Günler geçiyor, sonbahara ışık tutuyordu. Ağustosun son günleri, son sıcakları havaya asılıyordu. Bazıları gece başını yastığa bırakırken kederli nefesleri karanlığa kavuşuyordu. Bazılarının içinden çıkamadığı anılar gözleri önüne seriliyor, geceyi çekilmez kılıyordu.
Poyraz ve Ahu için durum tüm bunların dışındaydı. Onların uykusuzluğu bile keyif veriyordu ve güne yorgun değil kalplerinde yeni heyecanlarla merhaba diyorlardı. Her gün biraz daha tanışıyor, anlaşmanın kendilerine göre olanını yaşıyorlardı.
Poyraz bir kadına tutulmanın o eşsiz hazzını hissediyordu. Gözleri her yerde onu arıyordu. Bir an daha görebilmek için her anı kolluyordu. Ahu’nun ela gözleri gözlerinin önünden gitmiyordu. Dün sabah uyandığında hislerinin nereye yelken açtığını iliklerine kadar hissetmişti. Onu görmek değil, onunla olmak istiyordu. Evet belki erkendi ama kaçamaklar yetmiyordu. Her kaçamak Kerim’e yalan söylemekti. Niyeti kötü olmasa da ihanet etmekti. Onun gibi biri için katlanılmaz bu his nereye kadar gidecek bilmiyordu. Geciktikçe iş sarpa saracaktı ama yaşadıkları kültür buna çok uygun değildi. Kendisi de bir abiydi. Kız kardeşinin koluna birini takıp benim sevgilim demesi kadar absürt bir olay olamazdı. Aferin kardeşim, akıllı akıllı sevgililik edin demeyecek biriydi. Kaldı ki Ahu’nun üç abisi vardı.
Ahu içinde durum farklı değildi. Hem korkuyor hem de hislerini deli gibi yaşıyordu. Evlenmesi için baskı yapan annesi, üç tane abisi ve Poyraz’ın burunların dibinde olması yüreğini ağzına getiriyordu. Ama Poyraz’ın yeşil gözlerine bakınca her şeyi unutuyordu.
Terzinin önünde Cansu ile çay içerken elini çenesine verip karşıda aracın kaputunu açmış yanında Halil ile bir şeyler yapan adama kaydı bakışları. “Abla…” dedi içini çekerek. Cansu çarpıkça gülümseyip başını durağa çevirdi. “Hım?”
“Çok yakışıklı değil mi?”
Cansu Poyraz ile Halil arasındaki bakışlarını Halil de durdurdu. Uzun boyuna, esmer tenine ve çekici duruşuna baktı. “Hoş adam, has adam. Düşmedi ömrüme şöylesi.”
“Beni bekliyormuş abla.”
Cansu dönerek, “Ah…” dedi. “Poyraz.”
Ahu kaşlarını çatarak Cansu’ya döndü. “Evet, Poyraz. Sen kimi diyordun?”
Çayından bir yudum alıp önündeki sehpaya bıraktı. “Halil… Neden bekâr acaba? Yani elbette olabilir de…”
‘Hoş adam, has adam. Anam yürü Ahu!’ Boğazını temizleyip gülümsedi. “Halil Abi tanıdığım en has adam. Ne kadar şanslı bir kadındır sevdiği.”
“Sevdiği mi var?” Cansu’nun gözleri kocaman açıldı. On senelik mahalle dostuydu ama duymamıştı.
“Olmaz mı? Birine vurgunmuş, bir gün anlattı. Kerim Abim ile ben biliyoruz. Ama nasıl seviyor abla, öyle aşk görmedim. Hani bir elini tutabilse bir daha bırakmayacak ama hatun biraz değişik. Sevmiyor.”
“Zaten nerede böyle adam var, sevmezler. Sonra gider adam olmayan ama adam görünen zavallıların kucağına düşeriz.”
“Deme öyle abla, her şey kader. Eğer bir şeyi yaşaman gerekiyorsa yaşıyorsun. Tabii zalimlik insanın kendi tercihi.”
“Yok, Ahu, valla bir aptallık vuku buluyor. Her şeyi kadere yıkmamak lazım.” Cansu tekrar durağa döndü. “Ne şanslı kadın. Biraz aklı varsa kabul eder, böyle adamlar az geliyor dünyaya.”
Ahu sinsice sırıttı. “’Âmin de ablam, âmin.”
“Âmin canım, çok âmin.”
“Hafta sonu pikniğe geliyorsun değil mi?” dedi Ahu. Sonbahar yaklaşırken mahalleli toplanıp pikniğe gitmek için bir haftadır çalışıyordu. Sen tüpü al, ben termosları, börekler sende, dolmalar bende, mangal için ortaya çıkan dudak uçuran para toplanmıştı ve eti alma işi Kerim’e verilmişti. Otuz mangal ayarlanmıştı. Arabaları saymayı bırakmışlardı. İstanbul ormanlarında kendilerine oba kuracak kadar kalabalıktılar. Sırf mangal için otuz beş kişi gönüllü olmuştu. Her yıl yapıyorlardı ve dönüşlerinde gelecek senenin planlarını yapıyorlardı.
“Kaçırır mıyım… Geliyorum. Annem üç gündür tabak kaşık sayıyor.”
“Bu sene bir değişiklik var,” diyen Ahu, karşıyı işaret edince Cansu dönüp baktı ve gülümsedi. “Sen âşık oldun Ahu, bakışlarını göremiyorsun.” Dönüp Ahu’nun yüzündeki o ilk aşkın verdiği tatlı gülüşleri zihnine kazıdı Cansu.
“Oldum galiba, kayıp parçamı bulmuş gibiyim. Tamam çok erken ama öyle hissediyorum. Dün gece bir kitabı iki saat tartıştık. Bana saygı duyuyor, kibar ve tatlı. Yanılmam ne kadar olası?”
“Bunun bir açıklaması olsa ben hayrını görürdüm, Ahu. Erkekler kumar gibidir, bazen kazanır bazen kaybedersin. Şans, kader… Adına ne dersen de. Ama şu da var: Çoğu zaman eksiler gözümüze görünmüyor, sonra durup ‘Ben bunu görmezden geldim’ diyorsun. Eksileri varsa bir düşün.”
“Bunu anlayacak kıvamda değilim ama görürsen beni uyar, olur mu?”
“Uyarsam da kabul etmeyeceksin ama olursa tokatlarım.”
İç çekerek eridi. “Olmasın ya. Kısacık dünya ne gerek var öyle şeylere?” Telefona inen bildirime bakmak için uzandı. İsme bakıp sırıtarak açarken Cansu onu izliyordu.
“Bakma öyle…” Mesaj gözlerinden kalbine indi.
“Ne diyor?”
Ahu karşıya bakıp gülümsüyordu ve Cansu başka bir şey sormadı. “Ben işe döneyim, size iyi bakışmalar.”
“Tamam abla,” diyecek kadar kendinden geçen Ahu dünyadan kopuş yaşıyordu. “Neden?” yazdığı sırada terzinin önüne bir araç durdu. İçinden çıkan Pınar, yanında oturan öğretmen arkadaşına selam verip inmişti. Arkadaşı uzaklaşırken Ahu’ya bakan Pınar elini havada salladı.
“Kız leyla! Dünyaya in.”
“Boş ver ya, dünyada ne işim var? Olduğum yer rahat. Gel otur.” Ahu telefonu kucağına bıraktı. Pınar, Cansu’dan boşalan yere oturacaktı ki önlerine bir araç daha durdu.
“Abim geldi.” Ahu ayağa kalktı. Kerim şoför koltuğundan hışımla inerek Pınar’a doğru yürüdü. “İçeri gir!” dedi Pınar’a.
Gözlerini kısan Pınar ne olduğunu anlayamadı etrafına bakınıp içeri terziye girince Ahu da girip kapıyı kapattı. “Abi ne oldu?”
Kerim, kardeşini duymadı bile, Pınar’ın üzerine bir adım attı. “Senin o arabada ne işin vardı?”
Boş boş bakıp sözleri eleyen Pınar’ın aklı başına gelince öne çıktı. “Sana ne!”
“Doğru düzgün cevap ver Pınar!” derken dişlerini sıkıyordu. “Neden Selim Hocanın arabasına bindin?”
Saçını geriye atan Pınar gerildi, ama Kerim ondan daha gergin duruyordu. “Eve bırakmak istedi, burada indim. Sorunun ne senin?”
Ahu abisine bakarken aydınlanma yaşıyordu. Gözleri kocaman açılmıştı ve ikisi üzerinde geziniyordu. ‘Ulan! Abim Pınar’ı kıskanıyor. Ahey ahey.’ İç dünyasında zılgıtlar ve halaylar çekiliyordu. “Ne var bunda abi?”
“Ne demek ne var Ahu! Sen karışma hem!”
“Ne bağırıyorsun kıza, doğru söylüyor, ne var bunda?”
“Binmeyeceksin! Ben getiririm seni, ne diye biniyorsun elin adamın arabasına?”
Pınar ona baştan aşağı bakıp gülümsedi. “Sen de elin adamısın, dur bir dakika ya…” İnceler gözle bakıp Kerim’in gözlerinde durdu. “Sen beni kıskanıyor musun?”
Pınar’ı, Selim’in aracına binerken gördüğünde delirme noktasına gelmiş, yol boyunca peşlerine düşmüştü. Sokağa girmeleri biraz rahatlatmıştı ama bu, birlikte geldikleri gerçeğini değiştirmiyordu. Geçen zaman tek bir şeyi değiştirmişti gözünde. Pınar artık o bildiği Pınar değildi. Bakışları, gülüşü, sesi…
“Kıskandım. Rahatladın mı?”
İtiraz etmesini hatta alay edip gülmesini bile bekliyordu ama bu itirafı asla beklemiyordu. İkisinin de göz bebekleri yumuşacık olurken Kerim arkasını dönerek kapıyı açtı. “Yarın beni bekle!” dedi ve çıkıp gitti.
Abisinin arkasından bakarken sırıtan Ahu önüne dönünce Pınar’ı sandalyeye ağır çekimde otururken buldu. “Kız… İyi misin?”
“Ahu ne dedi o?” Eli kalbinin üzerine giderken ne düşünüp ne hissedeceğini bile bilmiyordu.
“Abim sana hasta, ne zaman oldu bu ya?” Hiçbir şey dememiş, abisinin aklına Pınar’ı o sokmamış gibi konuşuyordu. “Aman canım her neyse.”
“Ahu,” derken Pınar ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. “İnanamıyorum.”
Ahu kahkaha atarak kızın başını kendi karnına yaslayıp saçlarını okşadı. “Ya kuzum, ağlama. Sen yarın abimi bekle bakalım daha neler hissediyormuş. Ay çok heyecanlı! Küçük kız kardeş hakkımı kullanıp aranıza oturabilirim.”
“Manyak.”
Pınar kendine gelemiyordu, yüzünde bir gülüş asılmış duruyordu. Ahu ona bakıp sırıtıyordu, şarkı sözleri mırıldanıp Pınar’ı utandırıyor ve bundan büyük zevk alıyordu.
“Ben gidiyorum,” dedi Ahu. “Sen buralara göz kulak ol, ben Poyraz’la mahallenin aşağısında buluşacağım.”
“Defol git!”
“Gidiyorum, rahatladın mı?”
“Ahu!” diye bağırırken Ahu kahkaha atarak dükkândan çıktı. Poyraz’a bakıp düz devam etti. Poyraz da aracını bırakıp ters yola saptı.
Mor saklım sokağın aşağılarına uzanan yolda eski yapıların yanlarından geçtiler. Biri sağdan biri soldan buluşmak için yürüyordu. Ahu yanından geçtiği türbenin duvara elini sürerek geçti. Merdivenlerin başına gelince Poyraz’ı kendini beklerken buldu.
“Ne çabuk geldin?”
“Az önce geldim, hoş geldiniz hanımefendi.” Eliyle duvarı işaret etti Poyraz. Ahu etrafına bakıp gülümsedi. “Sokağa… Hoş buldum beyefendi.” Duvarın üzerine oturdu, Poyraz da yanına oturdu. Gelirken koparttığı tek bir papatyayı kıza uzattı. Adamın gülümseyen yeşil gözlerine bakıp uzanıp aldı. Gayriihtiyari etrafına bakındı Ahu, çok geçen olmazdı buradan ama belli de olmazdı.
“Poyraz, yakalanacağız diye aklım çıkıyor.”
“Bu iyi bir şey çünkü aklım çıkmasa da bunu bende düşünüyorum. Ne yapmak lazım Ahu,” derken dizini büküp oturduğu yerden Ahu’ya döndü. Ahu önüne, Poyraz ona bakıyordu.
Elindeki papatyayı sapından tutup çeviriyordu. “Dikkatli olacağız.” Poyraz başını yana yatırırken gözlerini devirdi ama gülümsüyordu. Ahu ona bakıp alınır gibi bir ifadeye büründü. “Ne?” dedi içerlenmiş sesiyle.
Poyraz onu çözeli çok olmuştu. Evin en küçük çocuğu ve kız olmasıyla bariz bir naz üzerinden akıyordu. Biraz cadı gibi görünse de alıngan ve nazlıydı. Kızın papatyayı tutan eline artık uzandı. Ortalıkta makas da olmadığına göre bir süredir sevgilisi, gönül verdiği kadın olarak o eli ne pahasına olursa olsun tutmak istiyordu. Parmakları Ahu’nun narin elinden kayıp ince, uzun parmakları tuttu.
Ahu papatyayı çevirmeyi kesti, Ahu nefes almayı bile kesti. Ellerine bakıyordu. Kıvılcım çıkıyordu parmak uçlarından. Bir heyecan dalgası elinden kalbine tırmanıyor, genç kıza o andan başka bir an olmadığını düşündürüyordu. Kalbi deli gibi atıyordu.
Kızın elini elinin içine alıp önlerine çekti. Sıcacık elin titrediğini hissediyordu, buna ona inanılmaz bir haz veriyordu. Sevdiği kadının tenini teninde hissettiğinde bunun daha önce yaşamadığı bir duygu olduğunu kalbi kabul ediyordu. “Bak şimdi,” dedi Ahu’nun güzel yüzüne bakıp. Ela gözleri ışıl ışıl bakan Ahu bir ellerine bir de yeşil gözlere bakıyordu.
Poyraz parmakları arasındaki papatyaya dokundu. “Papatya falından ne çıkarsa bahtımıza.” Beyaz bir yaprak kopardı. “Sevmiyor,” kızın gözlerinin içine baka baka ikinciye uzandı. O papatyaya bakmak için gözlerini çevirince Ahu uzun kirpiklerini izliyordu.
“Seviyor.”
Kalbi daha ne kadar hızlı atabilirdi?
“Sevmiyor.”
Hayal kırıklığı ne kadar çok olabilirdi?
“Seviyor.”
Bir erkek bir kadına en fazla ne hissettirebilirdi?
“Sevmiyor.”
Bir erkek bir kadını en fazla ne kadar kırabilirdi? Derin nefes aldı Ahu, işkence gibiydi. Kaç yaprak kaldığına bile bakamıyordu.
“Seviyormuş.”
Papatyanın koçanına bakmak aklına geldiğinde sarı dokunun boşalmış olduğunu gördü. Gülümseyerek başını kaldırdı. ‘Ölme Ahu, görecek günlerin var kızım. Yeşil gözlü dev bizi seviyor. Anneme damat etmez miyim seni.’İçinden geldiği gibi kocaman gülümsedi. “Poyraz…”
“Ahu Gözlüm… Seviyor çıktı.”
Boştaki eli yüzüne kapandı. “Ya öyle olmuş, ne güzel.”
Küçük bir kahkaha attı. Kızın yüzündeki ele uzanıp bileğinden tuttu. Ama Ahu yüzünü açmamak için sıkı sıkıya kendi bileğine asılmıştı. “Gülme!”
“Sevmiyor çıksaydı üzülürdüm, benim kalbim bunu kaldırmaz Ahu? Atardım kendimi buradan.” Yere bir metre duvardan kendisini atsa burnu bile kanamazdı. “Ahu?” Elinin arasındaki parmakları dudaklarına çekti. Kızın parmak uçları dudaklarına değince kendisi de darmaduman oldu.
Poyraz elaların arasında parlayan yeşil hareleri hiç bu kadar belirgin görmemişti. Aşkın bir kadına bu kadar yakışacağını daha önce hiç düşünmemişti. Ahu’nun gözlerinde başka bir dünya vardı, cenneti vaat eden türden.
“Aman dur işte, seviyormuş ya. Sevinmelisin.”
Ahu’nun sözleri hislerine ihtişam kattı, karşılık bulan kalbi daha hızlı attı. Belki de çekinmeliydi ama bildiği bir şey varsa o da Ahu’nun hayat arkadaşı olacağıydı. Düşen şalının ucunu kızın omuzlarına atıp güzel yüzüne elini yasladı. Parmak ucuyla pürüzsüz yüzünde daireler çizdi. “Hayatıma eşlik etmeni istiyorum. Sevgilim olmanı istemiyorum.”
Ahu da istiyordu ama korkuyordu. Aşkıyla mantığı arasında bocalıyordu. “Bunu istemediğimi düşünme, lütfen, ama çok erken.”
“Biliyorum ama bu bir çıkmaz, Ahu. Her gün biri bizi görecek diye yaşamak çok zor. Bu her şeyi altüst eder. Ben kendimi abilerine anlatamam, senin de adına bir zarar gelebilir. Yaşadığımız yer burası, insanların göz önü dedikleri yer burası ve herkes üzerine vazife olmayan şeylerin peşinde.”
“Bu doğru, biraz daha zaman. Bayramdan sonra tekrar konuşalım mı?”
Bayram günlerini de sayarsa on gün vardı. Gülümseyerek başını salladı. “Tamam, ama ben Meltem’e diyeceğim artık.”
“Ya…”
“Utanmaya başlama lütfen. Bunda utanılacak bir şey yok. Bir yengesi var, bilmeli değil mi?”
“Ne yapayım, öyle büyüdük, öyle gördük. İstersen seni koluma takıp mahallede bir salınayım, bakın bu benim sevgilim.”
“O günlerde gelir.”
“Burası Vegas mı Poyraz?”
“Hayır, mor salkım sokak, sende incisi.”
Ahu başını iki yana salladı. “Sen de en hızlı şoförü.”
Oy oy neler oluyor 🥰🥰❤️❤️
Ben: Kalbim yaşıyor musun?
-Böyle olmaz. Söyle, Payel’e füze atsın.
Bu nasıl aşk Allah’ım okurken ağladım ❤️
Poyraz bi harika. Umarım Kerim öğrenmeden konuşma şansı olur onla. Bu kadar güzel düşünen bir adam üzülmesin.
Sırıtmaktan yorum yazamıyorum ki😍😍🤣😍Bunların hepsi ayrı tatlı, zalım yazar yine yapacağını yaptı😍🥰
Cansu öğrenince neler olacak? Niye Kerem çam devirecekmis gibi hissediyorum?Pínar erken mi sevindi acaba?O nasıl papatya falı😍Kalemine sağlık yazarcanim:)
Düştüm ben siz devam edin tam bu anda kalmak istiyorum 🖤
Bugün benim için negatif ve huzursuz bir gündü ıntağtamda bölüm yayında yazısını görünce geldiö bitirmek şimdi nasip oldu aöa bende potitif bir mutlulukla dolduö teşekkür ederim Payelll’im
Ahhh yine yandı buralar ya keyifle okuduğum ender yazarlardansın payelll bölüme boğ bizi böyle de yüzsüzüz sanırım :))
Aminn🖑🖑
Aman o dayağı her halükarda yiyeceksin poyraz ha bugün ha yarın 😂😂söyleyin gitsin sizde rahat edin bizde🥰🥰🥰
Çok tatlı iki aşık hikayenin içine girip durun siz yakalanmadan evlendirelim sizi diyesim var,ellerinize emeğinize sağlık muhteşem bir hikaye😘❤😍
Wuuuuu poyraz ahu nun ayakları yere basmıyor resmen bu ne aşk adamım
Kız Cansu kerim de sıyırdı iyi mi artık karşılıklı tef calarsiniz itiraf edene kadar
Ahhhhh be payelll eskinin insanları da aşklarida başka güzel keşke günümüzde de bir nebze görmek nasip olsa o saflığı dürüstlüğü düşünceyi
İşte bu yüzden bu hikayede huzur buluyorum okurken
Emegine yüreğine sağlık canım benim
Yaa Allahim delirecegim bir insan her okuduğunda her satırda erir mi valla eriyor içim. Yangın var anaaamm 😂😂😂 o kadar nahif o kadar samimi o kadar hoş ki anlatacak em güzel kelimeyi bulamıyorum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim pınar ağlamaya başladı ahu güldü ya dedim aha payelll kesim oda böyle gülerdi. 🙈😂😂😂 abla yaa sana bayılıyorum her geçen gün sana olan hayranlığım sevgim artıyor nasıl güzel kopmuş bu kelamlar yüreğinden canımın içi güzel kalpli kadın. Emeğine yüreğine kalemine sağlık sen hep yaz biz okuyalım. Her karakter okunmaya değer birer hayat birer öğreti. Bazen kelimelerim tükeniyor içimdeki hissi anlatamadan ama olsun benim kelimem az da olsa sen beni anlıyorsundur değil mi ? 💙💙💙
Bayramdan sonra bir bayram daha olucak🤗🤗Pınar _Kerim,Cansu_Halil, sahne sizin hadi gariii
Sen bir harikasin
Bende geldim😊😊😊
💐
Cansu çok doğru söyledin