaz. Bunu sana bakan herkes anlar. Yürü yürü.”
Poyraz yürüdü ama aklı kapıyı kapatan kızda kaldı. O kapı nerelere kapandı kim bilirdi, bunun ufak bir sızısını hissetti. Aracının koltuğuna geçip gaza bastı. Otuz yaşındaydı Poyraz, ama Kerim ondan bir yaş küçüktü. Yedi sene önce askerde tanışmış, sağlam bağlarla kurdukları dostlukları onları buraya getirmişti.
“Nereye?”
“Sür sahile, deniz havası alalım.”
“Gecelere akacağız dediğin bu muydu?”
“Önce soluklanalım, neler yaptın, neler gelip geçti; konuşalım.”
“Bunu sevdim.” Arkadaşına yandan bakış attı. “Sen çapkın rolü mü yapıyorsun?”
Kerim kahkaha attı. “Yapmazsam annem beni üç güne evlendirir. Her çiçekten bal alma rolüyle kızlar bana yaklaşmıyor. Benden koca olmaz ayağına yatıyorum.”
Poyraz da gülümsedi. “Oğlum bu nasıl çakallık? Ya bir gün esas kıza denk gelince o da derse senden koca olmaz, ne yapacaksın?”
“Öyle biri çıkarsa onu da başka rollerimle tavlarım. Annem çok sıkıştırıyor, mahallede birçok kız var. Hepsi de evlenilecek kadar iyi kızlar ve annem durmadan gözüme sokuyor. Kızları gürünce kötü oluyorum. Belki de umut besliyorlar, bilemem.”
“Bu bana çok tanıdık geldi. Benim annem de aynı şekilde, aranılan özelliğin farkında değiller veya görmek istemiyorlar.”
“Katılıyorum, devrem, bir kadın düşün ki evrende bir o kalmış da sen onu görüyorsun. Aranılan özellik tam da bu. Hem abilerim severek evlendi, benim günahım ne? Onlar erken sevmiş, ben bulamadım.”
“Bekleyeceğiz…”
***
Eve söylenerek girip çantasını kapının ardındaki konsola bıraktı. “Can yakacaklarmış, canınız çıkmasın. Erkek değil mi, hepsi aynı. Nefes alsın yeter size, malaklar.”
“Kime söyleniyorsun kız?”
Annesinin sesiyle kendine geldi. Alt dudağını ısırıp salona yürüdü. Sabah nasıl bıraktıysa öylece duruyordu Naciye Sultan. Uzun koltuğa oturmuş, ayaklarını buzlu suya sokmuştu. Yanıyordu kadın, üzüldü annesi için. “Sen delirdin mi anne? Menopozdan çıkayım derken hasta olacaksın.”
“Yanıyorum Ahu, ses etme.”
“Anne çıkar şu ayaklarını.” Kızının sert sesiyle çıkartıp yerdeki ayak havlusuna bastı. “Neyse yeter zaten.”
Ahu kovayı alıp banyoya götürüp geri döndü. Annesinin yanına oturup şalını açmaya başladı. “Çok yoruldum bugün, duş alıp yatacağım.”
“Yatarsın kızım da…” Annesi dilinin altından yine bir şey çıkartacaktı, ses tonundan belliydi.
“Hayır anne!”
“Kız dur, kim olduğunu bile dememdim daha.” Şalını çıkartıp bonesini başından çekip aldı. Topuz olan gür, kıvırcık, kızıl kestane saçlarını açıp omuzlarına döktü. “İlgilenmiyorum anne!”
Annesi sevimlilikle sırıtıyordu, kızına bir milim yaklaştı. “Ama Ahu’m bak bu kez ben gördüm. Uzun boylu, yakışıklı ve öğretmen.”
“İsterse NASA’da astronot olsun. İstemiyorum! Yakışıklı aramıyorum, öğretmen de aramıyorum. Ben adam arıyorum. Adam gibi adam.”
“Tanımadan nereden bileceksin kızım?”
“Tanıdıklarımı bildim mi anne?”
Kadın başını çevirip sustu. Geçen sene büyük oğlunun bir arkadaşının kardeşiyle zorla nişanlamışlardı. Ahu istemiyordu ama abisi ve annesi baskı yapmış, ağzından tamam dökülmüştü. Sonucu iki ay sonra yüzüğü geri vermişti Ahu. O da mühendisti ama adam olamamıştı. Sürekli Ahu’yu kısıtlamaya, sindirmeye, isteklerini yerine getirmesi için baskı yapmaya başlamıştı. En kötüsü de Ahu’ya yaklaşma, fazla samimi olma çabalarıydı. Bıçağın kemiğe dayandığı o gün, nişanlısı Ahu’yu zorla öpmeye kalkmıştı. Ahu dükkânı kafasına geçirmemek için dişlerini sıkmış, eve gidip tüm sokağı inleten ATIYORUM YÜZÜĞÜ diye bağırmıştı.
Büyük abisi İlyas karşı çıkacak olmuştu ama Ahu ona olanları anlattığında İlyas’ı evde zor tutmuşlardı. Ortanca abisi İlhan’ı tutamamışlardı, soluğu nişanlısının yanında almış, elinden alınana kadar hırpalamıştı. O gün sessiz bir karar alınmıştı. Ahu’ya bir daha evlenmesi için baskı yapılmayacaktı, yapmadılar. Ama annesi sessizce işini yürütüyordu, hoş, bir şey yapmasına da gerek yoktu. Kızına haftada bir mutlaka bir görücü geliyordu.
Annesi susunca ayağa kalktı. “Öyle işte. Ben de sevmek istiyorum, abilerimden ne eksiğim var? Seveceğim biri çıkıncaya kadar bekârım.”
“Oldu, bekleyelim de gelsin. Biz böyle mi evlendik?” diyen annesine bakıp kahkaha attı. “Evet, sen değil miydin babama kaçarken bileği çıkan kadın. Sen sevmedin mi? Bana vicdan yapma anne. Evlenmiyorum!”
“İyi bok yiyorsun. Senin yaşında benim üç çocuğum vardı.”
Kızın gözleri kocaman açıldı. “Anne sadece yirmi beş yaşındayım. Bir kız kurusu demediğin kaldı.”
“Bu kafayla o da olur kızım. Git zıbar, ama önce yemek ye.”
Sinirleri iyice bolunca omuzları düştü, sinirle karışık gülümsedi. Anne yüreği… “Tamam, duştan çıkınca yerim.” Salondan çıkacağı anda geri döndü. “Kiracıları göremedim. Nasıllar?”
“İyi insanlar. Akşam yemeğinde buradalardı. Anneleri çok hoş kadın, kız zaten küçük, on sekizmiş. Pek zeki bakıyor, doktor olacakmış. Evin oğlu da efendi. Başını kaldırıp yengelerine bakmadı bile. Sevdim. Bakalım, zamanla anlaşılır.”
‘He anne, yengelerime bakmaz tabi. Onların işi mi evli kadınlara bakmak? Onlar çıtır ve bekâr seviyor. Malaklar.’ “Yarın tanışırım.” Odasına geçip açık camdan arka bahçeye bakıp hava aldı. Nasıl da sıcaktı, rüzgâr da mı esmezdi… Annesinin sebzelerine karanlık olduğu için şöyle bir bakıp içeri girdi. Beş katlıydı bina, her çocuğuna bir daire vermişti, Kerim abisinin dairesi en üst kattı. Kura ile çekmişlerdi katları. En üst katta bir kiracı oturuyordu. En alt daire, yani yeni kiraya verilen daire Ahu’nundu. Ama kirayı annesi alıyordu.
Babaları on sene önce vefat etmişti. O zaman iki kat olan evleri, rahmetli babasının hayat sigortasıyla alınan parayla yapılmıştı. Annesi hem zeki hem uyanık hem de demir gibi bir kadındı. İsterdi onu mutlu etmek ama kendi mutlu olmayınca o mutluluğun bir anlamı olmuyordu. Yaşayarak öğrenmişlerdi.
Bir saat sonra elinde kitabıyla yatağına uzandı. Saçlarında nem bile onu yakıyordu, yanı başındaki ışığına dokundu. Kaldığı yeri açıp okumaya başladı ve saatler anlamadığı bir hızda aktı. Kitabı bırakamadı ta ki son sayfasına kadar. Uykuyla pek arası yoktu, beş saat ona fazlasıyla yetiyordu ve saat gece birdi. Kapının sesini duydu, abisi gelmiş olmalıydı. Kitabı bırakıp yatağına gömüldü. “Yaktınız tabii canları dönersiniz öyle kürkçü dükkânına.” Söylenmeyi ihmal edemedi ve aklına Poyraz’ın yeşil gözleri, bugünkü rastlaşmaları doldu.
‘Hoş adam, acaba sevgilisi var mı?’ düşünesiyle kapadı gözlerini. Dalmaya ramak kalan saniyeler içinde kulağına kısık, cılız bir ses geldi. Gözlerini açıp doğruldu, sesi takip etti. Pencerenin önünde durdu ve tülün arkasından bahçeye baktı. Alt kattaki odadan yayılan ışık aşağıyı görünür hâle getirmişti.
Poyraz ayakları üzerinde yere çökmüş, iki eli arasındaki kediyi seviyordu. Farkında olmadan gülümsedi, o kadar tatlı görünüyordu ki genç adam, aşağıda olup kediyi sevmek istedi. Ama o anda kapısı aralandı. Pencerenin önünden çekilip kapıya döndü. Koridor ışığından küçük bir bedenin silueti belirdi.
“Hala.”
Sekiz yaşındaki Ceren’e bakıp kaşlarını çattı. “Ceren, ne oldu halam?”
Küçük kız kapıyı kapatıp odaya girdi. “Evden kaçtım hala.” Sözleri bir tur zihninde çevirip kıkırdadı ve ışığı açtı. “Neden?”
Hala olmanın ona verdiği benzerlikte olan Ceren’e sarıldı. İçi kaynıyordu. Ceren mağrur bir ifadeyle çekilip çenesini havaya dikti. “Babam tabletimi alana kadar eve gitmeyeceğim.”
“Bak sen… Annen seni evde bulamayınca terliği öpersen ne olacak?”
“O yüzden buraya geldim, annemin anahtarını gizlice aldım ve sana kaçtım.”
“Çok iyi ettin. Evden her kaçtığında bana geleceksin, söz mü?” Ciddiyetle konuşuyordu ama kahkaha atmamak için direniyordu. “Hadi gel yatalım. Babanla konuşurum ben, olmadı ben alırım, ama baban izin verirse. Anlaştık mı?”
Halasının boynuna sarılan küçük kız, “Söz,” dedi. Ahu ışığı kapatıp yeğeniyle yatağına uzandı. “Hala sen evlenince ben buraya mı taşınsam?”
Yengesine kısa mesaj atıp telefonu komodine bıraktı. Ahu gözleri kapalı cevap verdi. “Henüz evlenmiyorum. Ayrıca da annen buna çok üzülür.”
“Babaannem diyor ki, Ahu evlenmeli, Ahu’ya bir koca lazım, Ahu çok güzel, kızımı alt kata oturtacağım.”
Gözlerini açıp devirdi. Ahu da Ahu… Koca ailenin derdi olmuş kendisi. “Babaanne deki halam prens bekliyor, gelince evlenecekmiş. Alt katta da oturmayacakmış, canı nerede isterse oraya gelin olacakmış da dersin tamam mı?”
Küçük kız kıkırdayıp arkasını döndü. “Tamam hala.”
Hala yeğen uykuya dalarken pencerenin dışında, karanlık odaya bakan Poyraz tüm sözleri hemen hemen duymuştu. Ortam çok sakindi ve sesleri duymaması için tek bir neden dahi yoktu. Yüzünde bir sırıtış, ensesini kaşıdı. “Demek prens bekliyorsun…” diye mırıldandı. Keşke Kerim’in kardeşi olmasaydı, bu en çok içerlendiği şeydi. Arkadaşının kız kardeşi, dostum dediği adamın canı sevilir miydi? Sevilirse ne olurdu? Yeni taşındığı evin kızına göz koymak gibi mi olurdu? Mahallenin kızına, arkadaşının kız kardeşine? Bir günde aklından ne çok şey gelip geçmişti. Biraz daha düşünmemek için eve girdi. Her olumsuz düşüncenin ardından bir ses şunu anlatıyordu.
“Prensi yok…”
Ah Kerim yaktın Poyraz’ı
Ahu prens kedi seviyor seni de….
Ah ben bu ceren’i yerim ama ya 🥰🥰 çok tatlı
Bir prens bulunur tabi
Bulunmaz mi 😂😂 en idealinden
Uzaklarda arama pirens çok yakınında .. Olur poyrazcım olur gönül bu hiç arkafaşımın kardeşi diye ayırt edermi o ayrıntıyı sonraya ertelede prensesi kaçirmayalım
Kaçırmayalım ;))
Sevilir ya niye sevilmesin arkadaşının kardesi senin değil yamuk yapmayacaksan çok ta süper olur valla
Kerimciğim ya hemen genelleme yapma Pınarcığım’ı bir gör, anla belki seveceksin
Delidivane sevmezse payelllin oğlu değildir. 🤭
Kız Naciye Sultan sen sevdalanıp kocaya kaçarken iyiydi bırak Ahucuğum’da sevdalandığına kaçsın 😂
Ahu onu dinler mi acaba 😂
Poyrazcığım Poyrazcığım Poyrazcığım 🤤 prens olamadan malak oldun ama neyse düzeltirsin sen
😂😂 çok gülüyorum malak lafına. Ahu çok yakıştırıyor Ya
He ya poyraz prens’siz kalmış kız ne olacak vah vah. Ulan saf kimin kardeşi ise kardeşin sanane sanki kendine kardeş alacak kızı bulmuşsun gül gibi kızı duruyorsun yerinde. Çek altına atını al eline çiçeğini çikolatamı olmayan prens sen ol işte ne düşündün be abi
Ne atarlandin be ablam 😂😂😂
Oy oy ne super bır bolum dha emegıne saglık canım benim 😘😘
Çok teşekkür ederim
Çok teşekkür ederim ☺️
Çok tatlılar yaaaa😂Kerim yaktı Poyraz’i😂Gerçi kendini de yakmış ama bakalım ne zaman ayilacak.O keseceğini zannettiği roller yol su elektrik olarak dönecek mi Kerim’e?😂Göreceğiz.Acaba annesinden ben senin yaşındayken konulu monologu dinlemeyen var mıdır?☺️İşine gelince şirineye bağlaması😂Kızsa da açlığını düşünmesi …Çok tanıdık Naciye Sultan.Anneler candır♥️.Çocukların anne babalarinda en sevdikleri,en güven hissettiren duygular galiba onların aşklarına dair anıları dinleyip,bilmek.Poyraz’in , her engeli “prensi yok’a bağlaması çok tatlı😂Henuz kendisinin Malak konumunda olduğunu bilmese de Prensliğe terfisini zevkle okuyacağım😍Ahu da yazarımızın her seferinde farklı bir şekilde dik duruşlarını anlattığı kadınların arasında sevilen yerini alacak☺️Çok seveceğiz yine çokkk☺️Kalemine sağlık yazarcanim
Ben bile kızıma ben senin yaşındayken diye başlıyorum. 😂 Naciye çok normal geliyor bana. Daha neler edecek kızına hey gidi. Yaaa ben de bunu merak ediyorum İnan. Her kızım farklı bir dünya haline geliyor. Mutlu ediyor beni. Çok teşekkür ederim canım benim 🌸😘😍
Imm şey yeni bölüm ne zaman gelir sence 😏😏
;))) Belli olmaz
Şey alırım bi dal Poyraz🤤
Ne güzel komşuculuk oynuyorlar 🤭
daha iyisi garanti ;))
Yalnız Poyraz direkt çelişkiye düştü erkeklerde aşk mekanizması ilk inkarla başlar genelde.. Sevdim bunu 😍😍
…Kerim sen gelecek vaat eden bir enişte adayına “Bu gece ne canlar yakacağız” diyemezsin! Dur düşün gönlü kaymış kalp krizi geçirme olasılığı olan kardeşini. Bak Poyrazcığım sana fırçayı attı ayık ol!
…Halalar bir tane değil mi ya? Bu konuşma da bana o kadar tanıdık geldi ki Ceren aynı benim yeğenim ♥️
...Ahu bir iki adım at pencerenin önüne gel aşağı bak tamda orada bir prens bulabilirsin. Beyaz atlı değilde beyaz kedili olabilir😁
Çok güzeldi 🧡💛
Herkese böyle naif prensler denk gelir inşallah 🙂
Ay bayram edecek
Lütfen
Yeni bölümleri yazarsanız sevinirim yada bölümleri düzenli gönderin. Hep aynı bölümleri okuyoruz
Ama bölümler düzenli geliyor. Hangi kitap icin dediniz anlamadım
Poyraz prens yol lafında takılı kaldı bi kere 😂 o prens kendisi olmadan bırakacak gibi değil..