Ceketini arka koltuğa bırakıp etrafına bakındı. Anaokulu kapısı kapalıydı, birkaç zamandır dikkat ettiği için çıkış saatine ne kadar kaldığını anlamak için saatine bakınıp aracına yaslandı. Beş dakika vardı. Okuldan çıkan iki hocaya selam verdi ama öğretmenlerden biri ona doğru geliyordu. Kerim’in de çok sevdiği biri olan Eray hocanın branşı edebiyattı.
“Nasılsın Kerim?” dedi Eray.
“İyi Hocam, sen?” el sıkışıp gülümsediler.
“Sana bir şey soracaktım.”
Kerim dikkat kesildi. “Buyur Hocam.”
“Erkek kardeşim evlenmeye karar verdi ama görücü usulü olsun diye tutturdu. Herkes bir garip,” derken gülümsedi Eray, Kerim de ona eşlik etti.
“Aman Hocam, ben kaçıyorum o işten. Annem tepemde duruyor, istemediğim bir evlilik şekli, kardeşinize hayret ettim.”
“Sorma…”
Adam çekinerek bakınca Kerim bir şeyler çözer gibi oldu ama Eray’dan nasıl kurtulacağını düşündü.
“Yanlış anlama lütfen, adabıyla sormak isterim. Kız kardeşin olduğunu biliyorum. Sizin için de uygunsa bir çay içseler nasıl olur? Nasiptir belki.”
‘Değildir belki,’ diye düşünen Kerim bu saygılı ve görgülü adamı kırmak istemiyordu ama doğru sözleri de bulamıyordu. Köşeye sıkışmış gibi hissettiğinde Pınar’ı kapıda gördü. Çocukları servise bindiriyordu. Tüm dikkati dağıldı, ne düşüneceğini de unuttu.
“Olur Hocam, kız kardeşime bahsederim.”
Eray’ın yüzünde hatırı sayılır gülümseme oluştu. Kırklı yaşlarının sonunda olan Eray babacan bir tavırla Kerim’in kolunu tutup sıktı. “Çok mutlu olurum, inşallah nasiptir. Güzel bir aile olabiliriz.”
‘Ya bir git,’ diyen içi sesine zıt dış sesi, “Nasip Hocam,” diyebildi. Ama şimdiden içine kurt düşmüştü. Ahu hayatta kabul etmezdi. ‘İkna eder bir çay içiririm,’ düşüncesiyle Eray hocanın gidişiyle Pınar’a döndü. Servis dakikalar içinde bahçeden ayrıldı, Pınar çantası koluna takarken Kerim’e bakıyor, ama kımıldamıyordu.
Aracına yaslı duran Kerim elini kaldırıp iki kez gel işareti yaparken yavaş ve azimliydi. Omuzları çöken kızın kabullenir hâline sırıttı. Usul adımlarla gelip önünde duran, çenesini havaya dikmiş Pınar’a tepeden baktı.
“Gidelim,” derken doğruldu.
“Nereye?” Pınar tüm geceyi ayakta geçirmiş gibi yorgundu. Dün olanlara inanmakta zorluk çekiyordu. Şaka gibiydi, sonunun ne çıkacağı belli olmayan şaka. Kendini nasıl ifade edeceğini bile bilmiyordu. Hem Kerim ona diyecekti ki? Onunla yalnız kalmak korkutuyordu. Bilinmezlik gibiydi. Açık uçlu bir roman sonu… “Kerim.”
“Pınar?” derken durup kollarını göğsünde bağladı. “İsteyince nasıl da masum görünüyorsun.”
Göğsünü şişiren nefes alışverişiyle Pınar yine öfkelenmeye başlıyordu. “Beni kızdırma!”
Dudağını büküp Pınar’ın yüzünün her yerine bakmaya başladı. “Ama kızınca da güzel oluyorsun, sadece daha az çekilir bir hava oluşuyor.”
Pınar iki dudağını açamadan ön kapıyı açtı. Konuşursa bu sohbet hiçbir yere gitmeyecekti. “Hadi Pınar.”
Burnundan verdiği soluğuyla açık kapıdan geçip oturdu. Kerim kapıyı kapatıp keyifle yerine geçerken Selim hocayla göz göze geldi. Ters bir bakış attığında Selim hocanın kaşları havalandı. Arabasına binerken dahi bakışlarını çekmedi.
“Kemerini bağla.”
Pınar göz devirip kemere uzandı. “Biraz kibar olabilirsin.”
“Kemerini bağlar mısın canım.”
Kalbi ağzında atan Pınar, bedenini saran sıcaklığı yok sayarak başını Kerim’e çevirdi. Gülümseyerek göz kırpan adama bakarken içinin eridiğini hissetti.
“Nasıl?” Kerim aracı okul bahçesinden çıkartıp ana yola soktu.
“Ben demeden düşünmelisin.”
“Pınar beni tanımıyor musun?”
Başını yola çevirip gülümsedi. “Çok iyi tanıyorum.”
“O zaman benden ne çıkacağını da biliyorsundur.”
“Seni iyi tanıyorum, Kerim, çapkınsın. Kadınları sadece eğlence için kullanıyorsun. Senden ne çıkacağını biliyorum.”
“Beni ne zaman bir kadınla gördün?”
Önünde akan trafiğe çevirdi bakışlarını. Düşündü ve bulamadı. Ama adının çapkına çıktığı bu adamı nasıl daha önce bir kadınla görmemişti? Peki onu çapkın yapan neydi? Tabii ki dilindeki o çapkın vari sözler. “Görmedim.”
“O zaman bunu eleyebilirsin.”
Başka bir söz edemedi, dakikalar ikisi içinde sessizce aktı. Şişli’de bir çay bahçesinin önünde durdu. Sessizce indiler, yan yana yürüyeceklerini sanan Pınar, Kerim’in elini sırtında hissetti. Tüm bedenini karıncalandıran sıcak dokunuşla andan koptu ve ona tek bir şey dahi söyleyemedi. Çayları önlerine gelene kadar ikisi de konuşmadı. Çay kaşığını usulca bardağında dolandıran Pınar, bardağın içinde boğulduğunu hissediyordu. Bir an önce konuşmalıydılar, hayal kırıklığıysa tamam, bitmeliydi.
“Ben sende neyim Pınar?”
Bakışları bardaktan aniden Kerim’in gözleriyle buluştu. “Anlamadım?”
“Ben sende bir şeyim, inkâr etme! Gözlerimi açanda sensin, bana son zamanlarda öyle saçma davranıyordun ki altında bir şey aramak farz olmuştu.”
İçinden taşanlar onu ayyuka çıkartırken Kerim’in gözlerini nasıl açmıştı? Bu açının derecesi neydi? Bakışları bardağa geri indi. Kaşıkla oynamaya devam ediyordu. “Nasıl davrandım ki?”
Kerim onun kaşıkla oynamasını izliyordu. “Beni kıskanıyorsun.”
Omuz silkti Pınar. “Sen de beni kıskanıyorsun? Ben bunun altından ne arayacağım?”
“Pınar?”
“Ne? Ne dememi bekliyorsun?”
“Kızım senin çocukluğunu biliyorum ben!”
“Abartma, ben çocukken sende çocuktun. Nereye varmak istiyorsun Kerim?”
“Ben sana hiçbir kadına bakar gibi bakmadım.”
Pınar’ın tüm kanı çekildi. Parmakları kaşığı bıraktı, kaşık tiz bir sesle bardağa çarpıp durdu. Kalbi paramparçaydı. Öyle değilse buraya neden gelmiş, neden konuşuyorlardı. Yutkunarak arkasına yaslandı. “Doğrudur.”
Kadının titrek sesine yıkılmış bakışları eşlik ediyordu. “Bakmamıştım, ama sen öyle davranınca fark ettim. Mahallenin yirmi beş senelik kızına bakarken başka bir şey gördüm.”
Çekinikçe gözlerini kaldırıp ona bakarken ne düşüneceğini hesap edemiyordu. Konuşmadı, konuşsa da ne diyeceğini bilmiyordu. Konuşma soru cevap eşliğinde devam ediyordu. Bu onu geriyordu.
Masaya eğildi, kollarını birbiri üzerine bırakıp Pınar’ın yüzünde göz gezdirmeye başladı. Uzun kirpiklerinin çevrelediği bulutlu gözlerine gülümsedi. “Pınar… Sen çok güzelsin.”
Pınar’ın kalbini bir el öyle sıkıyordu ki öleceğini hissetti. Gözleri nemleniyordu ve buna engel olamıyordu. Sonu olmayan bir beklenişte insanlar hayal kurmazdı. Karışık umutlar gözleri önünden geçerken kalbe isabet etmez, teğet geçerdi. Pınar duyduğu sözle gözlerini yumdu.
Kerim’in canı yandı, Pınar’ın hâli bilmediği o kadar çok şey olduğunu anlatıyordu ki, onu anlamamaktan korktu. Basit bir hisle karşı karşıya değildi. “Pınar,” dedi yumuşacık bir sesle. “Allah canımı alsın ki sen beni seviyorsun.”
Kirpikleri arasından iki damla yaş yanaklarından süzüldü. Omuzunu silkerek başını çevirdi. Konuşmakta zorlanıyordu. İçinden tek bir kelime bile etmek gelmiyordu. Olanlar oluyor, yıllanmış hisleri en gerçek hâliyle ortaya seriliyordu. Kaçışı diye bir şey yoktu artık, ama konuşamıyordu da.
Kerim yerinden kalkıp sandalyesini Pınar’ın yanına çekti. Kızın hemen yanına sokuldu. “Neden bir şey söylemiyorsun?”
Boğazında bir düğüm nefesini bile zorluyordu, Pınar nasıl konuşsundu? Önüne düşen saçını geriye atınca yüzü yan profilden Kerim’in görüş alanına girdi ve yine omuz silkti. “Konuşacak bir şey kalmadı.”
“Daha başlamadık ki.” Kızın yanına iyice sokuldu. “Benim aptallığımdan bahsedelim, nasıl kör olduğumdan falan. Senin gibi birini nasıl göremediğimden de olabilir.”
Kerim’i bir gün birinin kolunda göreceğinin acısını sessizce, yıllarca yaşamıştı ve şimdi ağlamak istiyordu. Duyguları arşa yükselirken o içinden çıkamıyor, kabullenmekte zorlanıyordu. “Bu iyi bir fikir.”
“Sen ağlıyor musun?” Kızın çenesinden tutup kendine çevirmek istedi ama Pınar başını geriye çekti.
Kerim sesli güldü. Bu sahne çok hoşuna gitmişti. “Çok şanslı biriyim, bu kız bana âşık!”
“Kibirden öleceksin, Kerim,” derken yüzünü kurulamış ve ona dönmüştü. “Çok mu hoşuna gitti, eğleniyor musun?”
“Bak yine atar yapıyorsun.”
“Hak ediyorsun, egon tavan yaptıysa ben gidiyorum.”
Kalkmak üzere olan kızın kolundan tutup geri oturttu. “Otur be kızım.”
“Yanlış arabaya bindim ben, Selim Hoca daha kibardı, sen durmuş burada egonun besin kaynağını güçlendiriyorsun.”
“Kes! Bir daha görürsem… Yemin ederim arabasını hurdaya çıkartırım.” Kıza bakıp dişleri arasında cık cık etti. “Hem beni seviyorsun hem onun arabasına biniyorsun. İnsan aşkına biraz saygılı olur. Hadi benden umudu kestin de bula bula onu buldun?”
Bedeniyle Kerim’e dönen Pınar’ın ağzı açık kalmıştı. “Sen kim be benim aşkımı sorguluyorsun? Masayı tepene geçirtme, Kerim!”
“Tamam… Sakin ol! Hadi bana da öğret,” derken eski hâline bürünüp yaklaştı.
“Ne öğreteceğim sana?” Başını geriye çekmiş, gözlerini kısmıştı.
Masaya dirseğini verip, yüzünü elinin içine yasladı. Bu hâliyle Pınar’a çocuk kadar sevimli gelmişti. Yaramaz bir çocuk. Kerim’in gözleri Pınar’ı içer gibiydi. “Bu çok garip, sen benim kız kardeşimin en yakın arkadaşısın. Ama işte bir şey var, tam şurada.” Elini kalbinin üzerine bıraktı. “Son günlerde Pınar, Pınar, Pınar diye atıyor. Bana seni nasıl seveceğimi öğretmen lazım yoksa benden çok bir şey bekleme. Odunluk kanımda var.”
Göğsünü yaran o gülümseme hissiyle önce dudakları iki yana ayrıldı, daha sonra kahkaha attı. “Aptalsın.”
“Öyleyim, ne yapacaksın?”
Kerim’in ciddi bakışlarıyla gülümsemesi yüzünden usulca silindi. Hem ne kadar yakın duruyordu, o bakışların altında yatan alev hissi birden bedenini sardı. “Hiç,” diyebildi. “Hep öyleydin.”
“Ve sen beni hep seviyordun.”
“Ama sen yüzüme bile bakmıyordun evet sen net bir aptalsın.” Başını çevrince saçları yüzünü kapattı. Saçlarının çiçek kokusu Kerim’e ulaşırken gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Açarak parmağının ucuna saçı takıp Pınar’ın omuzlarına attı. “Ben şanslı bir aptalım. Başa saralım mı Pınar?”
“Neyi?” derken önüne bakıyordu ama içi çağlayan gibi coşuyordu.
“Senin bana acilen beni nasıl sevdiğini anlatman lazım.”
“Egona daha fazla hizmet etmek istediğimi sanmıyorum. Ayrıca ben seni sevdiğimi söylemedim, bunlar senin çıkarımların.” ‘Yalanın batsın Pınar, nerede o öldüğün bittiğin geceler,’ diyen iç sesinin ağzına bir tane patlatmak istedi. ‘Biz sana ölüyoruz Kerim,’ diyerek devam eden küçük Pınarların sesine kulak tıkadı.
“Sus kız!” dedi Kerim. “Yalan söyleme, aptalız dediysek o kadar da değil. Bal gibi seviyorsun işte.”
Biraz geriye çekilip Kerim’e döndü. “Kusura bakma ama kendimi sana yem edecek değilim. Seviyorsan sen konuş, ben o zaman belki bir şeyler düşünürüm.”
“Tamam,” dedi Kerim geriye çekilip kolunu masaya yasladı, diğerini de sandalyenin arkasına bıraktı. “Şey gibi mi, beni görünce kalbin küt küt atıyor, ben herkesten daha özelim ve tüm erkeklerden daha çekiciyim? Başını yastığa koyduğunda aklına ben geliyorum, öyle amansız bir duygu, durduğun yerde çaresizliği tadıyorsun. Sanki tüm yollar açıkmış ama kapalı gibi de bir çaresizlik. Uyanıyorsun aklına ben geliyorum, uyuyorsun ben. Bedeninde ikinci bir bedeni taşıyor gibi bir şey, bu mu?”
Kızın nemli gözlerine baktı ama gülümseyemedi. Cevap bulutlu gözlerde saklıydı. “Bu olmalı çünkü sen tam öylesin.”
“Sevse beni diyorsun da üzerine hayal bile kuramıyorsun,” dedi Pınar. “Ne olursan ol, nasıl biri olursan ol, tek isteğin seni sevmesi, gerisi olurmuş gibi geliyor mu?”
Kızın yüzüne bakarken ömrünün uzadığını hissetti. Göğsü bir nefesle kabarıp boşaldı ve kafasını aşağı yukarı salladı. “Ne güzelmiş sen sevmek,” dedi Kerim.
Pınar başını sallayarak gülümsedi. “Seni sevmek tüm çaresizliklerin içince bile güzeldi. Kalbime söz geçirebilseydim, yine seni severdim.”
Kerim’in genişleyen gülüşü tüm yüzünü kapladı, etrafına bakınırken içinde bir boşluk doluyordu, tıka basa. Başını yatırıp Pınar’a baktı. “Seni kalbinden öperim, ne güzelsin sen öyle…”
Cok guzel di ama ne kadar olursa olsun yetmiyo be yazarcim… Hem Ahh ve sevdicegi yok tu ki😢😢
Oy oyyy nelrr oldu super oldu artik ahularda solesin
Çok güzel
Kerim varya baya değişik bir girişti ama gelişmeyi beğendim aferin olacan sende😎🤭
Çok kısaydı yaaa ne olur günde 10 bölüm yaz
Pardon 😂😂
Ahhh Kerim ne ettinnnn👀👀Gözlerim bõyle pörtledi.
İlk okuma turunda Poyraz’in şerrini düşünmekten 🤣
İkinci turda Ahu’nun Poyraz ve Kerim’e şerrini dusúnmekten🤣
Üçüncü turda Ahu ve Poyraz’in Kerim’de şerlerini dúşünmekten🤣
Dõrduncude de Pınar’in Kerim’de şerrini düşünmekten🤣…Dõn başa dõn.Sonra dedim amannn yazarcan halleder hepsini:) merakla beklediğim Pınar Kerim kavuşmasına odaklandım😍Aşk,sevmek; bu kadar mı yalın, güzel, güçlü anlatilir…😍Aşkın tariflerini yazsalar ;aralarından bu birbirlerine sevmeyi tarif ettikleri satirlari gösterip işte tam böyle derim:)Kalemine sağlık yazarcanim😘
Pınarrrr naif kalbin 🧡💓💓 Kerim’in çabası bundan sonrası kıza itiraf ettirmek değil iş sonrası nolucak çok güzel olucaksınız gibi heyecanla bekliyorum
Çok tatlısınııızz ❤❤❤❤❤
Yaaaaa payelll tadımlik pasta gibisin yemeye kıyamıyor yemesen duramıyorsun
Emegine yüreğine sağlık canım benim
Ey aşk nelere kadirsin sen odunu hamura çeviriyorsun. 😂😂😂 Kerim ve Pınar çok güzelsiniz bee 😖❤❤❤
Kerim ben “kalbinde operimi sevdiklerime”soylerim .Cok anlamlidir buz son.
❤❤❤
Bu soz olacakti 😁
Çok güzeldi ellerinize emeğinize sağlık 😘😍❤❤❤
Kerim sen mi egon mu hangisini sevecek kız hani diyorum egonu çeksen de aradan kız kalbini görse 👌Siz çok güzel.oldunuz bee,bu kadar deli iki aşık tam da tadından yanmazlık oldu👌
Ahh ne de güzeldi 😍 şapşik ve maço aşık Kerim’i okumak aşırı zevk verdi bana ❤️
Pınarında dediği gibi egosu tavanda kerimin bakalım ne olacaklar çok taylılar ama ya
Ay bunlar cok tatli ya