Aida ve Vivienne çaylarını yudumlarken, Angeline çoktan uykuya dalmıştı. Park gezintisi sonrası teyzesi ile yaptığı oyunlar onu yorgun düşürmüştü. Aida, bulundukları odada gözlerini gezdirerek;
“İnanılmaz bir değişim. Sihirli bir değnek değmiş sanki” diyerek fikrini belirtti.
Genç kız, Aida’nın sözleri ile birlikte toz pembe ve açık grinin iç içe olduğu duvar kağıtlarına baktı. Gördüklerinden memnun bir şekilde gülümsedi.
“Alex’in sihirli değneği.”
Aslında, içinden geçirdiği sözcüklerin dudaklarından döküldüğünün farkında bile değildi. Karşısındaki kadının imalı bir şekilde;
“Demek, Alex’in sihirli değneği” demesine kadarda farkında değildi.
İkisi birlikte gülerken Aida, Angeline’nin hafta içi yine rahatsızlandığını ve o geceyi hastanede geçirdiklerini anlattığı zaman, genç kız çok üzüldü. Ama Aida’nın onu telaşlandırmamak için aramadığını biliyordu. Karşısındaki iyi niyetli kadına teşekkür ederken, bir daha böyle bir durum söz konusu olduğunda, mutlaka onu aramasını rica etti. Angeline, Vivienne’in en kıymetlisi olduğundan, öyle zamanlarda onun yanında olmak için yapamayacağı şey yoktu. Yeğeni uğruna bütün hayatını olmaz bir duruma sokmamış mıydı zaten?
☆☆☆☆☆
Vivienne, Angeline ile geçirdiği güzel hafta sonundan sonra pazartesi akşamüzeri eve döndü. Evdeki çalışanların hareketliliğini garipsediği için Eliza’ya neler olduğunu sordu.
“Mösyö Alex’in bu gece için çok özel bir konuğu var. Onun için hazırlık yapıyoruz.”
Vivienne, gelecek misafirin kim olduğunu merak etse de sormadı. Odasına gidip özlediği adam için akşam ne giyeceğine karar vermeye çalıştı. Heyecanla gardırobunun karşısına geçip, uzun uzun dolabı dolduran giysilere baktı. Aynanın karşısında; neredeyse hepsini tek tek üzerine tutup, en göz alıcı olanını seçmeye çalıştı, ancak içindeki heyecan karar vermesini zorlaştırıyordu. Tek isteği Alex’in karşısında kusursuz görünmekti. Kusursuz ve baştan çıkartıcı olmalıydı. Bir süre daha kararsız şekilde elbiselerine bakınıp, daha önce giymediği kırmızı, derin göğüs dekolteli mini elbiseyi seçti. Alex bu elbiseye bayılacak, diye geçirdi içinden. Misafirinin ne zaman gideceğini bilmediğinden hazırlanmak için erken olduğunu düşünerek yatağına uzandı. Ve Alex’in hayaliyle uykuya daldı.
Vivienne gözlerini açtığında, son dört saattir uyuduğunu fark ederek yataktan çıktı. Saat çoktan 22:00 olmuştu bile. Seri hareket ederek duşunu alıp, üzerini giyindi. Ensesini ve boynunu açıkta bırakmak için uçları hafif dalgalı olan siyah saçlarını dağınık topuz yaptı. Sıra makyaja geldiğinde biraz bocaladı. Çünkü daha önce kozmetiğe ilgisi olmadığı için, nasıl makyaj yapılacağına dair pek bir fikre sahip değildi. Kirpikleri daima gür ve kıvrık olduğundan o güne kadar ne maskaraya ne de göz kalemine ihtiyaç duymuştu. O nedenle sadece dudaklarını ve yanaklarını renklendirip aynadaki yansımasına son bir bakış attı. İlk kez kendini bir kadın gibi hissederek yüksek topuklularını giydiğinde hazırdı. Alex’in misafirinin gitmiş olmasını dileyerek odadan çıkmadan önce, gözlerini duvardaki saate çevirdi. Akrep ve yelkovan saat 23:00’ı gösteriyordu.
Birkaç dakika sonra aşağı kata indiğinde, misafirlerin ağırlandığı büyük salondan yükselen kahkahalarını işitti. Bir an için yanlış duyduğunu sandı, ama değildi. Evdeki misafirin kadın olduğunu anladığı o an, ses yapmamak için topuklu ayakkabılarını çıkartıp eline aldı. Parmak uçlarına basarak, ağır ağır salon kapısının girişine gitti. Meraklı gözlerle gizlice kapının kenarından içeriye baktı. Uzun boylu, kızıl saçlı kadını görür görmez sinirleri bozulmuştu ama asıl Alex’in kadının elini öperken, “Beni büyülüyorsun” dediği an az kalsın düşüp bayılacaktı. Zavallı Vivienne, Alex’in onu fark ettiği için misilleme yaptığından habersizdi tabii. Daha genç kız kapıya yaklaşırken fark etmişti onu. Ve bir gün önce, Leandre ile görmesinin intikamını alıyordu kendince. Vivienne, kıskançlıktan çıldırırken çığlık atmak, her şeyi kırıp geçirmek istedi ama yapamazdı. Gözleri dolu dolu; içerideki kendini yıkan görüntüyü izlerken, elinde tepsiyle yanına yaklaşmakta olan Eliza’nın sesiyle toparlandı. Hemen ayakkabılarını giyip, kadıncağızın elindeki tepsiyi aldı.
“Eliza sen yorulmuşsundur servisi ben yaparım” dedi.
Eliza karşı çıksa da Vivienne’in gözlerindeki kararlılığı gördüğü an kabullenmek zorunda kaldı.
Vivienne, elinde içki servisini yapacağı tepsiyle içeriye girdiğinde Alex şaşırdı. Onun ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordu. Vivienne ise Alex’in yanındaki alımlı kadına öldürücü bakışlar atarken, aynı zamanda avını gözetleyen avcı gibi onu inceliyordu. Kadının silikonlu göğüsleri o hareket ettikçe, neredeyse üzerindeki elbiseden fırlayacaktı. Ya estetik burnuna ne demeli, biraz daha kaldırtsa neredeyse alnına değecekti. İzlenildiğini anlayan misafiri Alex’e bakarak,
“Hizmetçilerinin kıyafeti gerçekten çok cüretkarmış” diyerek genç kızı süzdü.
Vivienne’in göğüs dekoltesi de kadınınkinden çok farklı değildi, üstelik eğilirken neredeyse eteğinin altındaki iç çamaşırı görünecekti. Alex, iç çekerek Vivienne’i göz hapsine alırken, kadın bunun farkına vardı ve kıskançlıkla elindeki içki bardağını göstererek Vivienne’e;
“Bunun buzlu olanından getirir misin?” dedi.
Genç kız, onun alaycı isteğine sinirlenerek yeni bir buzlu içki getirmektense, direkt küçük buz kovasını eline aldı. Tam buzu kadının elindeki bardağa koymak üzereyken, Alex daha da ileri giderek misafirine;
“Bu gece gitme, burada kal” dedi.
Kadın aldığı teklif karşısında zevkle kıkırdarken, Vivienne öfkeyle elindeki buzu hiç düşünmeden kadının göğüs dekoltesine bıraktı. Az önce gülen kadın, iki göğsünün arasına giren buzla olduğu yerde sıçrarken, Vivienne ondan özür dileyerek elindeki içkisini aldı.
“Ne şapşal şeysin sen!”
Genç kız kadının hakaret içeren sözleriyle daha da çıldırdı. Ona yardım ediyormuş gibi görünüp, sağ elini kadının göğsündeki buza uzatırken sol elindeki içkiyi de kasıtlı olarak üzerine döktü. Alex iki kadını şaşkınlıkla izlerken Vivienne;
“Çok özür dilerim. Şapşallığımı bağışlayın” dedi ama bir yandan da gülüyordu.
Misafir kadın;
“Başka bir gece artık Alex. Eve gitsem iyi olacak,” derken sinirden titriyordu.
Genç adam onları izleyen Vivienne’e ters bir bakış fırlatıp, görüşeceğiz anlamında başını salladı. Alex; konuğunu yolcu ederken, Vivienne de başına geleceklerden korktuğu için, koşarak merdivenlere yöneldi. Tam odasına girmişti ki, arkasından gelen genç adam onu kolundan yakaladı.
“Sen ne yapıyorsun Vivienne” diye bağırdı.
Vivienne ise Alex’in öfke dolu bakışlarından korkarak, suçlu bir çocuk gibi başını önüne eğdi. Alex, çenesinden tutup başını kaldırarak, gözlerini genç kızın gözlerine sabitledi.
“Bana ne istediğini söyle Vivienne!”
Ama Vivienne yine sustu. Bu sessizlik Alex’i daha da sinirlendirdi. Aklına Leandre ile birbirlerine sarılıp, sonrada eve girdikleri görüntü geldiği an, kontrolden çıktı. Genç kızı el bileğinden tutup;
“Ben senin ne istediğini biliyorum” diyerek yatağa götürüp, önünde eğilmesini sağladı.
Pantolonunun fermuarını açıp, Vivienne’in eteğini kaldırdı. Onun çıplak kalçasının görüntüsüyle kontrolden çıkarak, olabilecek en sert biçimde küçük kadınına sahip oldu ve “Şimdi rahatladın mı” diyerek hırsla hareket etmeye başladı. Vivienne, bu beraberliğe hazır olmadığı için, kadınlığında acı hissetse de cevap vermedi. Alex’in ona davranışları ve daha önce bu şekilde ilişkiye girmemiş olmaları birleşince, Vivienne kendisini çok kötü hissetti. Alex, hissettiği fiziksel rahatlamadan sonra, dizlerine kadar inen pantolonunu çekip, onu orada öylece bırakarak, odadan çıktı. Çıkarken çarptığı kapıdan hala öfkeli olduğu açıkça belli oluyordu.
Vivienne, hem kırgın hem de sinirliydi. Sinirliydi, çünkü Alex’in o kadına davranış biçimi, hakkı olmadığını bildiği halde kıskanmasına neden olmuştu. Daha da fazlası kırgındı, çünkü başka bir kadın yüzünden, ona gerçek bir fahişeymiş gibi davranması zoruna gitmişti. Yatağına sığınıp gözyaşlarına teslim olurken, genç adamdaki değişimi düşündü. İki günde onu bu hale getirecek ne olmuş olabilirdi ki? Tamam, daha öncesinde de gerginliğini hissetmişti ama bu kadar değildi.
☆☆☆☆☆
Ertesi gün akşam Alex’in yine başka bir misafiri vardı. Odasına gelen Eliza, Alex’in emri üzerine onun özellikle odasından çıkmamasını tembihledi.
“Lütfen Vivienne, hem benim hem de senin iyiliğin için ortalarda görünmezsen iyi olur.”
Tahmin ettiği gibi gelen bu sefer başka bir kadındı. Orta yaşlı kadının uyarısına rağmen, dört duvarın arasında daha fazla bekleyemeyen Vivienne, ilerleyen saatlerde dayanamayıp, aşağıya indi. Önceki gece olduğu gibi, yine salon kapısının köşesine sinerek gizlice onları izledi. Bu seferki sarışın kadın, bir öncekine göre daha güzeldi. İnce narin yapısı, uzun boyuyla birleştiğinde tıpkı bir katalog kızına benziyordu. Rakibini hüzünlü gözlerle izleyen Vivienne, ikilinin kahkahalar eşliğinde uygunsuz diyaloglara girmesiyle sarsıldı. İçinde deprem oluyor, fırtınalar kopuyordu. Hissettikleri kıskançlığın çok ötesinde, bambaşka bir duyguydu.
Tekrar odasına dönüp, ne yapabileceğini düşündü. Alex’in geceyi bu sarışınla geçirebilme olasılığını düşündükçe, neredeyse delirecekti. Onun bir başkasına dokunduğunu hayal etmek bile, cehennemde yanmanın başka bir şekliydi. Canı ilk kez bir erkek tarafından bu kadar acıtılıyordu. Odanın içinde ileri geri adımlarken, içi içine sığmadığından bağırmak istedi, yapamadı. Bir önceki akşamdan kalan sinirinin üzerine birde bu gece eklenince, düşünmeden hışımla genç adamın odasına gitti, önce tek kişilik koltuğu devirdi. Alex ve konuğu üst kattan gelen gürültü nedeniyle refleks olarak başlarını kaldırıp tavana baktılar. Kadın;
“Neler oluyor” diye sorarken ikinci bir ses daha geldi.
Bu seferki cam kırılmasını içeren daha büyük bir gürültüydü ve kadın korkmuştu. Alex;
“Sakin ol, sorun yok. Ben çıkıp bakayım, hemen geliyorum. Buradan ayrılma,” dedi.
Alex üst katta neler olduğuna bakmaya giderken, merdivenlerde Eliza’yla karşılaştı. O da sesleri duymuş, neler olduğunu anlamak için üst kata çıkıyordu. O an Alex’in aklına Vivienne’e bir şey olmuş olabileceği gelince, korkuyla adımlarını hızlandırdı. Onlar yukarıya çıkarken, Vivienne çoktan aşağı inip, bir köşeye gizlenmişti bile. Her şey planladığı gibi gerçekleşiyordu. Onların gittiğini görür görmez saklandığı yerden çıkıp, Alex’ten intikamını almak için salonda yalnız bekleyen kadının yanına gitti.
“Kusura bakmayın Mösyö Alex sizi biraz bekletecek. O gelinceye kadar benden size eşlik etmemi rica etti.” Sesindeki tınıyı kadın anlamasa da, Vivienne içinden kıs kıs gülüyordu.
Kadının gerginliği yere çarptığı ayak parmaklarından ve saçıyla oynamasından belli oluyordu. Yine de normal görünmeye çalışarak;
“Yukarıda neler oluyor” diye sordu.
Ne kadar saklamaya çalışsa da, sesinden telaşlandığı anlaşılıyordu. Vivienne, onun ruh halinden zevk alarak, sağ el tırnaklarına bakıp;
“Mösyö Alex’in kadınları asidir biraz” diye cevap verdi.
Sesi çok rahat ama aynı zamanda gizli bir sır verirmiş gibi çıkmıştı. Cümlesini tamamladığı an, parmak uçlarına bakan öfkeli gözlerini kadına çevirdi.
“Kadınları derken?”
Meraklı rakibinin sorusuyla istediğini almak üzere olan Vivienne, içinden sinirle gülerken en ciddi tavrını takındı.
“Sizden öncekilerden bahsediyorum. Benden duymuş olmayın ama yukarıda Mösyö Alex’in seks kölesi haline gelen tam dört kadın kalıyor. Kendisi; grup sekse olan düşkünlüğü yüzünden, bu zavallı kadınları zorla üst kattaki odalarda tutuyor.”
Vivienne’nin cümlesi bittiği an, kadının gözbebekleri dehşetle büyürken, hızla çantasını alıp koşar adımlarla kapıya gitti.
Üst kata çıktıklarında, yerlerdeki mobilyaları gören Alex’in sinirden eli ayağı titriyordu. Vivienne’in ortalarda görünmemesi, suçlunun o olduğunu açıkça gösteriyordu. Üstelik sadece salonun üstündeki, yani kendi odasındaki mobilyalar kasıtlı olarak devrilmişti. Birlikte Eliza ile aşağıya inerlerken, salondan koşarak çıkan kadınla, kadının arkasından gülen Vivienne’i gördüler. Kadın korku dolu yüzüyle, Alex’in yüzüne bile bakmadan evden kaçarken genç adam; “Vivieeeenne” diye kükredi. Eliza bile korkudan titrerken, Alex ona çıkmasını emretti. Sonrada başı önünde bekleyen Vivienne’in önünde durdu.
“Sen ne yapmaya çalışıyorsun?”
Genç kız verecek cevap bulamadığı için sustu. Alex, onun davranışlarına bir anlam yükleyemiyordu. Onun başka birisiyle birlikte olduğunu bilmese, kıskandığını düşünürdü, ama öyle değildi. Peki, neden böyle davranıyordu? Sırf onu rahatsız etmek için miydi bunca çabası?
“Sana soruyorum, Vivienne! Konuş!”
Vivienne korkuyla kekeleyerek;
“Ben hiçbir şey yapmaya çalışmıyorum” diye cevap verdi.
“Geldiğinden beri sana iyi davranıyorum ama bu yaptıklarınla çizgiyi aştın. Sen kimsin ki, benim misafirlerimi bu şekilde rahatsız ediyorsun. Bu evde bir haftası kalan, ucuz bir fahişesin sen Vivienne, unutma!”
Alex; bilinçsizce içindeki zehri kusarken, Vivienne duyduklarıyla kanının çekildiğini hissetti. Bu kadarı onun için çok fazlaydı. Hangi kadın sevdiği adam tarafından böyle aşağılamayı kaldırabilirdi. Genç adamın ağladığını görmemesi için koşarak odasına çıktı. Arkasından Alex’in,”Dur” demesine aldırmadan kapıyı kilitleyip, bastırdığı gözyaşlarını özgür bırakarak yatağına kapandı