Sabah uyandığımda yatakta yalnızdım. Yavaşça doğrulup etrafa bakındım. Üzerimdeki örtüyü atıp kalktım.
“Amelya!” diye seslendiğimde yanıt alamadım. Yoktu… Sesler giderek artarken hızlıca cama yaklaştım. Aşağıya doğru baktığımda birçok yabancı insan etrafta koşuşturuyordu. Düğün… Onun içindi bu hazırlıklar. O kadar soyutlanmıştım ki… Tüm detaylarla ilgilenen Samira’ya koca bir teşekkür borçlu olduğumu biliyordum. Ayrıca ona yeni tasarımlarımdan birini hediye etmeliydim. Yeterli olmazdı ama yine de mutlu olurdu. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra giyinme odasına geçip kotlarımdan birini giydim. Üzerime keten bej renk bir gömlek geçirip saçlarımı düzelttim. Çekmecedeki kendi tasarımım olan kol saatlerimden siyah olanı alıp taktım. Artık hazırdım. Odadan çıkıp aşağıya indiğimde diğer ağalar henüz ortada yoktu. Samira’yı, elindeki dosyaya bir şeyler karalayan kadının karşısında buldum. Yavaş adımlarla ona doğru yürümeye başladığımda beni fark etti. Kollarını açıp gülümsedi.
“Günaydın, damat bey!”
Neşeli sesini duyduğumda gülümseyerek sarıldım.
“Günaydın, Samira. Nasılsın?”
“Yorgun ve heyecanlı!” Geri çekilip yüzüme baktı. “Ya sen? Heyecanlı mısın?”
“Daha uyanamadığım için farkında değilim sanırım,” dediğimde omzuma yediğim küçük yumrukla ufak bir kahkaha attım.
“Gelin hanım duymasın. Seni bırakıp kaçar. Söylemedi deme!”
“O beni bırakıp hiçbir yere gidemez. İzin vermem!”
“Karan’ın arkadaşı olduğun buradan belli. Ah, şu kendinize güveniniz!” derken ellerini salladı. “Beni meşgul etme, lütfen. Çok işim var.”
“Karan nerede?”
“En son gördüğümde seni öldürmek için planlar yapıyordu. Beni ondan çaldığınızı düşünüyor.”
“Haklı. Seni çok yorduk, değil mi?” dedim kolunu tutup.
“Ben keyif alarak ilgileniyorum. Siz mutlu olun yeter.”
“Teşekkür ederim, Samira. Her şey için,” diyerek tekrar sarıldım. O da sarıldı. Ardından debelenip geri çekildi. “Hadi git ve gelinini bul. Hazırlanması için kahvaltıdan sonra kuaför gelecek.”
“Tamam,” diyerekyanlarından uzaklaşıp etrafa bakındığımda, onu masaların yerleştirildiği bahçeyi dalgın bir hâlde izlerken buldum. Lalezar için üzüldüğünü biliyordum. Evlendiğimiz gün onu üzmeyeceğime dair kendime verdiğim sözü tutamamıştım. Üzülmesine engel olamıyordum. Belini sarıp sırtını göğsüme yasladım. Saçlarına ufak bir öpücük bırakıp fısıldadım.
“Günaydın…”
Başını sağa yatırıp yüzüme baktı. “İyi misin?” dediğimde başını sallayıp, bakışlarını tekrar bahçeye çevirdi. Onun bu durgun hâlleri beni üzüyordu. Saçlarına bir öpücük bırakıp geri çekildim. “Hadi kahvaltı hazırdır.”
“Ben aç değilim, Genco.” Kollarımdan sıyrılıp yüzüme baktı.
“Az da olsa bir şeyler yemelisin. Zaten hiçbir şey yemiyorsun.”
Alaycı bir gülüşle baktı yüzüme. “Ben aç kalmaya alışkınım, Genco.”
Sözleri içimi yaraladı. Gözlerimin önünde onu bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu anları anımsadığımda öfkeyle sardım yüzünü. Gözlerimizi birbirine kenetleyip dişlerimi sıkarak fısıldadım.
“Bundan sonra mazine dair tek bir söz duymayacağım senden! Sen evlendiğimiz gün doğdun, Amelya! Seni almaya geldiğim o gün! Öncesi yok!”
Dolan gözlerine tezat küçük gülümsemesini gördüğümde derin bir soluk aldım. Mutlu muydu yoksa daha mı çok üzmüştü sözlerim? Anlayamıyordum.
“Artık ben varım, Amelya. Sen her zaman o masada benim yanımda olacaksın. Sen orada olmazsan ben de tek lokma yemeyeceğim.” Muzip bir şekilde gülümsedim. “Aç kalmamı istemezsin, değil mi?”
Başını sallayıp gülümseyerek boynuma sarıldı. Saçlarına öpücükler bırakırken onun narin belini sıkıca kavradım.
***
Amelya…
Kahvaltı masasından, Samira’nın çekiştirmesiyle kalkmak zorunda kaldım. Birinci kattaki misafir odalarından birine, onun ardından girdiğimde daha önce saçımı kesen Mel beni bekliyordu. O günkü gibi yırtık bir pantolon ve soluk bir tişört giymişti.
“Gelinimiz geldi. Önce cilt bakımı ile başlıyoruz. Aynı anda manikür ve pedikür de yapılsın. Hadi beyler, bayanlar, hızlı olun biraz!”
Bir anda beliren iki kadın ve üç adam etrafta koşuşturmaya başladı.
“Samira!” deyip kolunu tuttum. Beni kurtarması için baktım. O ise beni belimden itekledi. “Hadi, Amelya Hanım! Daha çok işimiz var. Saç yapımına başlamadan ben gelmiş olurum,” deyip hızlıca odadan çıktı. Omuzlarımı düşürüp beni bekleyen adama döndüm.
“Hadi, güzel kız! Seni daha da güzelleştirelim!”
Yüzüme sürülen maskelerden sonra manikür ve pedikürüm de yapılmıştı. Ardından oje sürüldüğünde ellerimi bir süre kıpırdatamadım. İlk defa olduğu için bulaştırmaktan korktum. Gerek olmasa da kaşlarım tekrar biçimlendirildi. Geriye yalnızca saçım ile makyajım kalmıştı. Ne kadar süredir burada olduğumu bilmiyordum ama sıkılmaya başlamıştım. Genco’yu da görememiştim. Kapının sesiyle doğruldum. Gelen Samira’ydı. Giydiği yeşil elbisesiyle çok güzel görünüyordu. Kıvırcık saçlarını dağınık bir topuz yaptırmıştı. Her zamanki gibi çok az makyaj yapmıştı. Bana doğru yaklaştığında kaşlarımı çattım. “Nerede kaldın, Samira? Beni burada bırakıp gittin!”
“Tatlım, hazırlıkları kontrol etmem gerekiyordu,” dedi elindeki telefonunu önümdeki komodine bırakırken. Omzumu tutup kalktığım yere oturmamı sağladı. “Her şey hazır. Gelinliğin geldi. Yukarıda seni bekliyor. Genco ve diğer misafirleriniz de hazırlanmak üzere. Şimdi sıra sende.” Saçlarıma dokundu. “Mel, ne diyorsun?”
Elini çenesine dayayıp beni izleyen adama baktım. “Açık bırakalım. Saçları çok güzel. Öyle muhteşem bir gelinliği topuzla gölgeleyemem. Ayrıca Madam’a hakaret olur bu.” Ellerini çırptı. “Özel maşamı getirin!”
Saçımın ardından makyajım yapıldı. Aynaya bakmama izin verilmediği için son hâlimi göremedim. Ama hem Samira’nın hem de Mel’in gözlerindeki parıltılar güzel olduğumu hissettiriyordu. Samira ile odama çıkıp onun yardımıyla gelinliğimi giydim. Duvağım yoktu. Ben istememiştim. Yüzümü bir saniye bile gizlemek istemiyordum. Onunla kısacık bir an duracak olma düşüncesi bile yüreğimi sıkıştırıyordu.
“Hazır mısın, Amelya?”
Samira’nın sesiyle yüzüne baktım. Ayna ile aramda duruyordu. Titreyerek içimi çektim. “Evet,” dediğimde gülümsedi.
“O zaman,” dedi yavaşça yana kayarken. “Ta-tam!”
O an aynadaki yansımama şaşkınlıkla baktım. Bu ben olamazdım. Karşımdaki kadın o kadar güzel ve o denli farklıydı ki… Yavaşça aynaya yaklaşıp inanmak istercesine elimi uzattım. Dokunduğum anda gerçek olduğunu hissettim tüm benliğimde. Bu kadın bendim… Bir adım geri durup baştan aşağıya kendimi süzdüm.
İnce dantel askıları kollarıma düşürülmüştü. Görünen minik göğüs dekoltesine baktım. İçimde çamaşır olmadığı için daha dikkat çekici görünüyordu. Yavaşça yana döndüm. Kalçalarımı sarıyor ve ardından bollaşarak aşağıya süzülüyordu eteklerim. Yüzüme baktım. Cildim öylesine güzel görünüyordu ki… Yanaklarımdaki pembe allıkla parlıyordu. Gözlerimin üzerindeki siyah çizgilerin ardında, gözlerimin rengi daha farklı görünüyordu sanki. Kirpiklerimi kırpıştırdım. O kadar uzamışlardı ki… Dudaklarıma pembe bir ruj sürülmüştü.
“Çok güzel oldun, tatlım! Genco seni görünce çıldıracak!”
Gülümsedim. Utanarak başımı eğdim. Ardından geri dönüp sıkıca Samira’ya sarıldım. “Çok teşekkür ederim, Samira. Her şey için… İyi ki varsın…”
“Ağlatacak mısın sen beni?” Kendini geri çekip dolan gözlerini kırpıştırdı. “Makyajımız bozulacak şimdi. Ben aşağıya inip son kez bir kontrol edeyim. Sen de Genco’yu bekle. Misafirler gelmeye başlamıştır.”
Gelinliğimin eteklerini kavrayıp, onun ardından yürümeye başladığımda aklıma gelen isimle duraksadım. Cihan Ağa… O da aşağıdaydı. Bu gece düğünümden sonra beni götürmek için çabalayacaktı. Titrek bir nefes aldım. Genco’ya anlatırsam, o adamı gözünü kırpmadan öldüreceğini biliyordum. O yüzden ne kadar istesem de ona söyleyemezdim. Peki, ya Samira? O bana yardım edebilir miydi? Kapının koluna dokunduğunu gördüğümde telaşla seslendim. “Samira!”
Dönüp bana baktığında dudaklarımı araladım ancak söyleyemedim. Taş kesildi sanki dilim. Onu bu kirli oyuna dâhil etmek istemedim. Kendim mücadele etmeliydim. Onlardan hem kendimi hem de kocamı korumalıydım.
“Lalezar’ı soracaksın, değil mi?” dediğinde, hızlıca başımı salladım.
“Ah! Evet, Lalezar…”
“Odasındaydı. Gönderdiğim kuaförle birlikte hazırlanıyor.” Kaşlarını çattı. “Siz kavga mı ettiniz?”
“Hayır. Yalnızca…” Gözlerim dolarken başımı eğdim. Onunla bu durumda olmak beni çok üzüyordu. Neşesine ve varlığına o denli alışmıştım ki… “Nedenini bilmesem de bana kızgın.”
“Zor günler geçiriyor, Amelya.” Gülümsedi. “Biraz anlayış göster. Eminim o sana gelecektir.”
Başımı sallayıp odadan çıkmasını izledim. Lalezar’ın şu anda yanımda olmasını o kadar istiyordum ki… İlk arkadaşımdı o benim. Genco’nun yokluğunda yoldaşımdı. Dadım da yoktu. Büyükbabam hastalandığı için onun yanına gitmek zorunda kalmıştı. Bu mutlu günümde yanımda değildi. Keşke burada olsaydı…
“Amelya’m?” Genco’nun sesiydi bu.