Angeline’nin kaçırılmasıyla perişan olan Vivienne, ayakta durmakta güçlük çekiyordu. Archer’ın o kadar güvenlik önlemini atlatarak eve girmesinin mümkün olmadığını düşünen Alex, malikanenin güvenliğinden sorumlu görevliden, hizmetçi kız Felicia’nın, Angeline ile birlikte dışarı çıktığını öğrendi. Felicia’nın Archer’ın adamı olduğunu düşünen Alex’in bilmediği başka bir şey vardı. O da Archer’ın suçuna ortak etmek için Felicia’yı tehdit ettiğiydi.

Alex polise Angeline’nin, Archer tarafından kaçırıldığını haber verecekken, Vivienne’in orta sehpanın üzerinde duran cep telefonu çaldı. Herkes aynı anda gözlerini cep telefonuna çevirirken, Alex telefona uzanıp, ekrana baktı. Arayan, görüntülü arama yapan Felicia’ydı. Telefonun açma tuşuna basan genç adam, karşısında babasını gördüğü an şaşırmadı.

“Sevgili oğlum, seni tekrar görmek ne güzel” diyen Archer’ın mutluluğuna diyecek yoktu.

“Angeline’e zarar verirsen yemin ederim seni kendi ellerimle öldürürüm!”

Alex’in tehdidine kahkahalarla karşılık veren Archer, onlarla resmen eğleniyordu. “Eğer otelde Vivienne’i ele geçirseydim, şuan küçük kız güvende olurdu?”

“Sen onların otelde olduğunu nereden biliyordun” diye soran Alex, babasının her yerden çıkabildiğine inanamıyordu.

“Birden ortaya çıkan yeni ortağının, yaptığım araştırmalar sonucu Darcy’in oğlu olduğunu öğrendiğim zaman, ilgimi çekti ve onu takibe aldım. O da beni sevgili nişanlına götürdü.” Birden ciddileşen adam konuyu değiştirdi; “Şimdi, çocuğun ölmesini istemiyorsan bana yanındaki sürtüğü ver!”

Alex’in cevap vermesine fırsat vermeyen Vivienne, telefonu hızla onun elinden alıp, Angeline’e zarar vermemesi için Archer’a yalvardı. Ancak karşısındaki adamın merhameti yoktu, zalimdi.

“Kes yalvarmayı da beni dinle! Polise haber verdiğiniz an çocuk ölür. Şakamın olmadığını öğrendiniz artık. Şimdi, bir saat sonra Eski Liman Meydanında olmanı istiyorum. Seni arayacağım. Yalnız gel fahişe!”

Babasının nefret dolu sözleri Alex’i öfke nöbeti geçirecek seviyeye getirse de, genç kız gözlerini ekrandan ayırmadan eliyle ona sakin olmasını işaret etti. Böyle bir durumda serinkanlı olmaktan başka çareleri yoktu.

“Ona zarar vermediğini nerden bileceğim, bana Angeline’i göster.”

Vivienne’i telefonda konuşurken izleyen Alex, sevdiği kadını ilk kez bu kadar güçlü görüyordu. Babasının hakaret ve tehditleriyle kendisi bile kontrolden çıkarken, onun bu kadar sakin olması olağan dışıydı. O; Vivienne’in cesaretiyle gururlanırken, Angeline’nin yaşadığını ispatlamaya çalışan Archer, telefonun kamerasını pusetinde biberonundan sütünü içen Angeline’e çevirdi. Aynı anda Alex’in genç kızın yanına sokulmasıyla, o da aynı görüntüleri görmüştü. Fakat Alex’in o an dikkatini çeken bir şey oldu. Archer kamerayı çevirirken, masanın üzerinde duran broşürler.

Angeline’i gösteren Archer’ın, telefonu kapatmasının ardından Alex Vivienne’e sarıldı.

“Bu delilik! Seni öldürecek, gitmene izin veremem!”

Fakat genç kız kararını çoktan vermişti. “Ona zarar verirse yaşayamam Alex! Clair’den kalan tek hatıraya sahip çıkamamak öldürür beni, anlamıyor musun?” dedi ve Alex’in ellerini tutarak dudaklarına yaklaştırdı. “Seni seviyorum ve bana bir şey olacak olursa, lütfen ona iyi bak.”

Köşeye sıkışan Alex, çaresizlikle gitmemesi için ona yalvardı ama Vivienne her zamankinden daha soğukkanlı davranarak, kararlı olduğunu dile getirdi.

Alex’in karşı çıkmalarına rağmen taksiyle malikaneden ayrılan Vivienne, bir saat sonra Eski Liman Meydanındaydı. Archer’ın aramasını beklemeye başlayan genç kızın cep telefonuna mesaj geldi. “Şimdi o cep telefonunu yanındaki çöp kovasına atıp, yirmi dakika sonra Residence Frais’ın önünde olmanı istiyorum. Adamım seni bana getirecek. Eğer bir dakika bile gecikirsen çocuk ölür. Bir dakikanın bile önemini anladın mı Vivienne? Sen bu mesajı okurken, yirmi dakikanın 15 saniyesi bitti bile.” İzlendiğinin farkında olan Vivienne etrafına bakınarak, aceleyle telefonunu çöp kutusuna attı. Sonrada zamanla yarıştığının bilincinde, mesajda yazan adrese doğru koşmaya başladı.

Yirmi dakika sonra Archer’ın söylediği rezidansın önünde olan Vivienne’i, kırklı yaşlarda bir adam karşıladı.

“Mösyö Archer sizi bekliyor. Beni izleyin.”

Arkasından takip ettiği adamla birlikte güvenlik kapısından geçerek, asansöre bindiler. Adamın sert görüntüsüyle, cesur görünmeye çalışan Vivienne’in korkuları, daha da büyüdü. Ama kendi başına geleceklerden çok, yeğeni için endişeleniyordu. Ne pahasına olursa olsun, onu kurtarmalıydı. Kendi hayatının, onun hayatı yanında hiçbir önemi yoktu. Kafasının içindeki seslerle, olabilecekleri düşünürken, yanındaki adamın altmışbir numaralı tuşa dokunmasıyla irkildi. Çünkü o kat binanın çatı katıydı. Asansörün kapısı kapanıp, bir süre sonra dairenin içinde açıldığı zaman, Archer ve Vivienne yüz yüze geldiler.

Kollarını açarak; “Sevgili gelinim” diye dalga geçen Archer, Vivienne’in “Angeline nerede” sorusuyla ciddileşti.

“Cesaretine hayran kaldığımı belirtmeden edemeyeceğim. Yalnız merak ettiğim bir şey var. Angeline için kendini bir kez daha feda etmeye hazır mısın?”

Archer’in ne demek istediğini anlayan Vivienne, onun söyledikleriyle öfkelendi.

“Sen nasıl bir sapıksın?”

Vivienne’in gözlerinde öfke ve korkuyu bir arada gören adam, ağzının suyu akarak genç kızın etrafında dönmeye başladı.

“Alex’in beni senin için, karşısına aldığına değip değmediğini merak ediyorum. Eğer tatlı yeğenine kavuşmak istiyorsan, sana sahip olmama izin vereceksin.”

“Asla” diye bağıran Vivienne’in çaresizliği, Angeline’nin diğer odadan gelen ağlama sesiyle daha da büyüdü. “Beni öldür ama bunu benden isteme!”

Vivienne’in cevabına karşılık gözü dönen Archer, genç kızın kolunu tutarak sıktı. “Sen beni reddeden kadınların başlarına neler geldiğini biliyor musun fahişe!” diyerek, yumruğunu Vivienne’in yüzüne indirdi.

Acıyla yere savrulan genç kızı tekmeleyen Archer, yanına gelen adamının kulağına bir şeyler fısıldamasıyla; “Çocuğu getirin” dedi ve genç kızın saçlarından sürükleyerek, çatı katına çıkardı.

Çatıdaki helikopteri gören Vivienne, onun kaçmak üzere olduğunu anlayıp, sona yaklaştığını anladı. Arkasından Angeline’nin içinde olduğu puseti elinde tutan adamı, onu Archer’a uzattı. Vivienne düştüğü yerde; şakağında açılan yaradan akan kanı, çenesinden süzülürken, yaşadığı acı ve korkuyla ağlayarak, Archer’a bir kez daha yalvardı.

“Ne olur bırak bizi. Biz sana ne yaptık?”

Archer çatının kenarına giderek puseti boşluğa tuttu. “Oğlumla aramı açtın. Her şey sen geldikten sonra başladı. Şimdi aptal kız kardeşin gibi yalvarmayı bırak fahişe!” dediği an, Vivienne’in aklına izlediği kamera kaydı geldi.

“Onu öldüren sendin” diye bağırdı.

“Evet. Şimdi seni ve bu küçük yaratığı da onun yanına göndereceğim.”

Angeline’i aşağıya atacağını düşünen Vivienne, bir umut olduğunu düşünerek gerçeği itiraf etti.

“O senin kızın. Onu öldüremezsin.”

Archer ona inanmadığını söylediği zaman, Vivienne Alex’in yaptırdığı DNA testini anlattı. Puseti yere bırakıp, tekrar Vivienne’in yanına gelen Archer; “Yalan söylüyorsun” diyerek, genç kızın boğazına yapıştı. Sonrada onu aşağıya atmak için, korkuluklara doğru sürükledi.

Tam bu anda çatıda beliren Alex; “Sakın” diye, bağırarak yanlarına yaklaşıp, babasının suratına kafasıyla vurdu.

Geriye doğru savrulan Archer korkuluklara dayanarak, belinde taşıdığı tabancayı çekip Alex ve Vivienne’e doğrulttu. Aynı an da, diğer binanın çatısında bulunan keskin nişancının tüfeğinden çıkan kurşunla, elindeki silahı düşüren adam dengesini kaybetti. Kolundan vurulan Archer aşağıya düşmek üzereyken, sağlam koluyla korkuluklara tutunduğu için düşmekten kurtulmuş, boşlukta asılı kalmıştı. Vücudunu taşımakta zorlanan kolu, gücünü kaybetmek üzereyken Alex gidip kolunu tuttu. Aslında babasının bu şekilde ölüp kurtulmasını değil, işlediği suçların cezasını çekmesini istiyordu.

Babasını yukarıya çekmeye çalışan genç adam, Archer’ın; “Beni bu fahişe yüzünden bırakmayacağını biliyordum” sözleriyle durdu.

Vivienne’den bu şekilde bahsetmesi her zaman Alex’in gözünü karartmıştı ve yine o anlardan birisini yaşıyordu. Önce; pusetinde ağlayan Angeline’i yatıştırmaya çalışan yüzü yaralı Vivienne’e, ardından da tekrar babasının gözünün içine bakan Alex; “Sana bir daha ona fahişe dersen seni öldüreceğimi söylemiştim değil mi” dedi ve Archer’ın tuttuğu kolunu bıraktığını, onun karanlık boşlukta aşağıya savrulduğunu hayal etti. Babasının, zihninde yankılanan çığlıkları sonrası aklındaki kötü düşünceleri uzaklaştırıp, gerçeğe dönen Alex, Archer’ı yukarıya çekmeye çalıştı. Çünkü o babası kadar kötü bir adam değildi. Archer her ne kadar ölmeyi hak etmiş olsa da, Alex onun ölümüne sebep olarak babasından bir farkının kalmayacağını düşündü.

Çatıya gelen polislerin yardımıyla, yukarı çıkartılan Archer kelepçelenerek götürülürken, genç adam sevdiği kadına koştu. Kucağındaki Angeline ile Alex’e sokulan Vivienne, kendini saran kollara sokularak gözyaşı döktü. Alex, onun yüzündeki yaralı bölgeye bakıp, bir kez daha babasına lanet ve küfürler ederken, Vivienne’in sırtını sıvazladı.

“Hepsi geçti Mulier Mea, artık güvendesiniz.”

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published.

error: Content is protected !!