Yaşadıkları kabus dolu günlerin üzerinden bir ay geçmesine rağmen, Vivienne zaman zaman gerilmeye devam ediyordu. Özellikle son dönemlerde daha da çok hassaslaşması, en çok Alex’i korkutuyordu. Kahvaltı yaptıkları bir sabah, çalışmasından çok üniversiteye gitmesini isteyen Alex;

“istersen, bizim için iyi anılarımızın olmadığı bu evden, üniversiteye yakın bir eve taşınabiliriz. Okula başladığında gidip gelirken zaman problemin olmaz, ” dedi.

Üniversite konusu Vivienne’in kapanmayan yarası olduğu için, heyecanla yerinden kalkıp, sevdiği adama sarıldı. “Sen ciddimisin?”

Alex onun mutluluğuna tebessüm etti. “Ama bunu daha önce konuşmuştuk ya zaten. Neden bu kadar şaşırdın?”

Sevdiği adamın kucağına yerleşen genç kız; “Bilmem, unuttum her halde,” diyerek Alex’in dudaklarını tutkuyla öptü.

Onun hazır mutlu olduğu bir anı yakalayan genç adam, başını geri çekti. “Artık karım olmayı kabul edecek misin Mulier Mea?”

Vivienne’in, onun evlilik konusundaki ısrarıyla keyfi kaçtığından, kucağından, inip tekrar masadaki yerine oturdu.

“Bunu daha öncede konuşmuştuk Alex. İki kez evlenmeyi denedik ve ikisinde de bir engel çıktı. Bence bu tanrının evlenmememiz için bir işareti. Sana daha kaç kez anlatacağım. Hem altı üstü bir imza, neden bu kadar sorun ediyorsun?”

Son bir aydır evlenebilmek için neredeyse sevdiği kadına yalvaran Alex, bir türlü onu ikna edemiyordu. Leandre’ye, içinden bildiği bütün küfürleri ederken;

“Ama benimle aynı soyadını taşımanı istiyorum,” dedi.

Vivienne tam ona cevap vermek üzereyken, Alex’in telefonu çaldı. Arayan Philip’ti.

“Alex akşam müsaitseniz sizi yeni açılan otelime, yemeğe davet etmek istiyorum. Özellikle Carine bu konuda çok ısrarcı ve itiraz kabul etmediğini iletmemi istedi.”

Vivienne’e, Philip ve Carine’nin yemek teklifini ileten Alex, genç kızın kabul etmesiyle; “Tamam, orada olacağız,” dedi.

İşe gitmek için, evden ayrılmak üzere olan Alex’e sarılan Vivienne, her sabah olduğu gibi yine ona, onu çok sevdiğini söyledi. Fırsattan istifade, sevdiği kadının teninin kokusunu içine çeken genç adam; “Bugün ne yapacaksın,” diye sordu.

“Doktor kontrolüm var.”

Kontrolü unutan Alex, randevu saatini öğrendikten sonra, hastaneye gitmesi için onu alacağını söylediği an Vivienne itiraz etti. “Aşkım gelmene gerek yok.”

Ama Alex de onun gibi inatçıydı. “Hayır, yalnız gitmeni istemiyorum. 14:00’da seni alırım.”

“Hiç gerek yok Alex. Hem sen bana bugün, Leandre ile önemli bir toplantın olduğunu anlatmamış mıydın? Eliza’yla birlikte gideceğim. Lütfen benim için endişelenmeyi bırak, böyle yaptığın zaman kendimi çocuk gibi hissediyorum.”

Vivienne en masum yüz ifadesini takınarak söylemişti son sözlerini ve Alex sonunda ikna olmuştu.

“Tamam, ama bana haber ver. Akşam yemek daveti için seni 19:30’da alırım.”

Sevdiği adama tutkuyla verdiği son öpücükten sonra onu yolcu eden Vivienne, arkasından el salladı.

Hastane çıkışı, akşam için Eliza ile birlikte alış veriş yapan Vivienne’e, gün içerisinde Aida ve Rachell de katıldı. Hep birlikte sohbet eşliğinde yudumladıkları kahvelerden sonra, saate bakan genç kız, zamanın daraldığını fark ederek Eliza ile birlikte Aida ve Rachell’in yanlarından ayrıldılar.

Akşam için hazırlıklarını tamamladığında saat 19:30 olmuştu. Her zaman dakik olan Alex’in malikaneye giriş yapmasıyla birlikte, kapıya çıktı. Onu gören sevdiği adam, beğeniyle ıslık çalıp süzdükten sonra, eğilip elini öptü.

“Her seferinde beni ilk günmüş gibi heyecanlandırdığının farkında mısın Mulier Mea?”

Vivienne Alex’in sözleriyle gülümsedi. Sevdiği adamın kulağına eğilerek, iç gıcıklatan ses tonuyla; “Scio hominem” dedi.

Ona; aldığı Latince ders sayesinde; “Farkındayım erkeğim,” diye cevap verdikten sonra, nefesini Alex’in kulaklarında hissetmesini sağlayarak öpen genç kız, geri çekildiğinde ona hayranlıkla ve şehvetle bakan gözlerle buluştu.

Vivienne’in elinden tutan Alex; “Burada biraz daha kalırsak korkarım davete gidemeyeceğiz, çünkü seni çok istiyorum” dediğinde, Vivienne kıkırdadı.

Otel’in restoranına giren ikiliyi karşılayan Carine ve Philip, onların mutluluklarını gözlerinden okuyabiliyorlardı. Masalarına yerleştikten sonra Philip otelle ilgili planlarını anlatırken, Alex de Leandre ile yaptıkları atılımlardan bahsetti. İki erkeğin işle ilgili yaptıkları sohbetten sıkılan kadınlar göz göze geldikleri an, birbirlerine gülümsediler. Carine’nin Angeline’i sorması üzerine Vivienne heyecanla, onun diş çıkarttığından, yürüyebildiğinden bahsetti. Genç kızın anlattıklarını dinlerken keyiflenen Carine;

“Yeğenin için bu kadar ilgili olduğuna göre, sen çok iyi bir anne olacaksın Vivienne,” dedi.

Annelik kelimesiyle daha da heyecanlanan Vivienne; “Bizim için daha çok erken” dediğinde, Alex onun söylediklerini duyarak, bakışlarını genç kıza çevirdi. Aslında çocuk sahibi olmayı hiç düşünmemişti. Bir an aşık olduğu kadının hamile halini gözünde canlandıran Alex, Vivienne’e bakarak göz kırptı.

Onlar akşam yemeğini yerken, otel görevlilerinden birisi gelerek Alex’e küçük bir not bıraktı. Notta; “ANGELİNE ELİMDE. ARCHER’DAN KALAN MİRASIN TAMAMINI BANA DEVRETTİĞİNE DAİR İMZALAYACAĞIN BELGEDEN SONRA, ÇOCUĞU ALABİLİRSİN. POLİSE HABER VERİRSENİZ KÜÇÜK KIZI SONSUZA DEK UNUTUN. ŞİMDİ TAM BİR SAATİN VAR ALEX. BİR SAAT SONRA TAKAS İÇİN SENİ ESKİ AZİZLER KİLİSESİNDE BEKLİYORUM. İZLENDİĞİNİZİ SÖYLEMEME GEREK YOK SANIRIM. LEANDRE” yazıyordu.

Notu okuduktan sonra Alex’in rengi değişmiş, Vivienne de bunu fark etmişti. Ona ne olduğunu soran genç kız, önce cevap alamadı. Yuvarlak masada hepsi birbirine çapraz oturduğu için, Vivienne yerinden kalkıp onun yanına gitti. Ve elinde sımsıkı tuttuğu kağıdı alıp, okudu.

“İnanmıyorum. Angeline onunda kardeşi, bize bunu nasıl yapar?”

“Onu geberteceğim” diye ayağa kalkan Alex’i, notta yazılanları öğrenen Philip durdurdu. “Alex sakin ol! Oturup ne yapabiliriz düşünelim. Fevri davranıp Angeline’i riske atmamalısın.”

Kısa bir süre sonra, Alex sinirli bir şekilde;

“Zaten o adamdan gelecek hiçbir şeyi istemiyorum. Ne istiyorsa hepsini verip, Angeline’i alacağım,” diyerek tekrar ayağa kalktığında, ağlamakta olan Vivienne’de onunla birlikte hareket etti.

“Bende geliyorum!”

Ama Alex ona engel olmaya çalıştı.

“Leandre’nin ne kadar tehlikeli olduğunu daha önce gördük. Şimdi lütfen Carine ve Philip ile burada kal, seni eve bırakacak kadar zamanımız yok. Bu manyak bir saat verdi. Benim bir an önce gitmem gerek.”

Ona karşı çıkan Vivienne, Angeline’nin teyzesi olduğunu, ne pahasına olursa olsun yanında gideceğini söyledi. Leandre’nin verdiği adres şehir dışındaki artık kullanılmayan bir kilesiydi ve ulaşmak kırkbeş dakikayı bulabilirdi. Genç kızı ikna etmek için zamanı olmayan Alex, mecburen Vivienne’in isteğine boyun eğdi.

Kırk dakika sonra harabeye dönen kilisenin önüne geldiklerinde Vivienne’e; “Sen burada bekle” diyen Alex, yine genç kızın itirazıyla karşılaştı.

“Asla! Seni yalnız bırakamam.”

“Bu kadar inatçı olmak zorunda mısın bebeğim?”

Vivienne korku ve panikle onun kolunu sıkarken; “Evet” dedi.

Arabadan indiklerinde çevrenin sessizliği ve karanlığıyla ürperen iki sevgili, ağır ağır kilisenin kapısına yaklaştılar. Vivienne’i arkasına alan genç adam, önünde durduğu çift kanatlı ahşap kapıyı ittiği an, içerinin aydınlığıyla gözleri kamaştı. Onlar elleriyle gözlerini kapatmaya çalışırken, bir anda kilisede düğün marşı çalmaya başladı. Şahit oldukları şeye inanamayan Vivienne ve Alex’in gözleri ışığa alışınca, birbirlerine baktılar.

Arkalarında duydukları sesler ile geri dönüp baktıklarında, onlara gülümseyerek yaklaşan Philip ve Carine’i gördüler. “Düğününüze hoş geldiniz çocuklar,” diyerek onlara yaklaşan çift ile birlikte içeriye girdiklerinde, yaşadıkları şoka rağmen, onları izleyen konukların arasından kendilerini bekleyen rahibe doğru yürüdüler. Rahibin yanına varmadan önce, elinde gelin buketini tutan Violetta çiçeği gülerek Vivienne’in eline tutuşturdu. Herkes oradaydı. Rachell ve Darcy, kucağında minik beyaz bir elibise giydirilmiş Angeline ile Aida, Eliza, Leandre, Alix, March ve Nicholas ile eşleri, Teresa, ev de çalışanlar.. Sonunda rahibin karşısında duran Alex ve Vivienne, hastalıkta ve sağlıkta sonsuza kadar birbirlerine bağlı kalacaklarına yemin ederken, evlenebildiklerine hala inanamıyorlardı. Rahibin; “Gelini öpebilirsin” sözlerinin ardından, karısının beline sarılarak ayaklarını yerden kesen Alex, Vivienne’in dudaklarını aşkla öptükten sonra; “Sonsuza kadar benimsin” diyerek onu kendi çevresinde döndürdü.

Onların mutluluğunu ve aşklarını ayakta alkışlayan konuklar, tebriklerini sunmak için çevrelerini sardıklarında, Vivienne yanlarına gelen Leandre’nin iyileşmekte olan koluna vurdu.

“Çok korkuttun bizi. Az kalsın hissettiğim korku yüzünden, amca olma şansını kaybedecektin.”

Onun söylediğini anlamayan Alex, ellerini Vivienne’in yanaklarına koyup, kendisine bakmasını sağlayarak; “Anlamadım bebeğim,” dedi.

Vivienne önce onları izleyen kalabalığa, sonrada sevdiği adamın gözlerinin içine baktı. “Aslında baba olacağın haberini gece için saklamıştım” dediği an, Alex’in gözleri sevinçle ve heyecanla doldu. Karısını sarıp sarmalayarak defalarca dudaklarına öpücükler konduran genç adam; “Benim olduğun için teşekkür ederim Mulier Mea,” dedi.

Bir erkek gözleriyle konuşabilir mi? Kuşkusuz, bunu yapabilen tek erkeğin Alex olduğunu düşündü Vivienne. Genç adam hamilelik haberini aldığı andan itibaren düğünü unutmuş, sadece doğacak bebeklerine odaklanmıştı. Konukların tebriklerini kabul ederken, gözleri sürekli eşsiz karısının üzerindeydi. Dudaklarının defalarca telaffuz ettiği “Seni seviyorum” sözcüğünü, gözleriyle her an tasdikler gibi baktı Vivienne’e. O bakışlarda sadece sevgi sözcükleri yüklü değildi. Aynı zamanda “Bir an önce eve gidelim” diyordu derin kahveleri.

Kutlamalar sırasında Leandre’ye işaret parmağıyla havada daire çizen Alex; “Bunları hangi ara yaptın,” diye sordu. Çünkü son günlerde kardeşi de kendisiyle birlikte harıl harıl çalışmış, bütün günlerini akşama kadar birlikte geçirmişlerdi. Kullanılmayan, artık harabeye dönüşen kilisenin restore edilmesine hala inanamıyordu.

Leandre yaptığı işten gururlanarak;

“Aslında yalnız başıma yapmadım” dedi ve birkaç metre ilerisinde bir kaç misafirle konuşan annesi ve Darcy’i işaret etti. Sonrada bakışlarını Alex’in yanındaki Vivienne’e çevirerek; “Bunu, iki kez düğününüzü mahvettiğim için özür olarak kabul edin. Alex seni ikna edemediği için, hatamı telafi edecek bir şeyler yapmam gerekiyordu.”

Alex sevgi ve minnetle kardeşine teşekkür ederken, yanlarına Violetta geldiği zaman konu değişti. Leandre aşık olduğu kadının dudaklarındaki yerini alırken; “Hazır papaz buradayken bizim nikahı da mı yapsak” dediği zaman, Violetta kıkırdadı.

“Yoksa bu bir evlilik teklifi mi? Eğer öyleyse, beni böyle bir teklifle ikna edemeyeceğini bilmeni isterim aşkım.”

Genç adam tekrar aşık olduğu kıza sarıldı. “O zaman işim zor desene.”

Mutlulukla sohbet eden iki çiftin yanına yaklaşan, Alex’in arkadaşı March ve eşi yeni evlileri tebrik etti. Alex dayanamayıp, Rachell’in oyununa ortak olan arkadaşına;

“Demek bana oyun kurdunuz” dedi.

March’ın eşi Cecil, teslim olma anlamında iki elini havaya kaldırarak, itiraf etti.

“Ben suçsuzum, ne söyledilerse onu yaptım. Sözleşmeyi hazırlayanda March’tı ve anlaşmadaki Vivienne’e yedi gün dokunmaman gereken maddeyi de, sırf seni çıldırtmak için özellikle ekledi.”

Regli döneminde Vivienne’e dokunmayı yasaklayan maddeyi hatırlayan Alex, genç kızın çalışma odasında elmayı düşürerek önünde eğilip, kalçalarını sergilediği günü hatırladı. Gözlerini kısarak March’a bakan genç adam;

“O maddeyi koyan kişiye ne kadar küfür ettiğimi tahmin bile edemezsin dostum. Sözleşmenin kendi cinsim tarafından hazırlandığını tahmin etmiştim aslında. Çünkü bir erkeğe verilecek en büyük cezayı bilse bilse bir erkek bilebilirdi” dedi ve yumruğunu March’ın omzuna vurduğunda, hep birlikte güldüler.

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!