9. Bölüm

Belime silahımı yerleştirirken korumaların meraklı bakışlarını üzerimde hissediyordum. Benim adamlarım kadar, Yedi Aşiret’in adamlarının da babam gibi bana da sadık olacaklarını biliyordum. Ancak bir tek kişinin bile bu hesaplaşmaya tanık olmasını istemiyordum. Artık bu hayatta güvendiğim tek adama yaklaşıp fısıldadım.

“Onu üzüm bağlarına getir.”

Bir tek cümle yeterliydi Bevar için. Geri çekilip avluya girmeden taş duvarların arasından geçtim. Ellerimi hissetmek istercesine buz kadar soğuk taşlara dokunduruyor, içimdeki yangını böyle soğutmaya çalışıyordum. Kendi yangınımı durdurmazsam tüm Midyat’ı kül edebilirdim. Biliyordum. Uçsuz bucaksız bağlarda ilerlerken burada geçen çocukluk anılarım çarpıyordu bir bir yüzüme. Bana babamdan daha yakın olan adamla; amcamla koşuşturmalarımız, beni omuzlarında gezdirişi, üzüm toplamayı öğretirken verdiği küçük nasihatler… Dişlerimi sıktım neredeyse kırarcasına. Bedenim amcama vereceğim ceza için yanıp tutuşurken, kalbim acıyla kasılıyordu bir kez daha. O an aklıma tekrar düştü o gözlerin sahibi. Bu günahın en masum parçasıydı. Doğduğu günden beri bedel ödeyen o kız benim müstakbel karımdı. Amelya…

“Burada ne işimiz var, Bevar?”

Gelen seslerle irkilerek kendime geldim. Amcamın sesini duyduğumda ellerimi sıktım tüm gücümle.

“Sus ve yürü.”

“Ağabeyim de öldü. Seni kim kurtaracak benim elimden sanıyorsun? Ağanım ben senin!”

“Benim bir tek ağam var!”

“Bana bak, kendini beğenmiş herif!”

“Yeter, amca!”

Daha fazla tutamadım kendimi. Ben acıyla ve çaresizlikle yanarken, onun hâlâ Bevar’la uğraşması sinirlerimi zorladı.

“Genco! Oğul, burada ne işin var? İçeri gelseydin ya!”

Bevar’a işaret edip her zamanki gibi amcamın belinin solunda kıyafetinin altına gizlediği silahı almasını istedim. O ne olduğunu anlamadan Bevar istediğimi yaptı. O an amcamın gözlerindeki deli korkuyu gördüm. Bir kez daha emin oldum. Amelya babası olacak bu adama hiç benzemiyordu. Ve ben buna nedensizce seviniyordum.

“Neler oluyor, Genco? Silahımı ver!”

Alaylı bir gülümseme belirdi yüzümde. Babamın ve amcamın birbirinden farklı olduklarını bilmeme rağmen, amcamın ne kadar korkak olduğunu bir kez daha anladım. Gülüşüm solarken amcamın silahını Bevar’ın elinden çektim. Dizine vurup, yere dizlerinin üzerine çökmesini sağlayarak silahı alnının ortasına dayadım. Gümüş mermilerden birini olması gereken yere, namluya sürdüm.

“Onu da mı silahla tehdit ettin, amca?”

Kaşları çatılmıştı.

“Kimi? Ne diyorsun sen, oğul?”

“Leyla Ferman! Zorla günahına girdiğin o kız! Senin tohumuna gebe olan ve bencilliğin yüzünden bir… Bir sürtük damgası vurulan o kızı hatırladın mı?”

Söylediklerimin ardından amcamın büyüyen gözlerini izledim. Neden, nereden öğrendiğimi anlamaya çalışıyordu. Suskunluğu öfkemi katlarken dişlerimi sıktım.

“O kızın, senin çocuğunu doğurduğunda verilen emirle, töre için öldürüldüğünü de mi hatırlamıyorsun, Sermiyan Ağa? Ya onu… Kızını… Piç damgasıyla doğan o bebeği hatırlıyor musun?”

Doğrulmaya çalışıp beklediğim gibi inkâr etti.

“Yalan söylemişler sana! Benim kızım değil o! Benim tek kızım var. Lalezar!”

Öfkeyle söylediği sözler beni etkilemezken bir gerçeği fark ediyordum. Amelya’yı asla kabul etmeyecekti. Yıllar önce yaptığı gibi günahının bedelini ödemekten kaçıyordu. Korkak bir adam olduğunu bir kez daha gözüme sokuyordu âdeta. Ama benden bu kadar kolay kurtulamazdı.

“Kolunu alan Ferzan Ağa öyle demiyor ama! Üstelik babamın senin yüzünden öldüğünü de söyledi!”

“Yalan söylüyor! Kazaydı! O ihtiyar bunağa mı inanıyorsun, amcana mı?”

Öğrendiklerimden sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam edebileceğimizi mi düşünüyordu gerçekten? Ona eskisi gibi saygıyla davranacağımı, onu sevebileceğimi mi sanıyordu? Yanılıyordu. Bu gece onun benim hayatımdaki yeri artık tek kalemde silinmişti. Elimdeki silahı alnına yaslarken gözlerine bakıp fısıldadım.

“Artık sen benim hiçbir şeyim değilsin!”

“Ne diyorsun sen, Genco?”

“Sana defalarca babamın neden öldüğünü sormama rağmen bana anlatmadın!”

Sesim her an daha da yükselip bağın derinliklerinde yankı bulurken, silahımı amcamın başına daha sert dayadım.

“Korktun! Diğer kolunu da ben alırım diye korktun, değil mi? Ya da paranı elinden alırım diye? Soyadından olmaktan mı korktun yoksa? Babam senin günahın yüzünden canından oldu! Beni senin günahının bedelini ödemekten kurtarmak için! Ama olmadı! Amelya Ferman’la,senin kızınla evleniyorum! Ağalığı devralacağım gün, babamın ölümünün yedinci gününde karım olacak!”

Silahı geri çekip amcamdan uzaklaştım. Bağırıyordu boğazı yırtılırcasına.

“İzin vermem! Bunu yapamazsın! Öyle bir kızla evlenemezsin!”

Silahımı belime yerleştirip yüzüne baktım son kez.

“Lalezar’dan ve ailemden uzak duracaksın, Sermiyan Ağa! Bir daha konağa ayak basmayacaksın! Soyadını elinden almamı istemiyorsan, dediklerimi yapsan iyi olur! Yoksa bu topraklarda herkes senin kim olduğunu öğrenir!”

“Yapamazsın! Her şeyde benim de hakkım var!”

Bir avın avcısına son direnmeleriydi bunlar. Kararımı asla değiştiremeyeceğini bilmesi gerekirdi. Beni babamdan bile daha iyi tanımış olması gerekirdi. Bakışlarımı yüzünde gezdirirken ellerimi ceplerime yerleştirdim.

“Holdingdeki yüzde yirmi hisseden mi bahsediyorsun? Müstakbel karım Amelya için satın alıyorum. Dağ evi… Yalnızca orası senin olarak kalacak. Ölene kadar da orada yaşayacak ve karşıma çıkmayacaksın. Lalezar artık benim himayemde olacak. Onunla konuşacak ve kendinden uzaklaştıracaksın. Değil seninle aynı çatı altında kalmasını, senin yanına bile yaklaşmasını istemiyorum. Dediklerimi yapmazsan eğer…” Yanına yaklaşıp kulağına fısıldadım. “Ben Ferzan Ağa gibi bir kolunu almakla yetinmem… Öldürürüm seni, Sermiyan!”

Doğruldum ve onun yakamı tutmak için uzattığı elini ittirdim. Artık ona “amca” demeyecektim. İlk kez adıyla hitap ettiğimi fark etmişti. Ancak söylediklerimin yanında bu ikinci planda kalmıştı.

“Hayır! Yapamazsın!”

Dizlerinin üzerinde geriye doğru sendelese de çabuk toparladı kendisini.

“Genco! Amcanım ben senin! Amcan!”

Geldiğim yoldan geri dönerken, bu kez haddini aşan sözleri beni izliyordu.

“Bensiz hiçbir şey yapamazsın sen! Ne töre bilirsin ne de aşireti idare etmeyi! Bana muhtaçsın! Muhtaç!”

Dönüp bir kez olsun bakmadım. Onu çocukluğumla birlikte ardımda bıraktım her bir adımımda. Arabaya yaklaştığımda ellerimi yaslayıp bekledim. Sakinleşmek için beklerken, etrafımı saran adamlarım endişeyle beni izliyorlardı. Doğrulup elimle uzaklaşmalarını işaret ettim. Arabaya bindiğimde, yanıma oturan Bevar’ın sözleriyle başımı geriye yasladım.

“Evlenmek zorunda değilsin, Genco!”

Gülümsedim. Bakışlarım ön camdan görünen bağ evinde gezinirken derin bir soluk aldım.

“Yapmak zorundayım, Bevar. Başka çarem yok! O kızı orada bırakamam. Lalezar’ı tehlikeye atamam.” Başımı koltuğun arkasına yasladım. “Konağa gidelim.”

Karşılık vermeden arabayı çalıştırdı. Ne onun diyecek sözü ne de benim konuşacak gücüm vardı. Yol akıp giderken geçen zamanın da doğan güneşin de farkına varmadım. Telaşın ve yasın hâkim olduğu konağa vardığımızda anamın hâlâ uyuyor olduğunu öğrendim. Yanına çıkmaktan vazgeçip odama geçtiğimde yorgun bedenimi yatağın üzerine bıraktım. Aklıma gelen isimle telefonuma uzandım.

Hande. Defalarca beni aramıştı. Bu haberi ona nasıl vereceğimi bilemesem de söylemek zorundaydım. Yedi gün sonra başka bir kadınla evleneceğimi bilmeliydi. Ancak telefonda değil, yüz yüzeyken anlatmalıydım. Buna hakkı vardı. Aklıma gelen fikirle çıktım odadan.

“Bevar!”

Seslenişimin ardından alt kattan bir kapı sesi geldi. Bevar koşarak yukarı çıkıp yanıma geldiğinde telaşla yüzüme bakıyordu.

“Ağam, bir sorun mu var?”

“Uçağı hazırlasınlar, Bevar. Yarın İstanbul’a gitmem gerek.”

“İstanbul’a mı? Bir şey mi oldu?”

Elimi saçlarımdan geçirip başımı salladım. “Yalnızca kapamam gereken son bir hesap var!”

Soru sormadı. Odama girdim tekrar. Üzerimdekilerden kurtulup yatağa bıraktım kendimi. Yarın yapacağım konuşmanın düşüncesiyle içimdeki sıkıntının büyümesine engel olamıyordum. Ama hem Hande’ye hem de Amelya’ya bunu yapamazdım. Normal bir evlilik olmasa da hayatındaki kadını aldatacak kadar aşağılık bir adam değildim ve öyle olmaya da niyetim yoktu. Amelya karım olduğu anda diğer kadınların hayatımda yeri artık olmayacaktı.

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!