Vivienne ve Angeline’nin sağlık durumlarını kontrol ettirmek için hastaneye gittiklerinde, onları Rachell karşıladı. “Oğlum iyi misiniz” diyen annesine, olanları anlatan genç adam, Archer’ın cezasını bulacağı için az da olsa içi rahatlamıştı. Ancak, doktorların Vivienne ve Angeline’i muayene edip de, iyi olduklarını söylemeden tam olarak huzur bulması mümkün değildi. O nedenle annesine sormak istediklerini, sağlık kontrolleri sonrasına erteledi.
Yapılan muayenede Angeline’nin sağlık durumunda sıkıntı olmasa da, Vivienne’in yüzünde ve vücudunun birçok yerinde ezikler vardı. Muayene süresince sevdiği kadının yanında bulunun Alex, doktorun Vivienne’in sırtını açmasıyla, ruhunda hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu. Babasının tekmelediği kısımlarda oluşan çürükleri görünce, kendi canının acıdığını hissetti. Bir ara doktorun bölgesel uyguladığı jel nedeniyle ağrı hisseden Vivienne acıyla inlerken, Alex’in yüz ifadesinden ne hissettiğini fark etti. Onu rahatlatmak için gülümsemeye çalışan genç kız; “Aşkım üzülme, hem çok acımıyor merak etme. Yakında iyileşecek,” dedi.
Vivienne ve Angeline’i, hastaneye gelen Eliza’nın yanında bırakan Alex, hem Leandre’nin durumunu öğrenmek, hem de kafasına takılan soruların cevaplarını almak için, kardeşinin kaldığı yoğun bakım katına çıktı. Ama onları orada bulamadı, çünkü Leandre tehlikeyi atlattığı için normal odaya alınmıştı. Oda numarasını öğrenen genç adam, alt kata indiğinde Leandre’nin odasında Aida, Alix, Rachell ve ilk kez gördüğü Darcy ile karşılaştı. Onları aile olarak bir arada gören Alex, bir an için kendini o odadaki fazlalık gibi hissetti. Bütün bakışlar üzerindeyken Rachell; “Alexandre” diyerek oğluna yaklaştı.
Onunla birlikte arkasından Alex’e yaklaşan Darcy, selamlaşmak için elini uzattı.
“Demek beni araştıran genç adam sensin. Ben Darcy Norman,” dedi gülümseyerek.
Onlar el sıkışırken hemen araya giren Alix, abisi Alex’e yaklaşarak yanağını öptü. “Bende küçük kız kardeşin Alix.”
Alix’in, sanki onu yıllardır tanıyormuş gibi davranarak, kendisine sokulup yanağını öpmesini tuhaf bulan Alex, zoraki gülümsemeye çalıştı. “Memnun oldum.”
Aida’nın, Vivienne ve Angeline’nin durumunu sormasıyla, hissettiği duygu karmaşasından uzaklaşan Alex, Leandre’nin ona; “Alex” diye seslendiğini duydu. Bu sesle birlikte etrafındaki kalabalık aralanarak hasta yatağına yol açtılar. Kendisine bakan Leandre’ye yaklaşan genç adam, yatağın başında bekleyen Violetta’ya gülümsedikten sonra, kardeşine kendisini nasıl hissettiğini sordu. Leandre yatağında doğrulmaya çalışırken;
“Kendimi kötü hissediyorum, ama aldığım yara yüzünden değil. Seninle konuşmak istediklerim var” dedi.
Violetta ve odada bulunanlar birbirlerine bakarak, onları yalnız bırakmak için hareketlenince, Leandre onları durdurdu.
“Lütfen herkes burada kalsın. Hepinizle ayrı ayrı yüzleşmektense, herkesin her şeyi aynı anda öğrenmesini istiyorum.”
Alex kadar diğerleri de, genç adamın neler söyleyeceğini merak etmişti. Başucunda bekleyen Violetta’nın elini sıkarak, söyleyecekleri için ondan güç almaya çalışan Leandre, itiraflarını anlatmaya başladı.
“Fabrika yangınlarını, seni maddi yönden zarara uğratmak için ben yaptırdım. Aynı zamanda itibarını sarsıp, seni küçük duruma düşürmek, seni hapse göndermek için yata uyuşturucuyu da ben koydurdum.”
Leandre’nin söylediklerinden sonra, odadaki herkes şaşkınlıkla birbirine bakarken, Alex kendini toplayarak;
“Ama neden? Bu kadar şeyi yaptırdıktan sonra neden ortak olmak için bana geldin, anlamıyorum,” dedi.
Rachell oğlunun yaptıklarıyla hayal kırıklığına uğramış, ne söyleyeceğini bilemez hale gelmişti. Dudaklarından dökülen sözcükler ise; “Nasıl bu kadar acımasız olabildin” di.
Leandre yaptıklarına pişman olarak nedenlerini açıklamaya başladı.
“Çünkü beni bu hale sen getirdin anne. Yıllarca Alix ve benim, senin gözünde hiçbir değerimiz olmadığını hissettirdin.”
Leandre konuşurken Alix öfke ve kırgınlıkla sözünü kesti.
“Lütfen kendi adına konuş! Çünkü ben hiçbir zaman öyle hissetmedim!”
Alix’in susması için onun kolunu tutan Rachell, kızına sarılarak Leandre’ye devam etmesini söyledi.
“Çocukluğumdan beri senin için varsa yoksa Alexandre oldu. Hayatını uzaklardaki oğlun için kaygılanarak, her gün onun hakkında bilgi almaya çalışarak, hatta ara ara Fransa’ya gelip gizlice onu uzaktan izleyerek geçirdin. Ama yanındakileri görmedin. Ona olan sevginin çeyreğini göstermedin bize. Bir gün bana ne hissettiğimi ya da ne yaşadığımı sordun mu anne?”
Aslında Leandre sonuna kadar haklıydı. Çünkü Rachell sürekli Alex’i düşünmekten, diğer çocuklarına gerekli ilgiyi göstermemişti. Belki üçünün sevgisi de onun için aynıydı, ama Alex’in yaşadıklarından dolayı, ona daha çok önem vermiş daha çok merak etmişti. Küçük oğlunun söyledikleriyle yaptığı yanlışların farkına varan Rachell, yatağa yaklaşarak Leandre’nin saçlarını okşadı.
“Size böyle hissettirdiğim için beni bağışlayın. Ama üçünüzün kalbim de ki yeri aynı. Ben anneyim, sizi birbirinizden ayırmam mümkün değil. Yalnız farkında olmadığın bir şey var Leandre. Annen ve baban her zaman senin yanında oldular” diyerek, gözlerindeki minnetle yıllarca Leandre’ye kendi öz çoğu gibi davranan Darcy’e baktı. Sonra bakışlarını tekrar Leandre’ye çevirdi. “Ama Alex hep yalnızdı ve bunu sende biliyordun. Kendi canından, kendi parçandan uzak kalmanın ne kadar acı verdiğini bilemezsin oğlum. Her zaman, her yerde bir parçan hep eksik kalıyor” diyen Rachell, ağlamaktan daha fazla konuşamadı.
Yarası yüzünden sol kolunu hareket ettirmekte zorlanan Leandre, sağ eliyle annesinin elini tuttu.
“Özür dilerim anne, seni üzmek istemezdim. Sanırım kıskançlıktan aklımı kaybettim” diyerek Alex’e baktı. “Her zaman annemizin seni daha çok sevdiğini, daha çok önem verdiğini düşünerek, şuursuzca yaptığım hatalar için özür dilerim. Sana çok büyük zararlar verdim, affet beni. Ama affetmez, hakkımda suç duyurusu yaparsan da, hepsini kabul ederim. Ve ne olursa olsun bunun için de kızamam sana, çünkü haklısın.”
Rachell Alex’e yaklaşarak, ne karar verirse versin onu destekleyeceğini belirtmek için yüzüne şefkatle bakıp, elini omuzuna koydu. Alex çok kısa bir an düşündükten sonra, Leandre’ye karşı küçücükte olsa bir öfke duymadığını fark etti. Belki de abilik böyle bir şey diye geçirdi içinden ve gülerek Leandre’nin omuzuna birazcık sert bir yumruk indirdi.
“Diğerlerini affedebilirim belki ama senin yüzünden iki kez düğünümün iptal edilmesini affedemem.”
Acıyla inleyen Leandre de Alex gibi gülerken, Alix de tıpkı Alex gibi elini yumruk yaparak Alex’in omuzuna vurdu.
“İşte benim kardeşlerim!”
Alix’in tüy kadar hafif yumruğundan sonra, bakışlarını kız kardeşine çeviren Alex;
“Hep böyle yarı çıplak dolaşıyorsan seninle işimiz var” dediği an, odadaki herkes kahkahalarla gülmeye başladı.
Aida ve Rachell, Angeline ile Vivienne’i görmek için Alex’le birlikte, Leandre’nin odasından ayrıldılar. Genç kızın kaldığı odaya gitmek için hastane koridorunda yürürken, Alex Rachell’e;
“Archer bana Leandre’nin, Darcy’in oğlu olduğunu öğrendiğini söyledi. Peki, onlardan haberi varsa sana nasıl ulaşamadı” diye sordu.
“Çünkü ismimi değiştirdim, o nedenle beni bulamadı. Bu arada Alex, Polise Clair’in olduğu kayıtları ben gönderdim. Ayrıca ada ihbarını yapanda bendim.”
Rachell’e soru soran gözlerle bakan Alex’in kafası iyice karışmıştı. “Nasıl yani?”
“Archer’ın beni serbest bırakan adamı, yıllar sonra Darcy üzerinden bana ulaştı. Artık yaptığı suç ortaklığı yüzünden vicdan azabı çektiğini söyleyerek yardım istedi. Archer onu, yaptığı pis işlere ortak olmaktan vaz geçerse, ailesini ve kendisini yok etmekle tehdit ediyormuş. Bana Clair’in kamera kayıtlarını verdi. Birde adadan ve işlediği diğer suçlardan bahsetti. Bende onu ve ailesini Archer’ın zarar vermemesi için güvence altına aldırdım. Aslında Vivienne ve seni bir araya getirirken, Archer’ın bu kadar tehlike yaratabileceğini tahmin etmemiştim. Aida ve Eliza’dan aldığım bilgilerle Vivienne’i korumaya çalışsam da, kazaya engel olamadığım için çok üzgünüm.”
Üçü birlikte yürürken Alex birden olduğu yerde durarak, Rachell’e sımsıkı sarıldı.
“Benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim anne.”
Onun bu davranışıyla mutlu olan sadece Rachell değildi. Aida da kız kardeşi kadar şaşırmış ve onun gibi gözleri dolmuştu.
Kolundaki kurşun çıkartılıp tedavisi yapıldıktan sonra hapishaneye sevk edilen Archer ise ilk günden başına gelecekleri bilmiyordu. Gece tuvalete giden adam, kurbanlarına yaptığı işkencelerin aynısını yaşayarak öleceğini tahmin etmemişti. Yapılan eziyetlerden dolayı neredeyse tanınmaz hale gelen kötülükler kralının cesedini, sabah görevliler hapishanenin tuvaletinde asılı olarak buldular. Archer’ın cezasını verdiren kişi ise, seks kölesi haline getirdiği erkek kurbanlarından birisinin abisiydi ve şans eseri getirildiği hapishanedeki gardiyanların şefiydi.