33. Bölüm

Cesur konağının çevresini saran adamlar, dakikalar önce yedikleri yemeklere serpiştirilen ilaçların etkisiyle derin bir uykudayken kapılar açıldı. Planı yapan ve ilacı sadece birkaç yaban otuyla hazırlayan Toprak’ın işaretiyle Kenan eşikten adımını attı. Onu bekleyen arabaya binerken gidişini, Antep’te olmadığını sadece Toprak bilecekti. Yedi Aşiret Ağalarının hepsi onu hanesinde ve şehrinde sanacaktı.

Günün telaşının başlamak üzere olduğu sokaklara girmeden, dağların çevresini dolaşarak uzaklaşırlarken ne Asaf konuştu ne de Kenan. Derin bir sessizliği paylaşsalar da her ikisinin düşünceleri zihinlerini zorlayacak kadar yoğundu.

Güneş göğü kızıllığıyla kuşatırken, çiftliğinin arazisine giriş yaptılar. Etraf sakin ve sessizdi. Üzüm bağlarına epey uzak kalan yolda ilerlerken buz kesen ellerini kavuşturdu Kenan. Heyecan mıydı hissettiği yoksa Gazel’i bulamayacak olmanın ihtimali miydi? Hislerini çözemeyecek kadar karmaşıktı.

****

“Beyim geldi.”

Ömer’in sıklaşan soluklarının arasında duymuştu Gazel kalbini sökecek kadar tesirli olan bu sözleri.

Elindeki makası öylesine sıkı sarmıştı ki avucunda etine battı. Sızısıyla irkilip kendine geldiğinde bakışlarını indirdi. Kanın süzüldüğünü gördüğünde derin sayılacak bir kesik açtığını fark etti. Ancak acısı kalbini saran tatlı heyecanı yenemeyecek kadar güçsüzdü. Avucuna bir kumaş parçası sarıldığında minnetle baktı bu güzel insanlara. Hepsi endişelenmiş, işlerini yarıda bırakıp etrafını sarmışlardı.

“Bugünlük bu kadar yeter Gazel Hanımım. Elini de zorlamayasın. Gidip dinlenesin güzelce.”

Kahyanın eşine itiraz etmek istese de başaramayacağını anlamıştı. Yarın güneş doğduğunda yeniden yardıma geleceğinin sözünü vererek belindeki önlüğü çıkardı. Saçlarını tutan toka düşmek üzereydi. Üzerindeki elbise yine lekelerle bezenmişti. Parmaklarındaki eski yeni çizikler ve üzümlerle renklenmiş tırnaklarıyla perişan görünüyor olmalıydı. Ömer’le birlikte artık ezbere bildiği yolu dönerken karmaşık bir haldeydi. Heyecanı adım adım gerginliğe bırakırken yerini, küçücük de olsa bir korku tohumu kalbinde yeşeriyordu. Eve yaklaştıklarını bile anlaması geç olmuştu. Hemen önünde olan adamın uzanıp, kolunu tuttu. Dokunuşuyla duraksayan Ömer telaşla ardına döndü.

“İyi misin Gazel Hanım?”

Sadece başını sallayabildi sessizce. Durup nefes almaya, birkaç dakikada olsa kazanmaya ihtiyacı vardı.

“Yok. İyi değilsin sen. Bekle. Beyime haber vereyim.”

Adamın öne atılıp, eve doğru hareketlenmesine mani olmak için seslendi. “Hayır. Hayır.” dedi. “Ben iyiyim.” Ömer’in ikna olmasını sağlamak için tekrarladı. “İyiyim.” 

İkna etmeyi başardığında, Ömer’in kolunu bırakıp gülümsemeye çalıştı. “Hadi gidelim.”

Odasının olduğu cama dikip gözlerini yürürken derin soluklar aldı. Bir nebze de olsa dizginlerken delice atan kalbini evin kapısından girdi içeri. Şimdi yüzleşme vaktiydi.

***

Odanın önünde, kapının hemen ardında dakikalardır öylece duruyordu. Kapı koluna uzanan elini defalarca kez geri çekmişti. Odaya girdiğinde Kenan ile karşılaşmaktan çekiniyordu. Uzaktayken, telefonun bir ucundayken ona karşı koymak, inatlaşmak kolaydı. Ancak şimdi bir adım ötesindeyken nasıl yapacaktı? 

“Ne yapıyorsun orada?”

Duyduğu sesle gözlerini kapadı sıkıntıyla. Derin bir nefes alıp, ardına döndüğünde hiç görmek istemediği o kadınla karşılaştı.

“Beni gözetlemekten ne zaman vazgeçeceksin?”

Sözlerini yüzündeki alaycı bir tebessümle sonlandırdı Gazel. Karşısındaki kadına duyduğu hisler öfkeyle bezeliydi. Belki biraz da kıskançlık olabilirdi. Zira Kenan’a karşı duyduğu hisleri, bunları pervasızca dile getirmesi ve onu sahiplenici tavırlarına katlanamıyordu. Üstündeki oldukça seksi geceliğe, dağılmış saçlarına baktı. Güzel kadındı. Ama kalbi değildi. Zeki ve başarılı bir doktor olmasına rağmen insanlarla iletişimi fazlasıyla mesafeliydi. Geçen sabah onu üzümleri toplamak için  yardıma çağıran kızları neredeyse kovarcasına konuşmasını hatırlayınca çatıldı kaşları. 

“Umurumda olman mümkün değil canım.” Odasını işaret etti. “Artık orada kalmak istemiyorsan Kenan’ın yatağını zevkle ben alabilirim.”

Avuçlarını sıkarken hissettiği öfkeyle yarasına battı tırnakları. Canı yansa da bunu karşısındaki kadına belli etmeyecek kadar güçlü durdu. Bu kadın farkında değildi ama Gazel burada olduğu sürece Kenan’a dair hiçbir şeye elini süremezdi. 

“Sen…” dediği anda arkasında uzanan koridorun sonundaki kapının açıldığını duydu. İrkilerek ardına döndü. Oradaki odalar günlerdir boştu. Kapının aralığından çıkan Asaf’ı gördüğünde şaşkınlıkla aralandı dudakları. Onun neden burada olduğunu anlamaya çalışırken, Nurbanu’nun heyecanlı sesini duydu.

“Neden geldin sen? Yoksa Kenan…”

Sessizce başını salladı adam. Ardından bakışlarını Gazel’in yüzüne çevirdi. Onun heyecanla kısılan gözlerini gördüğünde küçük bir tebessüm yer etti dudaklarında. Ancak geldiği gibi ansızın kayboldu o minik iz. 

Nurbanu heyecanla atılıp, itekleyerek önüne geçtiğinde hala şaşkındı Gazel. Onun kapıyı açıp içeri girdiğini gördüğünde arkasından girdi. 

“Sen benim odama nasıl böyle girebilirsin?”

Haklı sözleri ve öfkesi umurunda değildi kadının. Odada gezinen bakışları aradığını bulamıyordu. Banyoya gidip, hızlıca araladı. Boştu. 

Gazel ise o an fark edebilmişti Kenan’ın orada olmadığını. Bu odaya gelmediğini… 

“Nerede Kenan?”

Kapının eşiğinde onları bekleyen Asaf’ın karşısına dikilen Nurbanu heyecanla kıpırdanarak sormuştu.

“Beyim çalışma odasında. İşlerini birkaç gün buradan yürütecek.”

Nurbanu’nun yanından geçip, oraya yöneleceğini anladığında kolunu tuttu sıkıca. “Rahatsız edilmek istemiyor. Kimsenin onun  burada olduğunu bilmesini de…”

Bir duvar kadar hareketsiz ve ifadesiz olan bu adamdan çekiniyordu Nurbanu. Karşı koyması ya da itiraz etmesi mümkün değildi. Sessizce kabul etti. Kolunu çekip, yanından geçip giderken hazırlanmak için adımlarını telaşla odasına çevirdi. 

Asaf, onun odasına girdiğini gördüğünde dalgın bakışları odasında gezinen genç kadına döndü. Onun Kenan’ın bu odada olmayışından etkilendiğini görebiliyordu. Beyinin de bu odanın kapısında dakikalarca bekleyip, son anda vazgeçip çalışma odasına geçtiğini de gözleriyle görmüştü. 

“Buraya gelmemeliydi. Ama dayanamadı.”

Nedenini sormak istese de yapamadı Gazel. Karşısındaki adama ne denli güvenebileceğini bilmiyordu. Ömer ile epey vakit geçirmişlerdi. Lakin bu adama yabancıydı. 

“Orada mı kalacak?” dedi sadece dayanamayarak.

Geri çekilip, eliyle işaret etti. “Kendisine sormak ister misin?” 

Nurbanu’ya engel olmuştu. Ancak ona destek oluyordu. Gazel adamın teklifini sessizce reddetti. Onun arkasına dönmeden önce selam verip uzaklaştığını gördüğünde kapıyı kapattı usulca. Sırtını yaslayıp, derin bir nefes aldı. Başını kaldırdığında aklına gelen ihtimalle dolaba yaklaşıp, kapılarını hızlıca açtı. Kıyafetlerinin yanında asılı duran Kenan’a ait kıyafetleri gördüğünde rahatladı.

“Şükürler olsun.” diyerek kapadı yavaşça. 

Kıyafetlerini almamıştı. Bu da demek oluyordu ki bu odaya gelecekti. Halini hatırladığında telaşla banyoya girip, soyundu. Güzel bir duş alıp, temizlenmeliydi. 

****

NURBANU

NURBANU

“O geldi.” dedi telefondaki adama. “Kenan, burada.”

Bu sözler Kendal’ın gidip Cesur konağını basmasına yeterdi. Babasının ardından kendisinin Ağalık sıfatına erişebilir, düşüncesiyle dahi kalbini coşkuyla attıran servet ve güce sahip olabilirdi. Bu gece onların miladı olabilirdi. Lakin saplantıyla bezeli ruhu ve sahip olamama duygusunu aşk ile karıştıran kalbi izin vermedi. Gazel için yapamazdı. Onun için babasının hayallerine ulaşmasına bir saniye bile düşünmeden engel olurdu.

“Bu gece … Gel ve o kızı al.”

Telefonunun ucundaki kadının sözlerini duymazdan geldi. O kararını çoktan vermişti.

“Benden haber bekle.” dedi. Telefonu kapatırken onu izleyen Cihan’ın keskin bakışlarının gölgesindeydi. Telefon avucunda öylece dururken, karşısındaki adamı fark etmesi uzun sürmedi.

“Rengin attı. Nedir aldığın haber?”

“Kenan.” dedi. “Antep’ten ayrılmış.”

Bükülü duran bacağını indirip, sağ elinde sardığı viski dolu kadehi sertçe bıraktı önündeki sehpanın üzerine. Şaşkındı. Zira Cesur konağını gözleyen adamlarından böyle bir haber gelmemişti.

“Mümkün değil. Konaktan dışarı kimse çıkmadı.”

“Kadının sözüne güvenim tam.”

Cihan, başını çevirip, ileride sol taraftaki sedirlerde diğer ağalarla oturan Barzan Uluhan’ı inceledi. Onunda habersiz olduğu aşikardı. Aksi avucuna düşecek böyle bir fırsatı kaçırmazdı. Diğer yanındaki boşluğa oturan adama “Ne yapıyoruz?” dediğinde duymayı hiç beklemediği bir yanıt aldı.

“Hiçbir şey. Ne senin ne de ben Kenan’ın yokluğundan haberimiz yok.”

İçkisini yeniden alıp, arkasına yaslandı. “Baban duyduğunda delirecek.” dediğinde Kendal omzunu silkti.

“Umurumda bile değil.”

Hislerinin bu denli yoğun olduğunu o ana dek fark etmemişti Cihan. Kendal o kıza sahiden tutulmuştu. Tıpkı saatler önce sadece gözlerini görebildiği o güzele vurulduğu gibi.

“Amelya.” diye fısıldayan kalbini derin bir nefes alıp susturdu Cihan. Barzan Uluhan’ın onu zevkle izlediğini bilemeden…

****

Gelmeyecekti. Nurbanu, adamdan gelen tek cümleden oluşan mesajla bunu anlamıştı.

“Kenan’ın orada kalacağını başka kimseye söylemeyeceksin.”

Elindeki telefonu yatağın üzerine savurup, saçlarını çekiştirdi hirsla. Geçen gece Cesur konağına alınmayınca gözü kararmış ve bu adamdan yardım istemişti. Hata etmişti. Anlasa da artık çok geç olduğunun farkındaydı. Yine de pes etme niyetinde değildi. Üstelik Kenan bu kez o kızın odasında kalmıyordu. Onun için bu kaçırılmayacak altın fırsattı. Akşam yemeğine dek bekleyecekti.

****

GAZEL

GAZEL


Duşunu alıp, dolabının karşısında oyalandı. Bakışları sıklıkla Kenan’ın giysilerini bulurken ne giyeceğini epeyce düşündü. Zira Nurbanu’nun özellikle bu akşam için süslendiğine emindi. Sade ama dikkat çekici olmak istiyordu. Kenan ile karşılaştıklarında her zamankinden farklı görünmekti niyet. Askıları bağlamalı, pötikare desenli bluz ve takımı olan mini eteği seçti. Uzun saçlarını kurutup, omuzlarının gerisinden ardına savurdu. Yanaklarını tatlı bir tonda pembeleştirecek allık ve kirpiklerini kıvrımlandıracak rimeliyle hazırdı. 

Duvardaki saate baktığında ne denli oyalansa da henüz akşam yemeğine vakit olduğunu fark etti. Odada bir sağa bir sola yürüdü. Camın kenarındaki günler önce Kenan’ın uyuduğu koltukta oturup, bağları izledi. Artık sabredemeyecek noktaya geldiğinde doğrulup yerinden savurdu saçlarını. Eteğini çekiştirip, bluzunu kontrol etti. Odadan çıktığında koridordaki sessizlikle karşılaştı. Sol tarafında kalan çalışma odasına yaklaşırken usulca çok dikkatliydi. Kapının ardından ses duymadığında Kenan’ın orada olmadığını anladı. Aklına gelen ihtimalle hızla başını diğer yana çevirdi. Orada olamazdı. Adımları ondan bağımsız o yöne doğru ilerlerken nefesi sıklaştı. Kalbi çırpındı. Yaklaşıp, kapının ardında birkaç adım ötesinde durduğunda odadan gelen inleme seslerini duydu. 

O kadına dokunuyor olamazdı. Aklına gelen sahneler ile hıçkırmamak için ellerini dudaklarına örttü. Nasıl inanmıştı ona? Sözlerine nasıl güvenmişti? Bakışlarına, ilgisine nasıl kapılıp gitmişti? Gözlerini yumdu acıyla. Birde dakikalar önce ona güzel görünmek için hazırlanmıştı.

Nurbanu’ya ait olduğu aşikar olan inlemeler artmış, yüreğine kocaman hançerler saplanmaya başlamıştı. O kadar çok mu istiyordu o kadını? Belki de seviyordu. Onu da kadının dediği koruma bahanesiyle yanında tutuyordu. Hatta onun ilgisi hoşuna gidiyordu. Çocuksu heyecanına, onun yanında elinin ayağına dolanmasına gülüyor olmalıydı.

“Kenan…”

Dudaklarından bir yakarış gibi çıkan o isim canını yakıyordu artık. Sadece onunla dolan kalbi göğsünü sıkıştırıyordu.

Oysa hiç ümit vermemişti ona. Gitmemesi için bahaneler bulmuş, biraz daha kalması için ikna etmeyi başarmıştı. Çok da uğraşmasına gerek kalmamıştı aslında. Zira belli etmese de kalmasını istemesi için dualar etmişti. Olduğu bu güzel yerden çıkıp gitmek, ondan kopmak demekti. İşte buna hazır hissetmemişti Gazel. O kaçınılmaz sonu hep ertelemişti. Ama kadere engel olmayı unutmuştu.

Az önce dudaklarından çıkan o ismi Nurbanu’nun kapının ardından inleyerek söylediğini işittiğinde araladı gözlerini. Daha fazla kalamazdı. Onların sevişmelerini duymaya, birbirlerine dokunduklarını görmeye dayanamazdı. Hemen buradan, bu evden ve şehirden gitmeliydi. Ardına döndü. Dudaklarındaki ellerini titreyerek yüzünde gezdirdi. Hıçkırıklarını artık saklamıyordu.

“Gazel…”

Adını içini titreten o sesten duyduğunda şaşkınlıkla başını kaldırdı. Onun az ileride olan çalışma odasının kapısının önünde durduğunu ve çatılmış kaşlarıyla kendisine baktığını gördüğünde dakikalardır ilk kez nefes aldığını hissetti. Önce ardındaki kapıya, sonra tekrar karşısındaki adama baktı. Gerçeği kavradığında bu kez gözyaşları mutluluktan akıyordu.

“Kenan..”

Koşar adımlarla adama yaklaşıp, zıplayarak boynuna sarıldı. Belini saran ellerin varlığını hissettiğinde boynuna yasladı başını. Kokusunu içine çekerken gözyaşlarına mani olamıyordu.

“Ölüyordum Kenan.” dedi titrerken sesi. “Şükürler olsun.”

“Ne oluyor? Neden ağlıyorsun küçüğüm?” 

Onun telaşlandığında anladığında “Mutluluktan…” dedi başını geriye çekip. Kollarındaki adamın yüzünün her zerresini izlerken özlemle, fısıldadı.  “Kenan.” 

Bakışları öyle yoğundu ki. Yüzünde, gözlerinde geziniyordu. Özlem vardı. Hissedebiliyordu Gazel. Sırtında gezinen ve neredeyse etine batacak kadar sertçe saran ellerinin sıcaklığını hissetmek ise öyle güzeldi ki… Dayanamadı. Tekrar sokuldu boynuna. Belini sarmalayan kollara bıraktı kendini. Usulca odaya doğru ayakları yere basmadığı için bedenini tamamen yasladı adamın sıcaklığına. Küçücük kalmıştı kollarında. Ona engel olmadı. Aksine onun yörüngesine kapıldı. Odaya girdiklerinde kapanan kapının ardından o da kapadı mutlulukla gözlerini. Koltuğa oturmuştu Kenan. Onun kucağındaydı.

Kendisini izleyen kara gözlere, nemlenmiş gözleriyle bakarken Gazel işte o an anladı Kenan’a aşık olduğunu. Nurbanu ise hazırladığı kirli tuzakla Gazel’i kandırmanın bedelini çok ağır ödeyecekti.

***

Merhaba sevgili okurlarım,

Kitap olarak düzenlediğim halinde olmayan bir bölüm yazmak istediğim için sizleri beklettim. 

Bu bölüme ek olarak 2 bölüm daha yazacağım ve daha sonra kitap haliyle devam edeceğiz.

Yazdıklarımın üstünden geçerek ve aklıma yeni düşen sahneleri ekleyerek sonuna kadar birlikte gideceğiz inşallah.

Sevgilerimle…

Recommended Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!