Philip’in kamera kayıtlarında yakaladığı küçük ayrıntı sayesinde özgürlüğüne kavuşan Alex, artık güçlü ve sinsi bir düşmanının olduğundan emin olmuştu. Vivienne’e yaptığı teklif nedeniyle şüpheleri babasının üzerinde yoğunlaşsa da, tam olarak emin değildi. Bir ara polis merkezindeki amirin “Şüphelendiğiniz birisi var mı” sorusuna karşılık, az kalsın Archer Gerard ismini vermek üzereydi. Ama emin olmadan babasının adını lekelemek istemedi. Archer suçsuz bile olsa, sevdiği kadını tehdit ederek dolu olan bardağa, son damlayı da koymuş oldu.
Genç adam, sabaha karşı kollarında uyuyan masum kadının, saçlarından bir tutam alıp, burnuna yaklaştırdı, gözlerini kapatarak buram buram kokusunu içine çekti. Ya Gemma, Vivienne ile babası arasında geçen konuşmayı duymasaydı? O zaman neler olurdu düşünmek bile istemedi. Vivienne’in olmadığı bir hayat ölmek değil de neydi? Bundan sonra, sadece görünmeyen bir düşmana karşı savaşmanın yanında, bir de sevdiğini koruyamamanın korkusuyla sarıldı küçük kadınına.
Ertesi sabah Vivienne’i uyandırmamak için sessizce hareket eden Alex, yatağın başucundaki komodine, üzerinde; Uyandığında güzel gözlerinde kaybolmaktan başka isteğim olmasa da, şimdi gitmek zorundayım. SENİ ÇOK SEVİYORUM Bebeğim. Özle beni, çünkü ben daha gitmeden özledim seni, yazan bir not bırakıp evden ayrıldı. Nezarette bulunduğu sürece, kendisini ziyarete gelmek yerine sadece avukatını gönderen babasıyla yapması gereken bir konuşma vardı. Ve bu görüşmeyi ertelediği sürece, huzur bulamayacağını biliyordu. Kapıdan çıkarken aradığı babasının, telefonu kapalı olduğu için doğruca şirketine gitti. Fakat Archer orada yoktu. Babasının sağ kolundan edindiği bilgiye göre sabah yurtdışına çıkan Archer, iki hafta boyunca Fransa’da olmayacaktı. O an Alex, babasının yılda iki üç kez ortadan kaybolduğunu, bu süre içinde de kimsenin ona ulaşamadığını anımsadı. Nereye gittiğini, ne yaptığını kimsenin bilmediği, sır olan bu iki haftalık sürede, ona ulaşmanın mümkün olmadığını bildiği için huzursuzluğu daha da arttı.
1 HAFTA SONRA
Alex, fabrika yangınları yüzünden yeteri kadar zarara uğrasa da, asıl darbe yatında bulunan uyuşturucu haberleri yüzünden gelmişti. Yat siparişleri tek tek iptal edilirken, elinde bulunan tamamlanmış olanlarda, alıcılar tarafından reddedilmişti. Sadece şarap değil, tersane kanalında da ciddi kayıplar yaşayan Alex, her geçen gün biraz daha batmaya başladı. İnşaat sektöründe de her geçen gün aşağıya çekilirken, çözüm yolu aramaya başladı. Aslında maddi yönden kayıplar yaşayacağını tahmin etmişti ama bu kadar hızlı bir çöküş beklemiyordu. O; gece yarılarına kadar durumu kurtarmak için kriz toplantıları yaparken, Vivienne’de elinden bir şey gelmediği için kendine kızıyordu. Ama yapacak hiçbir şeyi yoktu.
Vivienne, Angeline ve onun bakıcısıyla birlikte Aida’yı ziyarete gittiği bir gün, uzun zamandır görmediği Leandre ile karşılaşmayı beklemiyordu. İş için Fransa’da bulunduğunu, artık tamamen ülkesine geri döndüğünü açıklayan genç adam, Violetta’nın kucağındaki Angeline’i severken, arada bir de bakıcı kıza çapkın bakışlar atıyordu. Onun Violetta’ya bakışlarından rahatsız olan Vivienne; “Sevgilinde Marsilya’ya yerleşecek mi” diye sorduğu zaman Leandre; “Sana daha önce onunla ayrıldığımızı söylememiş miydim Vivi? Artık karşında yalnız bir adam duruyor” diye cevap verdi. Yalnız adam kısmını imalı bir şekilde Violetta’ya bakarak söylemesi, Vivienne’in gözünden kaçmamıştı.
Vivienne son günlerde yaşadıkları sıkıntıları, Aida’ya anlatırken Angeline huzursuz olmuştu. Yeni emeklemeye başlayan küçük kız yerinde duramazken, Vivienne Violetta’dan onu yakınlardaki parka götürmesini istedi. Özellikle, son haftalardaki güvenlik önlemleri konusunda Alex’in hassasiyetini bildiği için, korumalardan Violetta’ya eşlik etmelerini istedi. Bakıcı kız kapıdan çıkarken onların peşine takılan Leandre’inin haline gülen Aida;
“Sanırım Leandre sizin bakıcı kızdan hoşlandı” dedi.
Leandre gibi bir adamın Violetta gibi bir kızın duygularını incitmesinden korkan Vivienne, gülümsemeye çalışarak; “Galiba” dedi.
Genç kızın onay vermeyen yüz ifadesinin farkına varan Aida; “Leandre düşündüğün gibi uçarı bir çocuk değil Vivienne, sorun edilecek bir şey söz konusu bile değil” diyerek onu rahatlatmaya çalıştı.
Akşamüzeri korumalarla birlikte eve dönen Vivienne, kapıda polis kimliğini gösteren orta yaşlı bir adamla karşılaştı. “Vivienne Deneuve, sizinle Clair Deneuve hakkında görüşmek istiyorum. Sormak istediğim bazı sorular var.”
Genç kız aylar sonra ablasının ismini duyarak irkildi.
“Clair’i kaybedeli neredeyse bir yıl oldu. Onun hakkında ne konuşmak istiyorsunuz?”
Polis hiçbir şeyden haberi olmayan genç kıza vereceği haber yüzünden gerildi. Kapıyı göstererek; “İçeride konuşmamız mümkün mü” dediği an, Vivienne’in kalbi daha hızlı atmaya başladı. Aklına ilk gelen Clair’in ölmeden önce, yasa dışı bir işe bulaşmış olacağıydı. Ama artık hayatta olmadığına göre, bunun ne önemi olabilirdi? Aklından geçen, birbirine karışmış düşünceler ile polis memurunu içeri davet edip salona aldı. Karşılıklı tekli koltuklarda oturan polis memuru ve Vivienne, Eliza’nın ikram ettiği bitki çaylarından sonra, arkalarına yaslandılar. Karşısında ki adamın yüz ifadesi ve zaman kazanmak ister tavırlarına daha fazla dayanamayan genç kız;
“Artık anlatacak mısınız,” diye sordu.
Sırf vermek zorunda kaldığı kötü haberler yüzünden, yaptığı meslekten nefret eden adam, elindeki fincanı sehpaya bırakıp derin bir nefes aldı.
“İki gün önce elimize kız kardeşinizle ilgili bir kayıt geçti. Bu nedenle Clair’in ölümüyle ilgili soruşturma başladı.”
Vivienne duyduklarını anlamayarak; “Ne kaydı?” diye sordu.
“Kız kardeşinizin ölümü raporlara intihar olarak geçse de, elimize geçen kayıtlarda birisi tarafından binadan atıldığı görünüyor.”
Vivienne aldığı haberle elini kalbine koydu, çünkü küçük yüreği böyle bir haberi sindirmekte zorlandı.
“Nasıl olur? Kaydı kim göndermiş?”
Polis memuru, gözyaşlarına boğulan genç kızın yüzüne bakarken, onun hissettikleri yüzünden üzüntü duydu.
“Maalesef size aktardığım gibi Clair intihar etmemiş. Kaydı merkeze getiren kurye, kendisine verilen zarfı kimin gönderdiğiyle ilgili bilgiye sahip değil. Kişi tanınmamak için kapüşon ve gözlük takmış, yüzü belli değil.”
Görüntüyü izlemek istediğini söyleyen Vivienne’e, bunun polis merkezine gelmesi halinde mümkün olabileceğini söyleyen adam, Clair hakkında birçok soru sorup, aldığı cevapların hepsini not aldı. Vivienne’i gelişmelerden haberdar edeceğini söyleyerek, evden ayrıldı.
Akşama kadar aldığı haber yüzünden, gününü yatakta ağlayarak tamamlayan Vivienne, kimseyle konuşmadı. Kendisini birkaç kez arayan Alex’e, hiçbir şey anlatmadan onun eve dönmesini bekledi. Çünkü sevdiği adamın son günlerdeki sorunları yüzünden, zaten zor durumda olduğunu biliyordu.
Alex ise; birbiri ardına girdiği toplantılar arasında, aradığı genç kızın ses tonundan bir şeyler olduğunu anlamıştı. O nedenle toplantıların bir kısmını erteleyip, eve her zamankinden daha erken döndü. Yatak odasından içeriye girdiği an, yatakta gözleri kıpkırmızı olmuş Vivienne’i gördüğünde, yanılmadığını anladı. Yatagın içinde doğrulup, üzerine eğilen Alex’in kollarına atılan Vivienne, ona sımsıkı sarılıp, hıçkırmaya başladı. Genç adam başını geri çekip, korkuyla sevdiği kadınının gözlerine baktı. “Ne oldu?” diye sordu.
“Clair intihar etmemiş Alex, birisi onu öldürmüş.”
Son sözler dudaklarından dökülürken, ağlaması daha da şiddetlenen Vivienne’i yatıştırmak, neredeyse imkansızdı. Hıçkırarak ağlarken, polisin yaptığı ziyareti anlatan Vivienne, resmen acı içinde kıvranırken, Alex onu yatıştırmak için Eliza’dan sakinleştirici bir ilaç istedi. Genç kız haptan sonra derin bir uykuya dalarken, Alex onun bu yaşta yaşadığı acılar yüzünden, ruhen ne kadar yıprandığını düşündü. Sanki bütün evren mutlu olmamaları için iş birliği yapıyordu.