Rojda Kurt… Bakışlarındaki parıltılar ve gülümseyişi onun da bu durumdan haberi olduğunu kanıtlıyordu. Bakışlarımı yüzünden çekip büyükanneme döndüm.

“Beni neden çağırdın buraya, büyükanne?”

Gözlerinden yaşlar akarken sözleri avluda yankılandı.

“Büyük dayın öldü, oğul! Rojda ve ben savunmasız kaldık buralarda!”

Bakışlarımı önce Rojda’ya, ardından büyükanneme çevirdim.

“Benden ne istiyorsun?”

“Bu ailenin tek erkeği sen kaldın.”

Başımı sallayıp alayla güldüm.

“Ben bu ailenin de bu aşiretin de bir parçası değilim, büyükanne.”

“Artık bu ailenin başı sensin, oğul. İstesen de istemesen de bu aşiret senin!”

Bevar’a dönüp, “Gidiyoruz,” dediğimde adamlar hemen hazırlanmaya başladı. Arkama döndüğümde duyduğum sözlerle olduğum yerde kaldım.

“Aşiretin başına geçmezsen ve Rojda’ya sahip çıkmazsan, beni de Rojda’yı da öldürecekler, oğul! Aşiretimi bu topraklardan silecekler!”

Neden buraya çağırıldığımı anlamıştım o anda. Bu ölümün ve yaşananların aslında planlı olduğunu… Beni kandırabileceğini mi sanıyordu sahiden? Eğer öyleyse, sanmaya devam edebilirdi. Arkama dönüp büyükanneme yaklaştım.

“Ben evli bir adamım, büyükanne. Evde bekleyen bir karım var.”

“Rojda ikinci kadın olmayı kabul edecektir.”

Sözlerinin ardından alaycı bir şekilde gülümseyip başımı salladım.

“Beni hiç tanımıyorsun, büyükanne. Hani bana, büyükbabana benziyorsun, demiştin ya… Yanılıyorsun! Ben onun gibi değilim! Karıma bunu yaşatmam!”

“Bizi ölüme gönderiyorsun, oğul!”

“Hayır! Rojda biriyle evlenecek ve aşiretin başına da o geçecek! Ama o adam ben olmayacağım!” diyerek telefonumu çıkarıp Savaş Ağa’yı aradım. YediAşiret’in ağalarından üçü bekâr olduğu hâlde aklıma ilk gelen isim onunki olmuştu. Çünkü bunu yapabilecek ve böyle bir emanete gözü kapalı sahip çıkabilecek bir adam olduğunu biliyordum. Dikkatimi açılan telefona verdim.

“Genco Ağa?”

“Savaş Ağa, Kurt konağına gel! Hemen!”

Ardından Rojda’ya şöyle bir bakıp telefondaki adama ilk emrimi verdim.

“Evleniyorsun!”

Avluya konulan sandalyeye oturdum. Adamlarım çevremde toplanmış, ellerindeki silahlarla etrafı gözlüyorlardı. Rahatsızca kıpırdandım. Şu an burada değil, Amelya’nın yanında olmalıydım. Amelya… Özlemle iç çektim. Yalnızca iki gündür hayatımda olmasına rağmen ondan ayrı kalmak canımı sıkıyordu. Güzel gözlerinden ve teninden uzaktım. Şu an yatağımızda tek başına uyuyor olmalıydı. Belki de beni özlemiş ve uykusuz bekliyordu. Delicesine bunu istedim o an. Beni özlemesini istedim…

***

Esen rüzgârla kollarımı kavuşturdum. Büyükannemin içeriye girmem için söylediği sözleri dikkate almadığımdan dolayı burada bekliyordum. Hava ayazdı. Yalnızca konağın ışıklarının güçlükle aydınlatabildiği bu avluda oturuyordum. Bundan pişman değildim. Bu konağa değil adım atmak, kapısından girmiş olmak bile benim canımı sıkıyordu. Köşedeki sedirde oturan iki kadına baktım. Rojda uzun bir zamandır başı önünde eğik duruyordu. Savaş’ın adını duyduğunda yüzünde beliren o karmaşık ifade hâlâ yerindeydi.

Saatime baktım. Savaş’ı arayalı bir saatten fazla oluyordu. Şimdiye kadar gelmiş olması gerekirdi. Kaşlarım çatılırken yerimden doğruldum. Bevar hızla yanıma geldi. Daha fazla beklemeyecektim.

“Kahraman dışındaki diğer aşiretleri ara ve konağıma gelmelerini söyle! Savaş Ağa’nın emrimi çiğnediğini ve hakkında hüküm vereceğimi ilet!”

“Çok sabırsızsın, Genco Ağa!”

Duyduğum sesle başımı çevirdim. Savaş Kahraman gelmişti. Siyah kot pantolon ve siyah tişörtüyle kapının önünde duruyordu. Bu adamı siyah dışında bir renk giyerken hiç görmemiştim. Üstelik ilk kez böyle salaş ve spor giyinmişti. Ağır adımlarla karşıma dikildi.

“Geldim. Asla yerine getirmeyeceğim emrini bir kez de canlı duyayım istedim.”

Alayla gülümseyerek ellerimi cebime yerleştirdim.

“Eğer bana karşı gelseydin buraya gelmezdin, Savaş Ağa!”

Sözlerime şaşırdığını bakışlarından anlayabiliyordum. Ancak karşılık vermedi.

“Seni sandığından daha iyi tanıyorum.”

“Neden kabul edeyim emrini?”

Başımı arkama çevirdim. Büyükannem ve Rojda ayakta bizi izliyorlardı. Tekrar ona döndüm.

“Kurt Aşireti’ni ve Rojda’yı senden başkasına emanet edemem, Savaş Kahraman.”

Sözlerimin ardından bakışlarını ileriye çevirdi. Gözlerindeki parıltılar farklıydı. Kısa bir an sonra yüzüme baktı tekrar.

“Düşmanımızın vârisiyle evlenmemi istiyorsun, Genco Ağa. Bunu diğer ağalara nasıl açıklayacaksın?”

Ufak bir gülümseme yer etti dudaklarımda. Kabul ettiğinin farkında değildi.

“Benim emrime kimse karşı gelemez, biliyorsun.”

Başını sallayıp sustu. Tekrar bakışları ileriye kaydığında ben de arkamı döndüm. Bizi izleyen Rojda’ya bakıp yanıma gelmesini işaret ettim. Büyükannemle birlikte geldiklerinde yanımda duran uzun boylu adamı işaret ettim.

“Kocanla tanış, Rojda!”

Bana şaşkınlıkla bakıp, ardından bakışları yanımdaki adamın yüzüne kaydı. İnce kaşları çatılırken, Savaş’ın suretindeki gözlerini hırçın bir ifadeyle çekti.Ardından huysuz bir çocuk gibi sızlanarak büyükannemin koluna dokundu.

“Hala,olmaz!”

Savaş’ın koluna dokunup kapıyı işaret ettim.

“Sen büyükannemle birlikte beni dışarıda bekle.”

Rojda’nın yüzüne bakıp avludan çıktı. Rojda yanıma yaklaştı.

“Benim evleneceğim tek adam sendin, Genco! Onunla evlenemem!”

Kolumu tutan elini kavrayıp kendime çektim. Kaşlarım öfkeyle çatılırken fazlasıyla yakınımda duran kuzenime baktım.

“Ben zaten evliyim, Rojda! Bunu daha kaç kez söylememi istiyorsun?”

Kolunu tutan sol elimi işaret edip alayla gülümsedi.

“O yüzden mi parmağın boş? Onun yalnızca hayatında bir yük olduğunu biliyorum!”

Alayla gülümsedim. “Bu öyle bir yük ki… Kurtulmak yerine bir ömür esiri olacağım, Rojda!” Dolan gözlerini gördüğümde derin bir soluk alıp sakin bir şekilde konuşmak istedim. “Ne kadar inkâr etmeye çalışsam da sen ve bu aşiret benim bir parçam. Bu yüzden sözümü dinleyeceksin.”

“Ama…”

“Büyükannem mi sana öğütledi tüm bu saçmalıkları?”

Sustu. Ancak bu hâli daha çok öfkelenmeme sebep oldu. “Sabah güneş doğduktan sonra artık Rojda Kahraman olacaksın!”

***

Gece güne kavuşurken, karşımda oturan Savaş’a bakıp yerimden kalktım.

“Nikâhtan önce bana söz vermeni istiyorum.”

Alayla gülümseyerek arkasına yaslanıp yüzüme baktı. “Pazarlık mı yapıyoruz? Aşireti mi, toprakları mı pay edeceğiz önce, Genco Ağa?”

Bu kez alayla gülümseyen bendim. Dikkatle beni izliyordu. “Kurt Aşireti de toprakları da umurumda değil. Eğer öyle olsaydı, şu an Rojda benim karım olurdu, Savaş!”

“Sen evlisin!” dediğindeyerinden doğrulup yumruklarını sıktı. “Daha iki gün önce nikâhını kutlamadık mı senin?”

“Bunu hatırlamana sevindim,” dedim kalktığım yere otururken. “Evliyim ve hâlimden de gayet memnunum.”

“O zaman ne istiyorsun?” Ellerini beline dayadı. Şu an silahını çekip bana doğrultmak istediğini biliyordum. Ancak yapamıyordu. Yapamazdı.

Savaş’ın gözlerine dikkatle bakıp, “Otur, konuşmalıyız,” dedim.

Öfkeyle yerine oturdu. Bir nebze olsun sakinleştiğini düşündüğümde sözlerime devam ettim. “Öncelikle Kurt Aşireti artık senin yönetiminde olacak. Tüm söz sende… Ancak bu demek değil ki bağımsız olacaksın. Bana bağlı kalmaya devam edeceksin. Ve Rojda…”

Bu adı duyduğunda kaşları çatıldı.

“O, bu pazarlığın neresinde, Genco Ağa?”

Masanın üzerinden ona doğru eğildim. “Savaş Kahraman! Rojda, nikâhlı ve tek karın olacak. Üzerine kuma aldığını, aldattığını ya da üzdüğünü duyarsam, bu nikâhı bozarım. Onu topraklarıma geri alır ve Yedi Aşiret’ten uzak kalman için elimden geleni yaparım. Tabii seni öldürmemiş olursam…”

“Beni tehdit mi ediyorsun sen?”

“Ben tehdit etmem, Savaş Kahraman! Yaparım! Kabul mü?”

Pes etti. Ellerini kaldırıp arkasına yaslandı. “Kabul…”

***

“Siz Sayın Rojda Kurt, Sayın Savaş Kahraman’ı hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın, özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?”

“Evet…”

“Siz Sayın Savaş Kahraman, Sayın Rojda Kurt’u hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın, özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?”

“Evet…”

“Şahitler olarak sizler de duydunuz. Birbirlerini eş olarak kabul ettiler, şahitlik eder misiniz?”

Şahitleri ben ve Bevar’dık. İkimiz de art arda, “Evet!” diyerek onayımızı verdiğimizde, memur defteri hızlıca çiftin önüne uzattı.

“Ben de sizi Ömerli Belediyesinin bana verdiği yetkiye dayanarak karı koca ilan ediyorum. Buyurun imzalayın.” Memurun bu tavırlarının kaynağının bizden korkması olduğunu biliyordum. Sözlerinin arasında etrafımızdaki korumalara bakmış ve sık sık terleyen alnını silmekle uğraşmıştı. İmzalar atıldıktan sonra hepimiz yerimizden kalktık. Rojda defteri eline aldığı anda avluya beş aşiretin ağası girdi. Ben bir adım öne çıkıp büyükannemin önüne geçtiğimde, Savaş da Rojda’nın elini tutup arkasına çekti. O an tüm silahlar üzerimize doğrultuldu. 

***

“Bahsettiğiniz benim kuzenim, ağalar! Kurt Aşireti’nin vârisi!”

“Günler önce onlarla bir bağın olmadığını söylüyordun, Genco Ağa! Bir günde ne değiştirdi fikrini?” Cihan Korkmaz’dı bu sözlerin sahibi.

“Ölüm,” dediğimde karşımda oturan beş adamda gezdirdim bakışlarımı. “Berdan Kurt öldü. Ardında kalan iki kadın da benim kanımı taşıyor.”

“Sen Yedi Aşiret’in liderisin artık. Onlarla bir bağın olamaz.” Yiğit Aslan, sözlerinin ardından herkesten aldığı onayla arkasına yaslandı.

“Doğru söyledin, Yiğit Ağa. Bu yüzden benim sözümün sorgulanamayacağını biliyorsun, değil mi?”

“Her koşulda değil, Genco Ağa.”

Mert Soylu’nun yüzüne baktım.

“Her koşulda! İçinizdeki en büyük topraklara sahip olan benim. Aşireti en güçlü olan, en zengin olan… Şu an çekilebilirim aranızdan. Ne olur? Ben kaybetmem, siz kaybedersiniz.”

Sakin olmaya çalıştım. Karşımdaki adamların her biri beni zorlamaya ant içmiş gibi üzerime geliyordu. Ama pes edemezdim. Derin bir soluk alıp yüzlerine baktım.

“Bu nikâhı kabul edeceksiniz. Rojda artık bir Kahraman… Savaş Kahraman’ın karısı. Onu artık böyle bileceksiniz. Üstelik Uluhan ve Kahraman aşiretleri akraba oldu. Onlara gelen her bir lafı, sözü kendime bilirim.”

“Ya Kurt Aşireti? O ne olacak?”

Kenan Cesur’un sözleriyle başımı ona çevirdim.

“Kurt Aşireti’nin yönetimi artık Savaş Kahraman’dır. Bunu tüm cihana ben duyuracağım.”

“Vâris sensin. Neden bunu yapıyorsun, Genco Ağa?”

Toprak Bedir’in sözleri üzerine gülümsedim.

“Bu değişmeyecek. Ne yazık ki vârisiyim. Ancak artık o yönetecek ve Kurt Aşireti de Yedi Aşiret’e katılacak. Dolayısıyla asıl yönetim benim kontrolümde olacak.”

Cenaze nedeniyle konağın önünde bekleyen insanların sesleri yükselmeye başlamıştı. Güvenliğimiz için içeri kimse alınmazken, büyükannem ve Rojda merdivenlerde göründüler. Siyah elbiseleri ve başlarına örttükleri örtülerle yanımıza geldiklerinde karşımdaki beş adam saygıyla ayağa kalktı. Bu hareketleri kabullendiklerini gösteriyordu. Savaş, Rojda’nın yanına geçti. Büyükannem ise benim yanımda yerini aldı. Açılan kapılarla sesler ve haykırışlar artarken çevremizi adamlarımız sardı. Konaktan cenaze töreni için güçlükle çıktığımızda, o andan itibaren burada Yedi Aşiret’le olduğum haberinin tüm cihana yayılacağını biliyordum. 

***

Yedi gün… Geçen koca yedi günün ardından ayrılma zamanımız gelmişti. Kurt konağının kapılarını kilitleyen büyükannemi izlerken, onun ne hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Buraya veda ettiği için üzgün olmalıydı. Ancak bu durum canımı sıkmak yerine beni mutlu ediyordu. Bizi bırakıp kaçıp geldiği bu konaktan bu şekilde ayrılıyor olması ona kızgın olan yanıma iyi geliyordu. Kilit sesiyle birlikte başımı eğdim. Onu izlediğimi görmesini istemiyordum. Bana yaklaşmasını bekledim. Veda etmek için bana geleceğini biliyordum. Önümde durduğunda yaslandığım arabadan ayrılmadan kırışıklıklarla çevrelenmiş gözlerine baktım. Bal rengi gözleri yaşlarla ıslanmıştı.

Savaş, “Gitme zamanı,” dediğinde başımı sallayıp doğruldum. Yanımıza gelen Savaş ve Rojda’ya kısa bir an baktım.

“Yola çıkın artık. Yolunuz uzun olacak.”

Yaşlı kolları beni sararken karşılık vermedim. Benden ayrılıp ağlayarak arabaya yöneldiğini gördüğümde de zerre üzüntü yoktu içimde. O geçtiğinde, Rojda da bana bakıp büyükannem ile birlikte arabaya bindi.

“Vardığınızda haber ver, Savaş Kahraman. Onlara iyi bak!” dediğimde başını salladı. Ardından bir kez daha bakmadan arabaya bindim. Bulunduğumuz arabalar adamlarımızın eşliğinde iki yöne ayrılırken içim artık rahattı. Büyükannemi ve kuzenimi doğru adama emanet ettiğimi biliyordum.

***

Merhaba sevgili okurlarım,

Bayram hediyesi ile sizlerleyim. Sevdiklerinizle ve ailenizle mutlu, huzurlu, sağlıklı bir bayram geçirmenizi dilerim.

Yorumlarınızı bekliyorum.

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!