Vivienne; Aida’yı yolcu ettikten bir kaç dakika sonra, telefonuna mesaj geldi. Tahmin ettiği gibi mesaj Alex’tendi. Bu gece gelip gelmeyeceğini soran adamın mesajını cevaplarken, yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı. Ancak onayazdığı mesaja gelen olumsuz cevapla, ruh hali değişerek kaşları çatıldı. İçine düşen kurtla telefonu bırakıp, ayağa kalktı. İçinden sürekli; nerede kalabilir, ne işi var ki diyerek salonun ortasından dolanmaya başladı. O; dakikalarca olasılıkları düşünürken, telefonuna yeni bir bildirim sesi daha geldiğinde, heyecanlandı. Alex’den olma ümidiyle ekrana baktığında, yanıldığını gördü. Çünkü gelen ileti tanımadığı bir numara tarafından gönderilmişti. Kim olabileceğini düşünerek, merakla mesaj kutusunu açtı ve gördüğü görüntüyle vücudu buz kesti. Bu görüntüyü ona kim neden atmıştı? Alex’in yanındaki kadın sevgilisi olabilir miydi? Gördükleriyle aklı olmadık sahneler üretmeye başlarken, yaşadığı üzüntüyle kendini koltuğun üzerine bırakıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Tam bu sırada telefonuna ikinci bir mesaj daha geldi. “Seni sevdiğini mi sanmıştın küçük fahişe. Alex şimdi başka bir kadını becerirken, o küçük kıçının üzerine oturarak ağlıyor olmalısın.”

Mesajı okuduktan sonra, daha fazlasına dayanamayacağı için telefonu sinirle tamamen kapattı. Nasıl olmuşta, Alex’in ona karşı bir şeyler hissedebileceğine inanmaya başlamıştı? Kendini tam bir ahmak olarak görüyordu. O; her an sevdiği adamı özlerken, Alex başka bir kadınla sevişiyor, ona dokunuyordu. Kıskançlık ve hayal kırıklığıyla bütün ruhunun dağıldığını hissedip, Angeline’i kontrol etmeye gitti. Aslında kontrol bahaneydi. Güç alıp, kendini toparlayabilmesi için, minik meleğini görmeye ihtiyacı vardı. Angeline yatağında mışıl mışıl uyurken, onun için güzel bir gelecek diledi. Onun annesinin ve teyzesinin yaşadıklarını yaşamasını istemiyordu. Uyandırmamaya özen göstererek, küçük bir öpücük verip yavaşça odadan çıktı. Salona girip, beş dakika önce üzerinde ağladığı koltuğa bıraktı bedenini. Hayatında ilk kez aşık olmuştu, hem de hiç olmayacak birisine. Kendini parayla tutan bir adama karşı gözleri nasıl bu kadar kör olabilmişti? Önüne koyduğu bir kutu peçeteyi burnunu ve gözlerini silmek için kullanırken, kapı çaldı. Aida’nın bir şey unutmuş olabileceğini tahmin ederek gözlerini silip kapıya gitti. Kapının merceğinden kimin geldiğine bakınca, kalbi birden hızlandı. Gecenin bir vakti onun burada ne işi vardı, üstelik daha bir kaç saat önce başka bir kadını koynuna aldıktan sonra. Alex; ikinci kez zile basınca, Vivienne Angeline’in uyanmasından korkarak, kapının diğer tarafındaki adama seslendi.

“Neden geldin? Seni görmek istemiyorum. Git buradan!”

Alex; Vivienne’in sesinden ve söylediklerinden bir sorun olduğunu anlayıp, telaşa kapıldı. Kapıya vurarak yüksek sesle;

“Vivienne kapıyı açar mısın? Seni görmek istiyorum,” dedi.

Alex’in daha öncede kapıya dayandığı olmuştu ve o zaman Vivienne kapıyı açmadan pes etmemişti. Genç adamın inadını bildiği ve böyle bağırmaya devam ederse, sesi yüzünden bütün binayı başlarına toplayacağını, hatta Angeline’nin korkarak uyanabileceğini düşündüğü için kapıyı hafif araladı.

“Seni görmek istemediğimi söylemedim mi?”

Alex ne olduğunu anlamak için kapıyı iterek içeriye girdi. “Bana neler olduğunu anlatır mısın? Yoksa yine babam mı geldi?”

Vivienne, cebine koyduğu telefonu çıkartıp, gözyaşları için de ekrandaki resmi Alex’e gösterdiği zaman, genç adam gecenin ikinci şaşkınlığını yaşadı.

“Açıklayabilirim.”

Vivienne ona sırtını dönüp, ellerini göğüslerinin üzerinde bağladı.

“Neden açıklayaksın ki? Bir fahişeye açıklama yapmanı gerektirecek bir durum olduğunu sanmıyorum.”

Onun dudaklarından çıkan sözler, Alex’in kalbine bıçak gibi saplanmış, genç adam nefes alamaz duruma gelmişti.

“Lütfen böyle konuşma Vivienne. Sen benim için hiçbir zaman öyle olmadın, sana bir fahişeymişsin gibi davranmadım, biliyorsun.”

Vivienne, onun söyledikleriyle öfkelendi. Sanki bir saat öncesine kadar başka bir kadının yatağında değilmiş gibi, kendine açıklama yapmaya çalışan adama döndü yüzünü.

“Ama şimdi öyle davrandın.”

Alex, resmi kimin gönderdiğini bilmiyordu ama bir tahmini vardı. Böyle bir şeyi sadece bir kişi yapabilirdi, babası.

“Vivienne lütfen beni dinlemeden kendi başına hüküm verme.”

Vivienne; kendisine açıklama yapmaya çalışan adama bakarken, gözü gömleğinin düğmelerine kaydı. Hala sabah iliklediği gibi, yakaya yakın iliği boşta olduğu için havada duruyordu. Eğer Alex, başka bir kadınla birlikte olsaydı gömleğini çıkartmış, tekrar giydiği zamanda olması gerektiği gibi düğmelemiş olmaz mıydı? Demek ki mesajda yazdığı gibi başka bir kadını becermiyordu. Ama ya sadece pantolonunu çıkartarak yaptıysa bu işi, diye aklından geçirse de sezgileri öyle demiyordu. Telefondaki diğer mesajı açıp Alex’e okuttuğu zaman, genç adam artık emin olmuştu. Bu mesaj babasının başının altından çıkmıştı. Bu sefer onu pişman etmeye kararlı olsa da, hayatının aşkını kaybetmekle yüz yüzeyken babasıyla olan hesabı yarına kadar bekleyebilirdi. Az önce kendisiyle öfkeyle konuşan Vivienne’in bir anda durgunlaşmasından faydalanarak bileklerinden tuttu.

“O kadın, yani Amelia bugün toplantı yaptığımız firmanın temsilcisiydi. İmzaladığımız anlaşmayı kutlamak için, yurt dışından gelen diğer misafirlerle birlikte, bir gece kulübüne gittik. Fakat, Amelia içkiyi fazla kaçırdığı için..” Alex daha cümlesini tamamlayamadan, Vivienne genç adamı susturmak için tutkuyla dudaklarını öptü.

Alex; onun davranışıyla şaşkına dönerken, kadınları anlamanın ne kadar zor olduğunu düşünerek, aynı şekilde karşılık verdi. Vivienne ise resmin ona gönderilmesindeki amacı tahmin ederek, Alex’in gözlerinden doğruyu söylediğini anlayıp, kalbinin sesini dinlemişti. Birbirlerini günlerin özlemiyle büyük bir açlık ve hırsla öperken, Alex Vivienne’in dudaklarından boynuna inmişti bile. Ama bir anda; Vivienne’in hafızasında, kollarını Alex’e dolayan Amelia’nın görüntüleri canlandığı için, geri çekildi. Hazır Alex’in bileklerini bırakmasını fırsat bilerek, yanağına şiddetli bir tokat attı. Genç adam yüzünü tutarak geri çekilirken;

“Bu da neydi şimdi” diye sordu.

Vivienne; kıskançlıkla kendini kaybederek yaptığı hareketi, sonradan fark edip, pişman oldu. Ne cevap vereceğini bilemedi ve içinde tuttuklarını ne olacaksa olsun artık diye düşünerek, direkt söylemeye başladı.

“Ben senin için neyim Alex,” diye başladı söze ama genç adam tam cevap vermek için ağzını açacakken, susması için parmaklarını Alex’in dudaklarının üzerine koyarak devam etti. “Ben sana söyleyeyim, canın her istediğinde erkekliğini memnun etmek için kullandığın bir aracım, o kadar.”

Alex onun söylediklerinden sonra;

“Gerçekten bu söylediklerine inansaydın, beni öpmezdin” diyerek Vivienne’i kendine çekti ve başını göğsüne bastırdı.

“Senin için atan kalbimin sesini duyuyor musun Vivienne? Ya sana her dokunduğumda kesilen nefesimi, vücudumun vücuduna verdiği tepkiyi görüyor musun? Hissetmiyorum, görmüyorum deme, çünkü inanmam.”

Vivienne, duyduklarına inanamayarak başını kaldırıp, gözlerini Alex’in gözlerine dikti.

“Tekrar söyler misin? Galiba yanlış anladım.”

Alex, her zamanki serseri gülüşüyle, evin açık olan kapısını kapattı. Hala antrede duruyorlardı.

“İçeriye girelim öyle anlatayım.”

Vivienne önde robot gibi salona doğru yürürken, Alex onun arkasında, gözleri genç kızın kalçalarına oturan mini şortundaydı. Hevesle yutkunurken, gecenin istediği gibi bitmesi için dua ediyordu. Vivienne ise, kendi kendine az önce Alex’in söylediklerini yanlış duymuş olabileceğini tekrarlıyordu.

Alex; Vivienne’in daha önceki oturduğu yere geçip, genç kızı kolundan çekerek bacaklarının arasına gireceği şekilde kucağına oturttu. Kollarını beline dolayıp, alnını alnına dayayarak;

“Az önce duyduklarının hepsi doğruydu. Sana, daha önce hiçbir kadına vermediğim kadar değer veriyorum Vivienne. Sen hayatıma girdin gireli, tanrı şahit başka bir kadına dokunmadım” dedi ve alnına küçük bir öpücük kondurduktan sonra, geri çekilip gözlerine baktı. “Anlaşma falan umurumda değil. Bir haftalık süre de öyle. Sadece seni yanımda tutmak için öyle söylemek zorunda kaldım. Seninle yaşadığım bir dakika, bir dakika anlasana mulier mea. Vücuduna ihtiyaç duyduğum doğru, ama ben sadece bedenini değil ruhumu ruhuna katmak istiyorum.”

Vivienne; mulier meanın ne demek olduğunu anlamasa da, diğer sözcükler öylesi aklını başından almıştı ki, dilini yutmuş gibi sessiz kaldı. Konuşursa bu anı bozacak aptalca bir şeyler dile getirmekten, ilk defa mutluluktan ağlamaktan korkuyordu. Kendine gelen mesajlara rağmen, Alex’in söylediklerine tüm kalbiyle inanıyordu. O an konuşmak yerine, sadece sevdiği adama sarılmak istiyordu ve sarıldı. Ateşle barutun bir araya gelmesi gibi bir yakınlaşmaydı bu. Alex, günlerdir dizginlediği duygularını özgür bırakıp, dudaklarını Vivienne’in dudaklarıyla birleştirdi. Dili genç kızın ağzının içindeki lezzeti tadarken, Vivienne inledi. Alex için artık durmak mümkün değildi. Vazgeçmek için ise artık çok geçti. İçinden; bir haftanın canı cehenneme diyerek, Vivienne’in üzerindeki askılı bluzun etek ucundan tutup, başından çıkarttı. Sonrada tekrar kadınının dudaklarına, oradan da boynuna doğru ıslak öpücükler bırakarak ilerledi. Fakat saniyeler sonra, öpücükler yerini acısız hafif ısırıklara bırakırken, ellerini Vivienne’in sutyeninin altına daldırarak iç çamaşırını yukarı kaldırıp, diri göğüslerini okşamaya başladı. Zevkten gözleri kapanan Vivienne, üzerlerindeki kıyafetlere rağmen, kadınlığının altında büyümekte olan sertliği hissedebiliyordu. Alex; onu hafif geriye yatırıp, düşmemesi için elini sırtına koydu ve açıktaki, serleşen göğüs ucunu emmeye başladı. Vivienne kasıklarındaki baskıya, hissettiği duygu yoğunluğuna dayanamasa da, daha fazlasını istiyordu. Doğrularak Alex’i geri itti. Koltuğa yaslanan genç adam, onun sevişmekten vazgeçtiğini düşündüğü an Vivienne kucağından inip, sabah kapattığı gömleğinin düğmelerini açtı ve yere diz çöktü. Alex onun ne yapmak istediğini anlayınca, zevkle gözleri parladı. Vivienne ise, mutlulukla aldıklarının karşılığını vermek için harekete geçtiğinde Alex’in dayanacak gücü kalmamış neredeyse bitmek üzereydi. Tek hamlede Vivienne’i altına alıp, üzerindeki şortu ve iç çamaşırından kurtuldu. Önünde ihtiyaçla kıvranan kızın üzerine eğilip, önce biçimli dudaklarını öptü doya doya. Vivienne, Alex’in erkekliğini bu sefer çıplak olarak teninde hissederken soluk soluğaydı. Onu bir an önce içinde istiyor, ama genç adam ağır hareketleriyle resmen onu süründürüyordu. Sanki Alex onun aklından geçenleri duymuş gibi, daha fazlasını isteyerek boynuna ve göğüslerine indi, ıslak öpücüklerle dişleyerek. Sonra da Vivienne’i hissetmek için daha da aşağılara, kadınlığına kaydı. Onun yaptıklarıyla Vivienne boğazından çıkan inlemelere engel olamadı. Alex onun çıkardığı seslerle, ıslaklığıyla daha da tahrik olup, bacaklarının arasında konumlanırken, bir yandan da dudaklarını parçalarcasına öpüp geri çekildi. “Her şeyimsin, her şeyin miyim” diye sordu. Vivienne erime noktasına ulaştığı anda gelen soruya cevap vermek yerine, sadece başıyla onayladı. Alex sevdiği kadının haline gülümseyerek, “Ben de öyle tahmin etmiştim” dedikten sonra, erkekliğini sonuna kadar Vivienne’in kadınlığına itti. Her zamanki hissettiği darlık ve sıcaklıkla, Alex daha önce hiçbir kadında hissetmediği hazzı yaşarken, Vivienne’in içinde kendini kaybetti.

Birlikte aldıkları duş sonrasında, yatakta uzanırken Angeline ağlamaya başladı. Vivienne; bebek odasına gidip Angeline ile geri döndüğünde, Alex bebeğe büyülenmiş gibi baktı. Angeline, Alex’in hayatında gördüğü en şirin bebekti. Belki annelerinden dolayı aynı kaderi paylaşmaları, kendini bu küçük varlığa yakın hissettirmişti. Angeline, Alex’i görünce arada bir gülücükler atsa da huzursuzdu, çünkü acıkmıştı. Vivienne, onun ne kadar terlediğini fark edince yatağın üzerine yatırıp, bebek odasından kıyafet getirmeye gitti. Angeline; açlıkla parmağını emerken, Alex onun ne kadar masum göründüğünü düşünüp, kucağına aldı. Küçük bebek anlamsız sesler çıkartarak, Alex’e bir şeyler anlatmaya çalışırken, Vivienne elinde minik bir bluzla geri döndü. Onların halini gören genç kız, elindeki bluzu yatağın üzerine atarak, gülümsedi.

“Bu kadar iyi anlaştığınıza göre, sanırım üzerini değiştirebilirsin. Bende bu arada mamasını hazırlayayım.”

Alex, Vivienne’in söylediklerine şaşkınca, “Hayatta olmaz. Ya bir yerine zarar verirsem. Ben değiştiremem” diyerek genç kadına bakmaya başladı.

“Sana onu emzir ya da altını değiştir demiyorum Alex Gerard. Sadece üzerindekini çıkartıp getirdiğimi giydireceksin”

Sözlerini bitirdikten sonra mama hazırlamak için mutfağa giden Vivienne, aslında Alex’in bunları yapamayacağını biliyordu, sadece onunla uğraşmak için bunu söylemişti. Ancak Alex, onu ciddiye aldı. Vivienne gittikten sonra Angeline’i kucağında oturtup bluzunu başından çıkarttı. Dikkatle işini yaparken, “Büyüklerinkini çıkartmak kadar kolay olmuyormuş” diyerek kıkırdayınca Angeline de ona bakıp gülümsedi. Tam bluzu alıp giydirmeye çalışırken, bebeğin kürek kemiğinin üzerindeki küçük haç şeklindeki doğum lekesine gözleri takıldı. Sonra aklına aynı lekenin kendisinde de olduğu gelirken, bütün vücudu ürperdi.

Dudaklarından çıkan tek kelime ise olamazdı.  

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published.

error: Content is protected !!