Mankenin üzerindeki elbisenin son kontrollerini yapıyordu. Enfes olmuştu, Mor Salkım Sokakta modaya yön veren kadındı Ahu. Krem rengi kumaşa payetli eklemeler yapmıştı ve tam bir gece elbisesi ortaya çıkmıştı. Bu elbise sokağın sakinlerinden Nigâr’ındı. Nigâr haftanın dört gecesi pavyonda sahne alıyordu. Özünde iyi biriydi ama tam bir erkek avcısıydı. Evli erkeklere göz koymazdı ama bekâr varsa ağına düşüreceği anı kollardı.

Mahallenin içinde bir iki yavuklusu vardı, onlara göz kırpar, açıkça flört eder ama evine almazdı. Ama bu yine de yakışıklı bir erkek gördüğünde düşmediği anlamına gelmezdi. Henüz dişine göresini bulamadığını söyler dururdu. Nigâr’ın sahne kostümlerini de Ahu dikerdi. Birlikte çizer, karar verirlerdi. Ahu da zevkle geçerdi dikiş makinasının önüne. Nigâr zararsız bir zararlıydı çünkü dedikoduyu sevdiği kadar bir erkeğe kendini adasa çoktan evli barklı olurdu. Tüm mahallenin dedikodusu ondan sorulurdu.

Son kalan iplik parçalarını temizledi, Nigâr geldiğinde alıp gidebilirdi. “Ahu,” dedi Pınar kapının eşiğinden. “Hadi çaya, seninki yan tarafta. Dedikoduya bekleniyorsun, dolmuş taşmış annem.”

“İşim bitti, hemen geliyorum.” Zaten akşam olmuştu, çıkışta elbiseyi alıp verirdi ve belki denemek isterdi Nigâr. Kapıyı çekip durağa baktı. Son zamanlarda en çok yaptığı şey olsa da kendine engel olması imkânsızdı. Gözü onu arıyordu, kalbi onu çağırıyordu.

Poyraz hissetmiş gibi arabasının içinden başını kaldırdı. Onu gören gözleri gülümserken kısılıyor, yüzü bir ay parçasına bakarken yansıması gibi aydınlanıyordu. Açık kapısından çıkıp arzı endam etti. Karşılıklı gülümseyip kuaföre girdi Ahu. Ardından iç çeken adamın aşk dolu hâlini göremedi. “Canına yandığım, bu kadar güzel olunmaz.” Mırıldanması ona yetmemişti, aracına girip cümleyi mesaj olarak gönderdi.

Oturduğu anda cebinde titreyen telefonu çıkartıp bakınca dudaklarını sıkarak ardına yaslandı. Bu kadar kadının içinde hele de Nigâr’ın yanında telefona gülümsemek gibi bir hata yapmayacaktı.

“Senin bakan gözlerin güzel,” yazıp yolladı, telefonu tekrar cebine bıraktı. Henüz canım rolüne geçememişti Ahu, ama Poyraz vitesin boş hâlinde gidiyordu.

Cansu’nun Nigâr’dan başka müşterisi de yoktu. Elinde iple Nigâr’ın kaşlarının üzerini alıp bıraktı. “Bitti.”

Pınar da çayları ve dilimlere bölüp tabaklara pay ettiği pastaları getirip ortadaki cam sehpaya bıraktı. Ahu’nun yanına oturduğunda Nigâr da eliyle yüzüne hava yapıyordu. “Yoldun kız beni, mis gibi oldum ama ellerine sağlık Cansu’m.”

Cansu çayını önüne çekip pasta tabağını eline aldı. “Yolmak benim işim, otur hadi.”

Platin sarısı saçlarını geriye atıp oturdu. Kara kara gözleriyle Nigâr çok güzel bir yüze sahipti. Çayından bir yudum alıp anlatmaya başladı. “Üst sokakta Nalan var ya, arka mahallesindeki çocukla oynaşıyor. Ayol gözlerimle gördüm kız, ama bilmiyor ki çocuk bana yangın.” Kahkaha attı. “Geçen mekâna geldi, Allah için bir içim su. Erkek güzeli.”

“Hadi be!” dedi Pınar. “Ay bıktık bu erkeklerden, madem sevgilin var ne işin olur başka kadınlarla?”

“Eğleniyorlar kız, öyle deme. Ekmek paramız onlar bizim. Size daha önce de anlattım, biliyorsunuz. Evli adamlar da geliyor, bizde stres atıp evlerine pamuk gibi dönüyorlar.”

“Kusacağım,” dedi Pınar. “Allah nasip etmesin öyle koca.”

“Âmin,” diyen Ahu ve Cansu iç çekti. Cansu pastasını yutup sordu. “Nigâr duydun mu, Caner de geçen geçti buradan.”

Nigâr şuhu bir kahkaha attı. “Ayol duymaz mıyım, Halil yakışıklısı yere sermiş. Ellerine sağlık Halil paşamın. Caner de geliyor pavyona. Ben hiç yanaşmıyorum, zaten ben masalara da geçmiyorum ama bazen istisna yapıyorum. Yine de Caner’e bakınca yumruğu çakasım geliyor, işten kovulurum.”

“Boş ver abla,” dedi Ahu. “Demek evlensem yine de oraya gitmeye devam edecekti. Beni Allah korumuş.”

Başını salladı Nigâr. “Ya ne diyeceğim, bu Halil sana bir şey mi hissediyor Ahu?”

“Yok deve!” diye cırladı Ahu. “Abim o benim, abla lütfen öyle konuşma!”

“Ne bilim kızım, adam evlenmiyor, kimseyi de beğenmiyor, bir sevdiği mi var bu adamın?” Elini dizine vurup küfretti. “Bizi bulmaz şöyle adamlar, beni sevseydi ya, kölesi olurdum. Halil gibi efendisi az bulunur.”

“Ahu değil tabii de,” dedi Cansu. “Artık benim de şüphelerim var, var bir sevdiği çok belli. Bu kadar zaman evlenmemesi, kimseyi beğenmemesi insanda şüphe uyandırıyor.”

“Kim bilir…” dedi Pınar. “Bu arada ben de değilim. Lafın ucu başka yere kaçmasın.”

“Aman neyse, size asıl bombayı veriyorum,” diyen Nigâr’ın parlayan göz bebeklerine baktılar. “Ahu, sen dinle bebek.”

Ahu yutkundu. Kadının gözleri öyle ışıldıyordu ki aklından nanosaniyede milyon tane fikir gelip geçti. “Hayırdır abla?”

“Hayır hayır, geçen gün bana gelen bir arkadaşım senin abin Kerim’i görmüş. Bayıldı, bitti, öldü. Günlerdir başımın etini yiyor, ayarla bana şu çocuğu, rüyalarıma giriyor, bir tadına baksam yeter, diyor.” Nigâr’ın kahkahası salonda patladı.

Cansu az çok tahmin ediyordu Pınar’ın Kerim’e olan hislerini. Kızın büyüyen gözleri de tahminlerini doğrulamıştı. Nigâr’a yalandan bir gülüş attı Cansu. “Şekerim, Kerim tadımlık mı? Ne ayıp, Naciye Teyze duyarsa saçlarını eline verir Nigâr, bunu unut.”

“Nereden duyacak kız?” dedi Nigâr.

Ahu tutulmuş, gözleri kocaman hâlde karşısında saçmalayan kadına bakıyordu. Pınar’ın dürtüşüyle uyandı. “Ay… Abla! Arkadaşına Allah daha iyisini versin. Abim çapkındır falan ama öyle tatla tuzla işi olmaz. Cansu Ablam haklı, annem duyarsa mahalleyi birbirine katar.”

“Ay…” diyerek gülümsedi Nigâr. “Annenden korkuyorum zaten. Ben bilmem şekerim. Eline geçirirse bir ısırır, sizin ruhunuz duymaz.”

Kızlar birbirlerine bakıp sessiz kaldılar. Pınar’ın yüzü düşmüştü, içi ezildi. Başka bir kadının kollarında Kerim’i hayal edince tüm kanı çekildi.

Pastasını iştahla götüren Nigâr yutup kızlara döndü. “Geçen gece araba arıza yapınca taksiyle gittim. Mahalleye yeni gelen yakışıklı götürdü beni. Anneler neler doğurmuş. Sordum seni yeni misin diye, evet dedi. Sorup soruşturdum sizin eve kiracı gelmiş Ahu. Annem o nasıl güzel surat, o ne karizma. Bekârmış, dişime göre buldum sonunda. Avım olacak, Poyraz.”

Ahu şişti şişti ve patlamaya ramak kala Cansu’nun sesiyle durdu.

“A… Sen de Nigâr. Hem duyduğum kadarıyla sevdiği varmış. Sen onu unut. Her bekâr kuşun eti yenmez annem. Allah sahibine bağışlasın.”

“Yapma be! Siktir. Nerede güzel adam var hep mi kapmışlar. Tüh,” derken tüm keyfi kaçmıştı. Arkasına yaslanıp bir sigara yaktı. “Kız, ayrılırsa falan bana haber verin. Beş dakika da haklarım.”

Ahu şişmeye devam ediyordu. Onun sevgilisine gelen özlü sözlerle Nigâr’ı her an parçalamayabilirdi. Yüzüne hücum eden kanı saklamak için çayına uzandı ama elinin titrediğini hissetti. ‘Beş dakika da kimi haklıyorsun sen? O, benim benim. Oyarım o gözlerini. Annesi onu benim için doğurmuş.’ Derin bir nefes aldı. Cansu konuyu değiştirmek için çaba sarf ediyordu ama Nigâr üzerine basa basa Poyraz diyordu.

“Ahu,” diyen Kerim’in sesiyle ayağa fırladı. İçeri girmemişti ama dışarıdan çağıran Kerim, kız kardeşine can simidi olmuştu. “Geliyorum abi,” diyerek ayaklandı. “Elbisen hazır abla, paket yapıyorum.”

Sigarasını küllüğe basan kadın da ayaklandı. “Sağ ol ablam, hazırla geliyorum. Hadi kalkalım.” Zengin kalkışı yapıp kapıya çıktılar. Kerim’i gören Nigâr, “Ne haber yakışıklı,” dediğinde yanındaki Poyraz’ı fark etti. “Sana da merhaba şoför bey. Nasılsınız?”

“Merhaba, teşekkür ederim,” diyen Poyraz ona bakmamıştı bile. Ahu sinirle kapısını açıp manken üzerindeki elbiseyi sakince çıkarttı ama içinde fırtına kopuyordu. Güzelce katlayıp torbaya bıraktı. Nigâr’a uzatıp gülümsedi. “Al abla, diğerine de yarın kumaş almaya gideceğim, başlarım.”

“Tamam ablam, dert etme.” Etrafına bir tut dönüp iyi geceler dedi ve topuklarını vurup kıvıra kıvıra uzaklaştı.

“Geber emi Kerim!” diye bağırdı Pınar. Artık içinden çıkamıyor, duygularının altında eziliyordu ve bu onu hırçınlaştırıyordu. “Bıktım senden de senin…”

Hepsi şoka girmişti. Cansu ve Ahu şoku farklı boyutta, beylerin şoku başka boyuttaydı. Kerim, Pınar’a dönerken gözleri kısıktı. “Kendine gel! Ne oluyor?”

“Müsait zamanında Nigâr’a sor, o anlatır sana.” Kuaföre girip çantasını alıp dışarı çıktı. “Elinin altındakiler yetmiyorsa…”

“Pınar!” dedi Ahu.

“Bırak konuşsun,” dedi Kerim.

“Ne konuşacağım seninle be!” Kızlara dönüp, “Görüşürüz,” dedi ve hızla uzaklaştı.

“Bu kıza ne oluyor?” Kızın ardından kendi kendine mırıldanmıştı, kız kardeşine döndü. “Ne dedi Nigâr? Şimdi ben ne diye Pınar’ın atarını yedim?”

“Yok, yok bir şey.”

Poyraz, Ahu’ya bakıyordu ama onda da garip bir durum söz konusuydu. Terziye girip çantasını aldı, ışıklarını kapattı. Kerim ve Poyraz kepengi indirdi. O sırada Cansu Ahu’ya fısıldıyordu. “Pınar’ı tahmin ediyordum ama bu hâline üzüldüm. Abin onu pek görmüyor gibi.”

“Sorma abla, kör abim kör.”

“Sen de Poyraz’a atar yapma, adamın ne suçu var? İşi bu.”

“O konuda söz veremeyeceğim.”

“Hadi bakalım,” diyen Kerim’in kolunun altına girip iyi akşamlar sözleriyle eve yürümeye başladılar. Poyraz durağa geçip aracını aldı ve onlardan önce eve varacağı kesindi.

“Neye kızdı, var bu kızda bir şey? Sen kesin biliyorsun.”

‘Senin gibi mala vurgun abi, nasıl diyeyim?’ “Bilmem ki.”

“Yeme beni Ahu, ne dedi Nigâr abla?”

“Şey dedi, bir arkadaşı seni görmüş de çok beğenmiş.”

“Ne?” Kerim’in sureti öyle bir değişti ki Ahu başını kaldırıp bakınca adamın suratının buruşmasına şahit oldu. “Cansu Abla, annem duyarsa fena yapacağını falan söyledi o da sustu.” Geçiştirmek istercesine uzatmadı. Demekle iyi mi etti kötü mü seçemedi, eşeğin aklına karpuz kabuğunun Pınar olmasını diledi.

“Kapat konuyu, annem duymasın. Da…” dedi adımları yavaşlarken sesi de kesilmişti. Ahu gülümserken başını önüne eğmiş, abisinin kolunun altında adım adım yürüyordu. “Hı? Ne oldu abi?”

“Yok, yok bir şey olmadı. Aman neyse ne.”

Kerim bir iç savaş başlatırken aklındaki ilk şey Pınar’ın onu kıskanıyor olduğu çelişkisiydi. Geçen seferki atarı ve bugünkü bu çıkışı… Nigâr’ın sözlerine verdiği tepki. Aklı hallaç pamuğuna dönerken eve kadar başka bir söz çıkmadı ağzından. ‘Kaç senelik tanıdığım kız, böyle bir şey olabilir mi? Pınar! Ben onun çocukluğunu bilirim, o da benim. Ulan ben nerede ne kaçırdım?’

“Abi ev burada, sen nereye?”

Düşünerek ilerliyordu ve evi kaçırmıştı. “Tamam,” derken evin giriş kapısına yürüdü. Ahu arkasından bakıp dudaklarını sımsıkı yummuştu. Abisine Pınar’la alakalı hiçbir şey dememişti. Verdiği sözü hâlâ tutuyordu.

Çok önce gelen ama son bir daha göreyim diye aracın içinde oyalanan Poyraz çıkıp kilitlediği arabadan Ahu’ya döndü. Kerim sopa yemişçesine eve girmişti. “Abine ne oldu?”

Yandan bir bakış attığı adama ters ters bakıyordu. Kapı önü ışığı birbirlerini görmelerine yetiyordu yani Poyraz o sert bakışları en ince hücresine kadar seçebiliyordu.

“Gerçeklerle yüzleşiyor, sıra sana da gelecek.” Şalının ucunu arkasına savurup apartmana girip hızla üst kata çıktı.

Gözleri gökyüzünü tam tur döndüren Poyraz ellerini havaya açıp inledi. “Kadınlar… Geleceği varsa göreceği de var.” Eve geçip ne olduğuna kafa yorsa da aklına hiçbir şey gelmemişti.

Üzerini değiştirip akşam yemeğine geçen Ahu, karşısındaki Kerim’e bakıp kahkaha atmamak için direniyordu ama birden aklına dolan şeylerle keyfi kaçmıştı. ‘Ya abim geri teperse, aklına sokalım derken iyice uzaklaşırsa, ya hiç şansları yoksa? Sıçtın Ahu.’ Annesine gözü çarpınca kadının da hâlinde bir tuhaflık olduğunu sezdi. Kıvranıyordu, dilinin altında bir şey vardı ama söylemeye çekiniyor gibiydi.

 “Ben yatıyorum,” diyen Kerim’e ikisi de şok hâliyle bakmıştı. Saat daha ondu, Kerim öyle erkenden odasına çekilen biri hiç olmamıştı.

“Hasta mısın?” dedi annesi.

“Başım ağrıyor,” dedi Kerim, yüzünün hâlinden de bir ağrısı olduğu belliydi. Ama bu baş mıydı, bilinmezdi.

Mutfağı toparlayıp Ahu da odasına geçti. Günlerdir kitap okumuyordu. Nedeni belliydi, gecelerini ya konuşmaya ya da mesajlaşmaya ayırdığı için kitaplar olmuştu hayal. Çantasından çıkarttığı telefonun ekranında yirmi tane mesajı ve hepsinin de Poyraz’dan geliyor olmasına şaşırmadı.

“Ne yaptım ben?”

“Ahu, sana diyorum?”

“Ne yapmış olabilirim ki?”

“Hangi gerçek bana öyle bakmanı sağladı, söyle?”

Bu şekilde devam ediyordu, alt alta birçok soru doluydu. Müzik sesi işitti bahçeden, perdeye yaklaşıp dinledi. Sezen Aksu çalıyordu. Işığı kapatıp perdenin ucunu hafifçe kaldırdı. Bir sandalyeye oturmuş, diğerine ayaklarını uzatmış, gözlerini kapatmış, kollarını da göğsünde birleştirmiş slov parçayı içiyor gibiydi. Abisi yan odadaydı ve sessiz olması gerekiyordu, her zamanki gibi. Pencereyi kapatıp telefonuyla yatağa oturdu. Arama tuşuna basıp açılmasını bekledi.

“Çok şükür,” diyen ses de kısıktı.

“Sessiz ol, abim odasında ve uyuduğunu hiç sanmıyorum.”

“Sen sadede gel, canım, ben sesimi kısarım. Neymiş gerçekler?”

“Sen neden Nigâr’ı arabana alıyorsun? Sana ne! Başka şoför yok mu?”

Karanlık pencereye bakan Poyraz, Ahu’nun sözlerini dikkatle dinleyip isimden bu akşamki kadını çıkartmıştı. “Ahu, sen iyi misin? Kızım ben şoförüm.”

“Kızım falan deme bana!” diye tısladı. “Dişine göreymişsin, senin yüzünden kadını parçalayacaktım. Kaç senelik ablam ya.”

“O adam benim diyemedin mi?” Bastırdığı gülüşüyle bedeni hareket ediyordu. Gözü karanlık penceredeydi.

“Geç sen dalganı. Bir daha onu almıyorsun taksiye, başkası alsın. Poyraz valla çok ciddiyim, ona bir şey diyemedim, ağzında bakla ıslanmaz, abla benim sevgilim desem tüm Beyoğlu’nu aşardı, Taksim, Şişli civarı bile duyardı. Cansu Abla sevdiği var dedi de azıcık sustu.”

“Sevdiği var?”

“Lafın gelişi.”

“Lafın her yününü sevdim. Sevgilin miyim cidden?” Sandalyesinde kaykıldı, kıskanılmanın verdiği o tatlı hazzı iliklerine kadar yaşıyordu.

Onca söz söylemişti ama Poyraz’ın sorusu diğer sözlerini silip atmıştı. Kızsa mı gülse mi? “O kadar söz söyledim, içinden bu mu çıktı?”

“Ne diyebilirim ki? Tanımıyorum, tanışmak istediğim biri de değil, hem de bu saatten sonra. Denk gelirse alırım arabaya, ama durakta falan olursam paslarım. Malum… Benim sevdiğim var.”

Gülüşü yüzünü kaplarken yatağına uzandı. Poyraz kadar açık sözlü olacağı bir gün gelecek miydi? “Poyraz?”

“Hım…”

“Don juan senin yanında halt etmiş, çok güzel kanıyorum sana.”

“Daha başlamadım bile, ben sana ne zaman kanacağım acaba?”

“Hâlâ kanıyorum, devam etme. Bu geceki dozumu aldım.”

“Tamam, başka bir şey soracağım. Pınar’ın hâli neydi? Abine neden öyle dedi? Düşününce şimdi sana bunları anlatan ablanın Pınar’a ne dediğini merak ettim.”

“Bunu söyleyemem. Bizimle ilgili değil. Geçiniz.”

“Benden, sevgilinden mi saklıyorsun. Kırıldım.”

“502 iyi gider, yapıştır canım. Pınar’ın özeli, belki sonra anlatırım.”

“İyi o zaman, ben yarın 502 alayım da kalbime dökeyim.”

“Tamam,” derken gülüyordu. “Kapatayım ben, abim duymasın. Yarın Eminönü’ne gideceğim, Meltem’i de alacağım. Konuştuk biz, sabahtan çıkacağız.”

“Söyledi. Tek gitmeseniz mi?”

“Peşimde sürekli biriyle nereye kadar gezeceğim? Hem tek olmayacağım, bir şey olmaz.”

İkna olmamıştı ama haklı olduğunu biliyordu, ısrar etmedi. “İyi geceler güzelim.”

“Sana da sevgilim.”

Poyraz işittiği sözle gülümserken kalbinde bir dönem daha açtı. Ahu’nun sazlı sözlü sevgilisiydi ve daha nice güzel sözler duyacağına da emindi. Telefonun ekranına bakıp gülümsüyordu. “Ben seni alacağım kızım, sen suratıma telefon kapat.”

                                                              ***

Saatine bakıp önündeki binaya döndü. Otobüsün gelip de kalkmasına daha zaman vardı o zamanlı gitmeyi, telaş yapmayı sevmezdi. Sonunda abisiyle birlikte kapıda beliren kıza gülümsedi.

“Günaydın?” diyen Poyraz’a aynı şekilde karşılık verdi.

“Hadi Meltem, geç kalmayalım.”

“Ben bırakayım mı sizi?”

Ahu, Poyraz’ın gözlerinin içine hayır dercesine bakıp, “Gerek yok, sağ ol,” dedi, Meltem’in koluna girip yürümeye başladı.

“Netin açık olsun Meltem,” diye bağıran Poyraz’a döndü ikisi de. “Tamam abi.” Önlerine dönerek yürümeye devam ettiler.

“Tam bir abi, benimkiler de böyleydi. Şimdi eşlerinden bana fırsat kalmıyor.”

Meltem gülümsedi. “Sende üç abi var, bence de unutsunlar seni. Bilmem ki abim evlense nasıl olur, şimdi de çok baskıcı biri değil. Az söz ediyor ama öz konuşuyor. Ona uyuyorum.”

“Uymam gerekirse bende uyarım, ama bana uymayan bir şeyi de kabul etmem. Tecrübe edildi. Abilerim benim için en iyisini isterken, benim isteklerim geri planda kalıyordu. Önce benim ne istediğim önemli. Çok değil ama yine de küçüksün. Zaman sana daha neler getirecek kim bilir… Kendi fikirlerini onlara anlatıp akıl alabilirsin ama bu senin isteklerine zarar vermemeli.”

“Haklısın abla, dış dünyaya ayak uydurmaya çalışacağım.”

Gelen otobüsü başıyla işaret etti. “Hadi o zaman, sana ince ince anlatacağım. Bu yollar senin kaderin olacak.”

Meltem heyecanla gülümsedi. “Ne demeliyim ki… Seni yeneceğim İstanbul.”

“Ha şöyle…”

Saatlerce dolaşmışlardı, alışık olmayan Meltem artık pes dediğinde Ahu daha güne yeni başlamış gibiydi. Ama kızı zorlamadı, ilkindi vakti Mor Salkım Sokağa geri döndüler. Dönünceye kadar on kez aranmışlardı. Bunun beşi Kerim abisine beşi de Meltem’e abisinden gelen telefonlardı. Aradığı kumaşı bulmanın rahatlığıyla aheste aheste terziye yürüyorlardı.

“İyi gezdik,” dedi Ahu. “Okul açılıncaya kadar yine gideriz. İyice çözersin yolları.”

“Benim kendime gelmem üç günü bulur abla, ayak bileklerim sızlıyor.”

“Alışırsın.” Terziye girdiklerinde Pınar’ı elinde kitabıyla buldular. Kitabı bırakıp omuzlarını esnetti Pınar. “Çayı da yeni demledim, yorgunluk atın,” diyerek ayaklandı.

“Aradığım kumaşı buldum, Nigâr bayılacak Pınar.” Birden dilini ısırdı. Dün geceden sonra Nigâr adı felaket getirebilirdi.

“Ya, aman iyi.” Pınar sevimsiz bir sıfatla konuşmuştu.

Dün geceden bu yana abisini görmemişti, iç savaşından kimin galip çıktığını bilmiyordu Ahu. Aklındakilerin hayra çıkmasını sessizce diledi. Eli radyoya uzandı, Beyoğlu kanalını açıktı, sesini azıcık daha açıp arkasına yaslandı.

“Evvet,” diyordu kadın. “Gün bitmek üzere ama bu gece sonuna kadar sizinle olacağım. Bana isteklerinizi iletebilirsiniz.” Bu kadına da sesine de bayılıyordu Ahu. Bazı geceler de şiir de okuyordu. Haftada bir gece o güzel sesiyle gece ikiye kadar uykusuz kalıp dinlediği oluyordu. “Çıkmış benimki.”

“Kim?” dedi Meltem.

“Bu abla, radyo sunucusu. Sesine hayranım, bir şiir okur içine işler. Sen de dinle, Beyoğlu radyo.”

“Radyo unutuldu Youtube çıkalı. Ben o çağa pek yetişemedim ama senin için dinleyeceğim. Evde annemin eski bir radyosu var.”

Pınar çayları verip yerine oturdu. “Nasıl geçti?”

“Ben çok yoruldum ama Ahu Abla koşturup durdu. Güzeldi.”

“Ahu yorulmaz ki hele de söz konusu kumaşlarsa.”

İçeri giren Kerim’le toparlandılar. “Güzel, gelmişsiniz. Akşam çıkmayın beni bekleyin, bir yere gideceğiz.”

“Nereye?” dedi Ahu.

Pınar yüzünü duvara çevirmişti ve Kerim ona bakıyordu. “Sen de Pınar, işimiz var. Organize bir iş.”

“Bakarız,” derken çayından bir yudum alıp yine duvara baktı. Kerim göz devirip Meltem’e döndü. “Sen de Meltem, abin biliyor. Akşam ayrı ayrı buluşacağız.”

“Tamam abi,” dedi Meltem.

“Allah Allah… Azıcık tüyo verseydin abi, çatlarım.”

“Halil ve Cansu, diyorum.”

“Ha!” derken kaşları kalktı. “Tamam!” Abisinin ardından bakarken Poyraz’ın planı ona da anlatacağı gelip geçti ama dün gece gündem farklıydı.

Önce Ahu’ya daha sonra da Meltem’e inen bildirim sesleriyle ikisi de telefonuna gömüldü.

“Abim. Akşamı söylüyor.”

Meltem’e bakıp gülümsedi. ‘Senin abin benim sevgilim kız.’ “Ya, e iyi. Gelsin akşam bakalım neymiş bu organize işler.” Telefona bakıp sırıttı.

“Ahu’m, çok güzel bir plan yaptık. Akşam buluşuyoruz.”

‘Buluşalım Yeşil Gözlü Devim.’ İç çekip pencereden dışarı baktı. Bir insan bir yüreğe en fazla ne kadar oynayabilirdi? Aşk bir kumardı ve kazanan dünyanın en şanslı insanıydı. “Neredesin?” diye yazdı.

“Duraktayım,” cevabını aldı.

Radyonun sesini biraz daha açıp ses kayıta bastı. Ebru Gündeş’in sesinden dökülüyordu sözler.

Aklım sende kalıyor gözden uzak olunca

Omzunda uyusam bütün ömrüm boyunca

Kaderime ağladım tükendi genç çağlarım

Bırak eskisi gibi olalım

Allah özelini güzelini yazsın alnıma

Onu bulduğumda mutluluktan geldi ağlama

Sonu çabuk olur umut olur hiç korkmayasın

Çünkü varlığınla yokluğunla sen harikasın

Elini kaydın üzerinden çekip yolladı. Telefonunu kenara bırakıp arkasına yaslandı. “Yoruldum sanki.”

Sokağın karşısında kaydı açan Poyraz şarkının sözleriyle gülümsüyor, karşıya bakıyordu. Aldığı derin nefesle göğsü şişmişti. Verirken canının içinde bir can daha atıyordu. “Ben bir gün daha iyisini yapacağım, söz.” Mırıldanıp telefonunu cebine attı. “Beyoğlu duyacak!”

Recommended Articles

25 Comments

  1. Ya nasıl güzel di eridim resmen çok güzeller çook 😍 aminnnn🤲🏻🤲🏻🤲🏻

  2. Bölüm bitecek diye okuyamıyorum da… Payelll sen bize büyü yaptın kesin? ahahaahaha~

    1. Bende aynı durumda okudum resmen bir ara tekrar okudum okuduğum yerleri🙈

  3. Ahh Kerim be hayırlısı olsun hakkınızda ne diyim🤷

  4. ⭐⭐⭐⭐⭐

  5. Halil ‘in süpriziniz de oksaydık zalim yazar😔

  6. Harikaydı 🥰🥰🥰

  7. Yandı buralar

  8. Ayy yüksek doz aşktan eridim😍🤤

  9. Kerimciğim şu at gözlüklerini bir atsan diyorum hıı belki uzun zamandır göremediğini görürsün

  10. Nigar birinden birinin sevdasını tüm Beyoğlu’na ilk yayan kişi olacak gibi geldi ama hadi hayırlısı olursa da acaba kimin ki olur ki🧐🤔. Ahu ile Poyraz’ın şarkı üzerinden konuşmaları gönderme yapmaları yok mu, çook güzel🤭 Elinize emeğinize ve yüreğinize sağlık çoook hoş bir bölümdü 🤗🙃

  11. Sadece Beyoğlu mu canım, bütün İstanbul duysun Poyrazcım😘😍😂

  12. Yaa bazen kendimi ergen kızlar gibi flört edeceği çocuğu beklerken buluyorum satırlar akıp giderken… Muhteşemdi canım yine her zamanki gibi, eline emeğine sağlık… 💜

  13. Halil’in suprizi harika gecsin.Gelin gorumce iyi ablasiyorlar.Kerimin kafasina kalin birseyler dussede Pinari farketse.Bolum cok guzeldi emegine kalbine saglik canim❤😘

  14. Ayyyyy o Nigar i yolmak geldi içimden tek bir kadın kaç kadı ine hale getirdi yahu pınar için üzülsem i sevinsem mi bilemedim kerim henüz yonzulmamais bir kütük çünkü ama Halil ve Cansu için heyecan yaptım poyraz ahu ya yürürken bizi bile mest etmekten geri kalmıyor
    Yine güzel seven bir adam daha
    Emegine yüreğine sağlık canım benim

  15. Çok güzeller ya o kadar nahifler ki bayılıyorum böyle hikayelere

  16. Vayyy Ahu’ma bak , daha ne yapsın😍Poyraz’in hamlesini bekliyoruz :).Nigar konusunda trip tabi ki yiyecek Poyraz🤣atmayacak kadın beri gelsin suçunun olmamasi bir şey değiştirmez🤣Ahu annesinin niye kivrandigini bilse ne eder acaba ?Ortalık karışacak gibi.Capkin olmayan çapkın Kerim bakalım ne yapacak.Cansu ile Halil de var 😍gel önümüzdeki hafta gellll☺️Kalemine sağlık yazarcanim.

  17. Duysun beyoglu 🥰🥰

  18. Nurcan Çalışkan(okuyorsamozgurum)

    Çok tatlı bunlar.Pinrla Kerim’de olacak gibi❤️Bir sonraki bölüm aşıklar saracak burayi

  19. Yapar tabi poyraz o güzel seven adamların kuzeni😍🥰

  20. Çok geç oldu ama ne yapalım güç olmasın. Emeğine sağlık canım çok güzeldi bölüm eridik yandık kavrulduk lakin yıkılmadık ayaktayız…. 😘😘😘💙💙💙

  21. Halil ve Cansu umarım çok güzel olur. Halil çok güzel sevmiş ama söylenmeyen hissedilmeyen sevginin zerre değeri yok gözümde der ya şair aynen öyle, hatası orada!

  22. Aha bakalım neler olacak beklemedeyim 🤗gerçekten çok güzel bir bölümdü

  23. Eridik bittik beeeeeeeee bu ne guzel bölümdü😍😍😍

  24. Allah’ınm Nihayet öğrendim kullanmayı çok mutluyum burda olduğum için 🥰🥰🥰😍😍

Leave a Reply

Your email address will not be published.

error: Content is protected !!