Defileme gelince…
Yaşadığım kaza nedeniyle onu ertelemek zorunda kalmıştım. Bu gece olacaktı. Son hazırlıklar için defilenin gerçekleşeceği yerdeydim. Tasarımlarımın ürünü olan mücevherler kasalar içinde mekâna getiriliyordu. Yahya, koreografi konusunda çalışıyor ve mankenlerle son provayı yapıyordu. Ben ise deyim yerindeyse, suratı beş karış hâlde yanımda oturmuş, Josh ile tasarımların çıkacağı sırayı kontrol ediyordum.
“Bu ikinci sırada olsun.”
Aldığım yanıt koca bir sessizlik oldu. Josh yüzünde dalgın bir ifadeyle podyuma bakıyordu. Başımı çevirdiğimde onun Yahya’nın yanındaki Janset’e baktığını fark ettim. Tekrar yüzüne baktığımda gördüğüm bakışlarla gülümsedim. Bu bakışları biliyordum.
“Sen âşıksın,” dediğimde irkilerek kendini toparladı. Bana baktığında sözlerimi tekrarladım. “Âşıksın…”
Beklediğim gibi inkâr etmedi. Tekrar Janset’in olduğu yere bakıp omzunu silkti. “Kalbini kül ettiğim bir kadına…”
Bu sözler üzerine ben de Janset’e doğru baktım. Onun da kaçamak bakışlar attığını gördüğümde başımı salladım. “Bir kadın, kalbi bu denli kırıkken bile sana böyle bakıyorsa… Hâlâ bir şansın var demektir, dostum.”
“Benden nefret ediyor, Genco. Ona asla sevgili olamayacağımızı söylediğim gecenin sabahında, sırf bana inat olsun diye mankenlik teklifini kabul etti.” Elindeki listeyi aramızdaki boş sandalyeye sertçe bıraktı. “Onun bu gece, orada yarı çıplak olacağını düşündükçe… Başka erkeklerin onu arzulayacağını düşündükçe deliye dönüyorum. Ama elimden bir şey gelmiyor.”
Podyumda bize doğru yürüyen ve durup poz verdikten sonra geri çekilen Janset’e baktım. “O çok güzel bir kadın, Josh. Yahya haklı. Bu geceden sonra birçok kapı onun için arkasına kadar açılacak. Manken olarak çok sayıda iş teklifi alacağına eminim. Birçok adamın ona ulaşmaya çalışacağına da.”
Yumruklarını sıkıp dizine vurdu.
“Kararını ver. Bu gece sizin için son şans olacak. Ya bu kızı kolundan tut; kalbine, hayatına al ya da özgür bırak.”
Yerimden kalkarken gülümsedim.
“Mümkünse tercihini defileden sonra yap. Eğer Janset çıkmayacak olursa, Aşkın Mührü’nü boynuna takıp seni çıkartırım defileye.”
***
“Son on dakika… Hazır olun, kızlar!”
Podyumun arkasındaki koşuşturmanın arasından sıyrılıp kenara çekildim. Josh ortalarda görünmüyordu. Yahya ise mankenleri son kez inceliyordu. Perdenin arasından baktığımda, beklediğim kişiyi gördüğümde gülümsedim. Beyaz elbisesinin içerisinde belirginleşen karnıyla oturan kadınım, yanındaki Samira ile sohbet ediyordu. Bir yandan da karnında ellerini gezdiriyordu. İkimize ait iki minik canı taşıyordu küçük bedeninde. Ona duyduğum aşk her geçen gün katlanıyordu.
“Orada karını gözetlemeyi bırak da podyuma çıkıp şu konuşmanı yap.”
Arkama döndüğümde Yahya kollarını göğsünde kenetlemiş, beni izliyordu.
“Geçen defaki gibi Hamlet’e özenip yarım saat tirat okuma. Kısa ve öz bir konuşma olsun.”
“Emredersiniz, Yahya Bey,” dedim alaycı bir gülüşle yüzüne bakarken.
“Mankenlerimin saçları o ışığa çıkmadan sönerse, bir dahaki koreografini bizim Tülay teyzeye hazırlatırsın.”
“O da kim?”
“Annemin emektar terzisi. Yetmiş beş yaşında ve ileri derece hipermetrop. Bu kadar tehdit yeter sanırım.” Gözlerini kıstığında boştaki elimi kaldırdım.
“Yeterli, sevgili arkadaşım, gidiyorum. Kısacık konuşuyorum ve karımın yanına geçip sessizce izliyorum.”
“Çok mantıklı bir karar,” deyip beni itekledi.
Asistanın uzattığı mikrofonu alıp perdenin arasından çıktım. Fark edildiğim anda konuşmalar kesilmiş, yerini bir alkış fırtınası almıştı. Podyumun ucunda bekleyen kameramanlar ve fotoğrafçılar ise beni görüntülemeye başlamışlardı.
***
“İyi akşamlar, bayanlar ve baylar! Defileme hoş geldiniz!” dediğimde kesilen alkışlar yeniden yankılanmaya başlamıştı. O an başımı çevirip, gülümseyerek beni izleyen güzelime göz kırptım.
“Yahya çok sevdiği için, Hamlet’ten bir alıntı yapmak istedim size. ‘Aşk mı kaderi kovalar, kader mi aşkı? Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi…’ demiş üstat. Yanıtını ben veriyorum bu gece. Kader kovalar aşkı. Siz ne olduğunu anlamadan yüreğinizin ortasına bırakıverir. Nereden mi biliyorum? Çünkü aşkı bana kader getirdi,” dediğimdetekrar güzelime baktım.
“Bu koleksiyonum bu yüzden daha öncekilerden çok farklı. Bu tasarımlar, gerçekten âşık bir adamın dokunuşlarıyla hazırlandı. İsmini sizden gizlememin nedeni de özel olduğu içindi.”
Elimi kaldırdığımda ışıklar söndü. Yalnızca beni aydınlatan bir ışık ve ardımda birden yıldızların arasında parlayan yazı göründü.
“Gerçek Aşk…Bu koleksiyona ancak böyle bir isim yakışırdı. Duydum ki bana artık Aşkın Tasarımcısı deniyormuş. Her kim bulduysa çok hoşuma gittiğini inkâr edemem. Ama şunu söylemem gerekiyor ki bu adama aşkı armağan eden bir kadın var. Ben bu koleksiyonumu hazırlamakta bana ilham kaynağı olan o kadına, doğacak çocuklarımın annesine, sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum.”
Bakışlarımı yüzüne çevirip gülümsedim. “Seni seviyorum, aşkım.”
Salonda alkışlar yankılanırken, Amelya ellerini karnına sarıp utangaç bir tavırla başını eğdi.
“Ekibim ve ben, çok emek verdiğimiz bu koleksiyonu beğeneceğinizi umuyoruz. Victoria Secret ile ortak hazırladığımız defile için hepinize iyi seyirler diliyorum. Umarım beğenirsiniz.”
Saygıyla selam verip mikrofonu perdenin oradaki asistana uzattım. Güzelimin yanına inerek, onu kollarımın arasına aldığımda, dudaklarına küçük bir öpücük kondurup, “Hoş geldin, kadınım,” dedim.
***
Defilenin sonunda Janset, Aşkın Mührü ile podyuma çıktığında herkes soluğunu tutmuştu. Tasarımım Janset’in güzelliği ve kızıl saçlarıyla bütünleşmişti. Podyumun ucuna döndüğünde, kucağımda hissettiğim kutuyla başımı çevirdim. Küçüktü. Güzelimin yüzüne baktığımda gülümsüyordu.
“Bu ne, aşkım?” dediğimde omzunu silkti.
“Bilmem. Aç da bak…”
Gülümseyip heyecanla açtığımda kutudan çıkanlar beklediklerimden çok farklıydı. İki çift mavi ayakkabıydı. Başımı kaldırdığımda güzel gözleri dolu doluydu.
“Bugün kontrolüm vardı. Sen çok yoğunsun diye sana söylemedim. Samira ile gittik. Doktor, iki oğlumuz olacağını söyledi. Tek yumurta ikizleriymiş,” dediğinde ayakkabıları elime alıp, ikisine de gözlerim dolu dolu baktım.
“İki oğlum mu olacak şimdi?”
“Sen kız istiyordun ama…” dediğinde dudaklarına bir öpücük kondurup fısıldadım.
“Üçüncü bebeğimiz kız olur o zaman, sevgilim. Olmazsa dördüncü ya da beşinci…”
Şaşkınlıkla aralanan dudaklarına küçük bir öpücük kondurup kollarımın arasına aldım narin bedenini.
***
Defile sonrasındaki kutlamanın ardından evimize geldiğimizde yorgun ama mutluydum. Tüm tasarımlarım satılmıştı. Aşkın Mührü dışında… Onu satmaya kıyamamıştım. Daha şimdiden fazlasıyla iyi teklifler geldiyse de onu veremezdim. Kimse bilmese de o kadınımındı. Ona doğum hediyem olacaktı.